14 Haz 2013

Şimdi Ne Olacak...????


Onlarca yaralı ve 4 ölü verdikten, tüm Dünya'dan tepkiler geldikten sonra nihayet AKP'lilerin Başbakanı Erdoğan, en başında yapmış olması gerekeni yaparak Taksim Platformu temsilcileri ile görüştü...

Görüşmenin Sonuçları:

a) Gezi Parkı konusu:   mahkeme kararının temyiz sonucu beklenecek.... eğer temyiz süreci sonunda mahkemenin Park olarak kalması kararı onaylandıysa Park olarak kalacak. Yok eğer Topcu Kışlası'nın yapılabileceği kararı çıkarsa... o zaman hükümet İstanbul halkının oylamasına açacak ve İstanbul halkının kararına göre hareket edecek....

b) Şiddet uygulayan polisler kesinlikle cezalandırılacak...

Bu aslında demokrasi adına büyük bir kazanım.... eğer doğru uygulamaların ve söylemlerin başlangıcı olacaksa...?????

Böylece bu ülke insanı demokratik çizgiden ayrılmadan, şiddete başvurmadan yapılacak protestoların gücünü kavramış oldu.... 

daha önce de " Masalların sonlarınde neden iyiler kazanır bilir misiniz?" adlı yazımda ve diğer bir çok yazımda belirtmiştim....   "İyi İnsanlar" yani "insan odaklı" eylemler hep kazanır... ve "iyi insanlar"  kendisine yapılmasını istemediklerini, kendisine yakıştıramadıklarını bir başkasına yapmazlar... yani ancak "insan odaklı eylemler" yaparlar.... ve masalların kahramanları olurlar.....

tıpkı Gezi Parkı'ndaki o güzelller güzeli akıllı gençlerimiz gibi.... ve insan olanlar da onların ardına gözleri kapalı takılırlar... çünkü onların "insan" kalplerine güvenirler.... 

bu kural hiç değişmez..... dünyanın başlangıcından beri hep böyle oldu....

şimdi meydanlardan çekilerek bu ülkede demokrasinin ilk gerçek adımını tamamlamış olacaklar....

hiç bir siyasi parti ve farklı ideolojilerin bu masalı karalamasına fırsat vermeden...
sadece halkın demokratik haklarını kendisinin koruyabileceğini tüm dünyaya ispatlayarak...

bu demektir ki:

bir daha, haklı bir tepki gösterilmesi gerektiğinde çok daha büyük kitleleri meydanlara toplayacaklar...


Bir masalı daha gerçek eyledi gençlerimiz....

bir kez daha Helal Olsun Gençlerimize...

Ve elbette kazananın olduğu yerde kaybedenler de vardır...


Bu ülkenin Başbakanı olmak üzere seçilmiş olan ama sadece AKP'lilere Başbakan olma tercihini kullandığını beyan eden Tayyip Erdoğan....  bu olaydaki gereksiz inatlaşması ile çok şey kaybetti.... dişiyle tırnağı ile yıllarca emek vererek elde ettiği imajını "kibir" yüzünden fazlasıyla zedeledi...  hatta AKP seçmeninin bir bölümünü de kaybetti...  yaptığı iyi işleri de fazlasıyla gölgeledi...

Kaybettiklerini büyük ölçüde yeniden kazanması mümkün müdür? Evet mümkündür...

En başta Sincan ve Kazlıçeşme'de planladığı gövde gösterisinden vaz geçerek başlayabilir... Televizyonlarda, radyolarda  direk veya indirek bir özür konuşması yapabilir..
bu ülke halkını bir bütün olarak görmek istediğini belirtebilir...  eleştirileri ve sahiplerini küçümsemek yerine bu eleştirilere değer verdiğini belli eder.
bölücü beyanlarının yerine o meşhur balkon konuşmasında olduğu gibi bir birleştirici konuşma yaparak çok büyük bir adım atmış olur...
ve hatta direnişçilerin bile büyük kısmının takdirini toplamış olur...

Ama, İstanbul ve Ankara hava alanlarındaki tarzda gövde gösterisi mitinglere, ve kabadayı tavrına devam etmesi halinde.... kayıplar bugün olduğundan daha büyük olacaktır... üstelik sadece Erdoğan'ın değil tüm AKP'nin ve de Türkiye'nin....

çünkü:
bir Başbakan olarak, adeta askerleri ile yürüyüş yaparak halkı sindirmek isteyen düşman komutanı edasını koruması bu ülkeyi ancak böler....
o dilinden düşürmediği "marjinal" kendisi olur ve karşı marjinalliğe de tavan yaptırır...
en tarafsızları bile karşısına alır....

karar kendisinin....ve diğer AKP yöneticilerinin....

Bundan sonraki söylem ve uygulamalarının da bu halkın bütünlüğünü korumalı ve bu ülke halkının bütünün hizmetkarı olduğunu asla unutmamalı..
demokrasilerde,  vatandaşların seçim sandıklarında  bu ülkeye bir Padişah değil bir Başbakan seçtiklerini ve seçtiklerini denetleme hakkına sahip olduklarını artık kabullenmeli... medya üzerindeki baskısını kaldırmalı ve hatta diğer parti liderleriyle bir araya daha fazla gelmeli... onları karalayarak prim yapma çabalarından vaz geçmeli... seçimlerde  %10 barajını kaldırmalı...  "demokrat" ve "insan" olmalı....

ya da çıkmalı ortaya ve demeli "ben demokrat falan olamıyorum gerçek arzum tek adam olmak  ve şunu şunu yapmak" diye gerçekleri söylemeli... ardından da bir referandum yapıp sorsun ... 
kendi iddiasına göre çoğunluk kendisini desteklediğine göre...  bunca oyuna gerek kalmaz...

geri kalan da oturup düşünür...

biz şimdi ne yapalım diye... ve ona göre karşı karşıya gelinir veya bazıları çekip giderler... bazıları siner... bazıları da bir gün bir başka tek adamı getirmek için çalışmaya başlarlar...

veya Erdoğan'a bir sürpriz olur... azınlık "evet" der...
o zaman da "Erdoğan"  Başkan/Sultan" olma veya her ne ise o hayalinden vaz geçer...

Halka hizmet için kefen giymeye - zehir içmeye hazır olduğunu iddia eden bir insanın "doğruyu söylemek" veya "demokratik adımlar atmak" cesaretine sahip olmadığını düşünemiyorum...


Ana akım medyası yönetim ve çalışanları belki de Başbakan'dan daha fazla kaybetti.... Telafisi de Başbakan'ınkinden daha zor.... kaybedilen güveni yenilemeleri çok zor.... ama telafisi mümkün... yeter ki bunu arzu ediyor olsunlar....


İçişleri bakanlığı,  Valilikler ve Emniyet Müdürlükleri ve altlarındaki yöneticiler ve polisler....

En büyük kayıp onların..... Aslında demokratik bir ülkede İçişleri bakanı kimseye laf söyletmeden çoktan istifa ederdi.... kendisi istifa etmezse görevden alınırdı....

aynı şey valiler için de geçerli...

çünkü;

a) eğer İçişleri bakanı böyle bir talimat vermediyse... kendi alt kadrolarındakiler, bir çok farklı şehir ve semtlerdeki yöneticilerinden bazıları veya ferdi olarak bunca sayıdaki polisler kendiliklerinden bunu yapmaya cesaret edebilmişlerse bu İçişleri Bakanı'nın "yönetim" de başarısız olduğunu gösterir.

Zaten demokratik ülkelerde sırf bu gerekçeyle istifa ederler...

b)  eğer bu uygulanan şiddet talimatlarını kendileri verdilerse üç-beş polis memurunu kurban ederek kendi suçlarını örtememeleri gerekmektedir...

bu durumda aslında zamanında böyle bir talimatı red etmeleri gereken Valilerin ve Emniyet Müdürlerinin, bir ekmek uğruna böylesi zor bir göreve gelmiş olan gencecik polisleri kurban etmek yerine ortaya çıkıp "polisler talimatları uygulamıştır... şimdi kurban ediliyorlar bu nedenle biz istifa ediyoruz" demek zorundalar eğer bir parça "insan" iseler... bir parça bulundukları koltukları hak ediyorlarsa... çünkü, tıpkı bir askerin savaş meydanında komutanına güvenerek canını emanet etmesi gibi, o polislerin canları, yaşamları da amirlerine emanettir...   o amirler hem kendi kadrolarını hem de halkı korumakla yükümlüdürler... böyle bir olayda sessiz kalmakla hem kadrolarına hem de halka ihanet etmiş olurlar..... vicdan ve Allah katındaki hesaplaşmaya değinmiyorum bile...

c) eğer İçişleri bakanı talimat vermediği halde bazı Valiler, eski alışkanlıklar ile kendi insiyatifleri ile bu talimatı vermişlerse...  talimatı alıp da polisleri sahaya süren her bir yöneticinin ortaya çıkıp "polisler emirleri uyguladılar... talimatı Vali..... verdi" demeleri gerekir....

d) eğer valiler ve diğer hiç bir yönetici böyle bir talimat vermediyse.... polisler, tamamen kendi içlerindeki "şiddet canavarı"na yenik düştülerse... bu kadar gaz-ses bombalarını keyfiyeten attılarsa... insanlar hedef alarak ateş ettilerse... dayak atarak adam öldürdülerse.. amirleri tarafından, bu polislerin korunmadan savcılıklara teslim edilmeleri ve "cinayet" ve "cinayete teşebbüs" ten yargılanmalarının sağlanması gerekmektedir... ve de bazı malum olaylarda olduğu gibi zaman aşımına yol açmadan mahkemelerin karar vermeleri gerekmektedir.....

ki.... demokrasi için bir büyük adım daha atmış olsun bu ülke.... ve bu da AKP eliyle olmuş olsun...
Böylece  kaybedilen Erdoğan ve AKP imajı hızla geri döner ama bundan daha önemlisi bu ülke gerçekten "demokrat" ve ne yaptığının bilincinde olan devlete ve güvenlik güçlerine kavuşmakta çok büyük bir adım atmış olur...  Bu ülkenin polisi de sağa sola ve arabalarına astıkları afişlerdeki gibi bir polis olduğunu ispatlamış olur....  Bu halkın bir parçası olduğunun altını çizmiş olur....  halkın güvenini kazanır....

Yok eğer hiçbiri değil de direk Başbakan talimatı ile bu şiddet uygulanmışsa...  ben burada ne dersem diyeyim bir kaç polis ismi kurban edilecek... onlar da bir şekilde koruncaklar....

ve biz de anlayacağız ki bu talimatlar tepeden aşağıya doğru verildi ve  polis halen Dikta dönemi polisi... ve halen halkın güvenliğini korumak için değil devlet büyükleri diye bildiklerinin güvenliğini korumak için orada ve halkın bir parçası olmamak kendi tercihi....

kendi tercihi diyorum çünkü, kendisine saldırmayan halkın üzerine böylesine gitmek yerine toplu istifalara gitmiş olabilirlerdi... bu da bir tercihti.... ve elinde polis kalmaması riski ile o emir verenler de bir düşünürdü...   kimse de ölmezdi.... hele de dayak yiyerek....polis vahşeti ile...

insan odaklı demokrasi ve halkın güvenliği için gereken buydu...  "halkın en çok güvenmesi gereken kurum polis" olduğu için bu zorunluydu....

Demokrasi için söz vererek meclise kurulup oturan ama Başkanları'nın talimatları ile el kaldırıp indirenler....
Makamlar uğruna "emredin efendim" diyenler.....
Daha fazla para uğruna üç maymunu oynayanlar...
Eline geçen her fırsatta başkalarını şiddet kullanarak sindirmeye çalışanlar....

bu gencecik yürekler sizin devrinizi kapadılar....

bundan sonrası halka hizmet dönemi...

ve  "nasılsa eski tas eski hamam olur... biz bildiğimizi yaparız..." demeniz halinde....
korkarım bu demokratik güzel yüreklerin kalbine de zehirli tohumlar ekmiş olursunuz... ve ülkeyi gerçekten kaosa sürüklersiniz....

ve bunun vebalini asla ödeyemezsiniz....

eminim... bazılarınız...

"gençler evlerine dönmese de biraz terör estirseler  "bakın biz istediklerini de verdik halen ne yapıyorlar.... biz haklıydık bunlar şu... bunlar..bu...."

demek istiyorsunuz....

ama o güzel gençler bir gün mutlaka evlerine dönecekler.....

sizin oyununuza gelmeyecekler....

ama sizi hep izleyecekler ve hep uyaracaklar... demokrasinin gereğini uygulayacaklar... çünkü onlar demokrasinin ne olduğunu biliyorlar... ve haklarından asla vaz geçmeyecekler...

eğer evlerine dönmüyorlarsa....

bilin ki bu...

sadece Başbakan ve etrafındakilerin...
bu gençlerin ve halkın taleplerine karşı, günü kurtarmak adına,  "gezi parkı" sembolünü kullandıkları ama beklenen "demokratik" adımları atmayacaklarını Sincan ve Kazlıçeşme  mitingleri dahil "duruşlarında"  ilan etmelerinden dolayı olacaktır....

yani,  ülkenin bir kaos içerisine girmesine yol açacaksınız... demektir....
yani, bir masalı kabusa çeviren siz olacaksınız demektir...

karar sizin....

bana sorsanız..

bu ülke bir bütün olarak çok güzel ve çok keyifli....
yöneticilerimiz ve devletimiz bizim bir parçamız olmalı...
derim... ama... soran yoookkk...








6 yorum:

  1. abla bilerek kasitli bi sekilde akp lilerin basbakani yazmak bence hos olmamis

    sadece bir partinin baskani degil Turkiyenin basbakanidir kendisi


    bencede kontrolsuz siddet gosteren polisler ceza almali
    protestocular icinde girip ortaligi atese veren yakip yikan protestocularda ceza almali

    artik bu olay bi sekilde iyiye baglanmali

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ben de TC nin Başbakanı olduğunu sanıyordum ve o yüzden kendisinden beklentilerim vardı...ama kendisinin kendi kontrolündeki medya kuruluşlarında beyanlarını dinledikten sonra yanıldığımı anladım...

      Kusura bakma ama bu sözü bana değil Tayyip Erdoğan'nın kendisine söylemelisin...

      ben de o yüzden altını çizerek belirtiyorum...

      protestocular eğer tahrik olmadan yaptılarsa elbette ceza almalı...

      ama devlet önce tahrik ediyorsa... dünyanın her yerinde bu devlet terörü olarak kabul edilir... hele orantısız güç kullanımı varsa affı yoktur...ve güçsüz olan belli bir tepkiyi gösterdi diye öyle büyük cezalar almazlar... senin beklediğin gibi diyeyim...

      elbette her şeyin tatlıya bağlanması hepimizin arzusu ama
      demokrasilerde kimseler halkın parası ile kişisel kazanımlar yapamayacağı gibi... devlet gücünü kendi keyfiyetlerine göre de kullanamazlar...

      seçimlerde yönetime hizmet için gelinir ve halkı hoşnut etmek görevini üstlenir seçilenler...
      halkın vazifesi hükümetleri mutlu etmek değildir..
      hükümetlerin vazifesi halkı mutlu etmektir...

      ve o seçilmiş hükümetler bu gerçeği unuttukları her zaman ülke kaos yaşamaya mahkumdur...

      dünyanın her yerinde kural budur...

      o nedenle bence sen bu eleştirilerini doğru adrese... hükümete yap ve onlara de ki: ben bu ülkede kaos istemiyorum...


      Sil
  2. 12 haziran sabahı oturup 4 sayfalık bir yazı yazdım bu olanlar hakkında. Şimdi eklesem bir 3 sayfa daha çıkar. Ama yazmayacağım. Sadece şu: Bu ülkede hep beraber huzur içinde, sözde değil özde demokrasi ile, halkına ben yaptım oldu da bitti maşallah denmeyen bir ülkede, ama yağma ve talan, molotof da karıştırılmamış, galiz küfürlerle çirkinleştirilmemiş, başörtülüsüne saldırılmamış, "indireceğiz,yıkacağız,biz başa geleceğiz, kim olduğumuzu görecekler" gibi "tuhaf" söylemleri barındırmayan eylemlerle hak aranabilen bir ülkede yaşamak istiyorum ben.

    YanıtlaSil
  3. aynen... ve bu halkın çok büyük bir kısmı da bunu istiyor... istemeyenler bir avuç... eğer her birey kendine düşen vatandaşlık görevini ve haklarını doğru olarak benimserse o bir avuç için hareket edecek yer kalmaz...

    ve ben açıkçası çok endişeliyim çünkü gücü kaybetme kaygısına girenler bazen çok büyük yanlışlara bütün ülkeyi sürükleyebiliyorlar.... hem de bizlerin teslim ettiği donanım ve yetkilerle... bizim emaneten verdiğimiz koltuklarda oturarak...

    dilerim sağduyu baskın gelir...

    özellikle AP uyarısına gelen cevaplar... ve dün gece verilen sözlere rağmen polis saldırılarının devamı... ve herşeyi "gezi park" olayı ile sınırlı tutma gayretleri....
    "dünya gözünde imajımızı düşürüyorsunuz"lar..kim düşürüyor???.. yazacak.. söylenecek o kadar çok şey var ki.... bir bir yazmaya kalksam günler ve sayfalar yetmez...
    yine de duygularımı da yaşananları da anlatamam...
    ben özellikle bu gençlerin yalnız bırakılarak suçlu duruma düşürülmesinden korkuyorum...
    dilerim korkularım gerçek olmaz....

    YanıtlaSil
  4. Hayatını kaybedenler... Gözlerini kaybedenler... Asıl kaybedenler onlar... Onların kaybettiklerinin geri dönüşü yok artık:( Çok üzgünüm.

    YanıtlaSil
  5. onlar en önemli kayıplar... telafisi de olmayan kayıplar...

    YanıtlaSil

Bunlar da ilginizi çekebilir...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...