20 Şub 2012

meğer ne çok zenginmişiz..


Ülkem insanı ortalama olarak 11 - 14 ayda bir yeni telefon alıyormuş.  


Sadece 2 büyük markanın toplam aylık satış ortalaması 2009 yılında.. 750-800 bin adet diğerlerinin toplamı da 185-190 bin adet.. yani toplam 935 - 990 bin gibi aylık... 12 ayda çoook ediyor..  ikinci el satışlar yok bunun içinde..
2011 aradım ben bulamadım ama rakamların arttığı kesin...  TL karşılıklarının hesabına ise hiç girmedim... o rakamları görmekten korktum açıkcası.. kalbimi düşünmem gerek arada bir de olsa.. İyisi mi ben yüzeysel bilgilerle gevezelik edeyim.. kendi canımı acıtmadan diye düşündüm..


Ortalama dediğimiz hesap nasıl yapılmıştır diye düşünüyorum.. 
Satılan telefon sayısı bölü telefon kullanabilir yaştaki vatandaş sayısı..  Eğer satılan telefon sayısı bölü toplam nüfus şeklinde yaptılarsa durum daha vahim, o yüzden böyle bir alternatifi yok sayıyorum ki kalbim dayanabilsin..

Cep telefonu kullanabilecek yaştaki vatandaşlarımızın (nüfusun %64 lük kısmı 15-60 yaş arasında) hepsinin bütçeleri, her 11-14 ayda bir telefon almaya yetmez.. nereden mi biliyorum? kendi çevremden, sokakta gördüğüm insanlardan... devletin verdiği gelir istatistiklerinden, çalışan ve çalışmayan nüfus verilerinden, gelir dağılımı verilerinden... 
Bazı insanlar, fi tarihinden kalmış telefonlarını masaya koymaya utanıyorlar... yenisini alamadıklarından binbir cambazlık yapıyorlar kimselere göstermeden telefonla konuşmak için .. bazıları daha sık alabiliyor ama genelde şöyle böyle derken 2-3 yılda bir değiştirebiliyor.. demek ki bunları listeden çıkarmalıyız. 


Bunlar listeden düşünce bir kesimin 11-14 aydan daha sık telefon aldığını düşünmem anormal midir?

Yine kendi çevreme bakıyorum.. bir kesim var ki… ikinci-üçüncü hatta beşinci-altıncı hatlarının her birisi için bir telefon alıyor ve hepsini de sürekli yeniliyor, çünkü masaya koyduğunda hepsinin modeli karşısındakini etkilemeli.. yani statüsünün göstergesi.. kolundaki saati, ayakkabısının markası, kullandığı çakmağı, parfümü, arabası, falan derken bunlara bir de cep telefonu eklendi.. Kaç paralık görünümün varsa o kadar adamsın hikayesi yani..  
 
Kısacası günümüzde, cep telefonu deyip geçmeyin, bir statü göstergesi sayılıyor ülkemizde.. işlevlerini kullanırsın veya hiç kullanmazsın ama çok işlevli, akıllı olmalı ki statünü koruyabil.. bunun yanına bir de 'sosyal paylaşım ağları' na erişimi ekle ki, cep telefonu vaz geçilmez olsun.. komşuna selam vermesen olur, arkadaşını bir bahane başından savarsan olur,  kapıcını insan yerine koymazsan olur.. ama yüzünü ve kimliğini bile bilmediğin bir sanal kişilikle, sanal ortamdakilerin dostluk ve ilgisini yitirmemek ve sıcak tutmak için ille de akıllı telefonun olmalı..  

Bırakın yetişkinleri.. henüz ilk öğretimin başındaki 7-8 yaşındaki çocukların ellerinde bile akıllı telefonlar..aşağısı kurtarmaz..

Bu durumda belli bir kesimin ortalama 3 ayda bir telefon aldıklarını varsaymak yanlış olur mu acaba? İsterse her ay alsın.. ancak..

Bu telefonlar ithal ediliyor.. Yani, bir kısım insanlar statülerini ve keyiflerini artıran cep telefonları alarak, bir kısım ithalatcı amcaları zengin ederken, aslında hepimizin dövizini ihraç ediyorlar.. (paranın yurt dışına çıkışı ihracattan sayılıyor mu? KDV iadesi var mı? araştırmam lazım) .. bu kadarla da kalmıyor . o atılan telefonlar var ya.. ya onların başımıza açtığı kirlilik meselesi… bununla kim nasıl ilgileniyor?..

Bunların hepsini de bir kenara koyuyorum…’Bana ne - Sana ne’ tümcelerini savunanları dinliyorum, ruh sağlığımı korumak adına olduğu iddia edilen katkısına sığınarak…

Ancak kenara atamadığım bir başka etkisi daha var.. 

İnsanlar arasında böylesine bir gelir ve olanak uçurumu var iken, evde defterinin, önlüğünün alınması bile sorun olan bir çocuğun, bir sıra önünde oturan arkadaşının elinde gördüğü o birbirinde cazip telefonlara duyduğu özlemler ile biçimlenen yaşamı… uçurumun derinliğini her bir alanda gösteren diğer faktörlerle birleştiğinde ortaya çıkan çarpık ve istenilmeyecek sonuçlar..

Çukulata yemek için duyulan özlemi tatmin etmek kolay.. bu onun çok ötesinde ve tatmini çok daha zor bir özlem.. hırsla beslenen bir özlem.. süreç içerisinde ötekileşmeye dönüşen bir özlem… yarın para sahibi olması halinde o parayı milletin gözüne soka soka harcamaya kalkıp başka çocukların da yaşamlarını karıştıracak bir özlem.. veya başkalarının paralarını yasal olmadan alıp da birden zengin olma hevesine taşıyacak bir özlem...

Olanaklarının keyfini yaşamasınlar demiyorum bu belli kesime.. ama  bu kadar hazımsız, bu kadar sonradan görme gibi olmasınlar.. paralarını ve olanaklarını böylesine çarçur etmesinler..  para onların.. ben gelip alacak değilim.. elbette iyi yaşayacak.. ama hiç hesapsız yaşanılanlar, gün gelir bumerang gibi kendi yaşamını da vurabilir diyorum..

Ne yazık ki.. her zaman.. her toplumda.. zengin sayısı az olmuştur.. ötekileştirdiklerin sana düşman olmaya başladığında, yaşamak zor olur..  senin yanında çalışan kişi, kendi maaşını aldığında evine gitmeden aç kalıyorsa, çocuğuna  bir gazoz alırken hesap yapmak zorundaysa... senin ve senin çocuğunun bu denli fütursuzca harcamanız onu sana düşman edecektir.. günü gelir bir tanesi senden çalmaya başlar.. günü gelir bir başka tanesi taş-sopa ile karşına çıkar..  v.s... vs... bunun kimseye  yararı olmaz..  Korumalar arasında, yüksek duvarlar ardında lüks hapishanelerde yaşamak mıdır zenginlik ?

Benden haddim olmayarak bir dost tavsiyesi; kalabalık nüfusu oluşturan, gelir düzeyi de her gün daha bir düşen bu insanlar, o noktalara gelmeden, sen yılda bir kere telefon değiştirmeyi dene.. diğer telefonların paralarıyla da, şu çalışanlara, hiç değilse, iki ekmek fazla alabilecek bir zam yapıver.. o kadarcıkla bile sevinirler.. inan sana tapınırlar bile.. senin eline bakan, senin zenginliğine bir tutam tuz katan o insancıklar…  hem insanlık adına, hem dinler adına da sevaptır... ne demişler bir bilenler;  biri yer, biri bakar..kıyamet ondan kopar...


'Sana ne?' deme bana, ben zaten şimdi dedim bile : Bana ne ki?


Sustum ve gidiyorum her zamanki gibi.. acelem var cep telefonu alacağım...  11 aylık sürem geçeli çook oldu.. istatistik değerlerini düşürmeyeyim.. şanımızdır.. 









4 yorum:

  1. şu anda TRT Haber'i izliyorum
    yaklaşık 15 dakikadır sunulan haber şu:
    Dünyanın en büyük lüks yat fuarı İstanbul'daymış
    hem Türk, hem de yabancılardan ilgi büyükmüş
    en ucuzu 10 bin, en pahalısı 3,8 milyon $'mış

    ve ve Türkiye megayatlarda Dünya üçüncüsüymüş

    bunları niye yazdın diye sorarsan...zenginliğimizi daha da gözler önüne sereyim dedim...

    YanıtlaSil
  2. Severiz biz 'Padişahıma yakışır' demeyi.. oyalanırız patronlarımızın arabalarını, uçaklarını, evlerini ballandıra ballandıra anlatmayı sanki bizimmiş gibi, alamazken 3 kuruşluk maaşlarımızı bile.. yakışır bu da bize.. zenginliğimiz daim olsun..

    YanıtlaSil
  3. Son dönemdeki en büyük şikayetim bu..Ailesi açken bakıyorum elinde en son çıkmış telefonla geziyor..Herkesin elinde dokunmatikler..Ki bunun için ailelerini ne kadar zorluyorlar kim bilir.Sonra o telefonları görüpte elinde düşük modelli telefonla gezen gençler çalış çırpmakta bile buluyorlar son çareyi..Korkutucu.Ki bu daha basit bir örnek...

    Türk kültürümüzde zenginmiş gibi göstermeyi pek severiz..Yanlış mı? Bence yanlış..

    Yazı için teşekkürler..Şu cümlelerinle kitap okuyormuş hissine kapılıyorum vesselam. :)

    YanıtlaSil
  4. teşekkür ederim canım.. haklısın cep telefonu en basitlerinden birisi..

    YanıtlaSil

Bunlar da ilginizi çekebilir...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...