19 Ara 2013

Şundan Bundan ama Hepsi Bizden


Bir  mahkemede bir avukat hem davacının, hem de davalının avukatlığını yapabilir mi???

Bir hakim kendi çocuğunun zanlı olarak yargılandığı bir mahkemenin hakimi olabilir mi???

Bir şirketin kilit adamlarından birisi aynı anda rakip şirkette aynı mevkide çalışabilir mi???

gibi soruları çoğaltırız da çoğaltırız...  cevapları da aynıdır...

Hayır...

çünkü bir insan doğası gereği tarafsız olamaz... bir tarafa doğru gönlü kayacaktır... ne kadar adil olmaya çalışsa da bir tarafı farkında olmadan kayıracaktır... tüm iradesi ile objektif olsa, gerçekten kayırmasa bile kayırdığı düşünülecektir...

Bunu iki ve daha fazla çocuğu olanlar en iyi bilir...  ne kadar eşit davransan da çocuklarından "onu daha çok seviyorsun" sözünü mutlaka duyarsın...

İnsanın evladı için yapmayacağı bir şey yoktur.... diye biliriz...

Durum böyleyken, bakan oğullarının göz altına alınmasından sonra bakanların görevlerine devam etmeleri... özellikle de İçişleri Bakanlığı gibi bir pozisyondaki bakanın oğlu göz altına alınır alınmaz polis kadrolarındaki değişiklikler, gerekçesi ne olursa olsun.... çocuğunu kurtarmak adına baba tarafından yapılan eylemler olarak algılanmanın ötesine asla geçemez...

Diyelim olup biten her şey, iddia edildiği gibi hükümeti yıpratmak adına bir komplo... o takdirde hükümetin, bakanların ve bakan oğullarının aklanması için de, bu istifalar ve saydamlık gereklidir ki... kanılar değişsin...

Ergenekon ve Balyoz gibi olaylarda da  "hükümet tarafından yaratılan bir komplo" denilirken de,  mahkemeler saydam ve adil yargılama ilkelerini yürütmüş olsalardı  "hükümet komplo yaptı" inancı vicdanlarda derinleşmeyecekti ve gün geçtikçe bu inanç güçlenmeyecekti...

Bugün de aynı tavırlarını devam ettirmeleri halinde, oğulları savcılıktan  gerçekten suçlu olmadıkları kanaati ile çıksalar bile....  veya mahkemeden beraat etseler bile....  tarih boyunca "suçlu" oldukları inancı yerleşecek... hatta  AKP ileri gelenlerinin bütünü töhmet altında kalacak ve gün geçtikçe bu kanaat güçlenecek... bedelini de en çok, bu dönemde şüphe uyandıracak kadar üstün başarılarıyla hızla yükselen çocuklar ödeyecek... belki de  torunlar daha ağır ödeyecekler...çünkü çocuklar acımasızdır ve o masumlar okul arkadaşlarından kim bilir neler duyacaklar... bir kavga ettiklerinde... veya iki arkadaş fısıltılarında...

Ama, bugün bu ülkeyi yönetenler, hükümet ve mensupları ve de milletvekilleri eminim bunu benden daha iyi biliyorlardır... tüm bunları bile bile tercihlerini bu şekilde kullanıyorlarsa.... 

insanların; ya, şu anda ellerinde olan güçlere güvenerek vatandaşların kanaatleri umurlarında değil...  ya da suçlu çocuklarını kurtarmak için her şeyi göze alan babalara sadık kalmayı tercih ettiklerinden... ya da, gerçekten derin suç ortaklıkları olduğundan... hani ortaklık bitince başa bela olan cemaat sorunu benzerlerini yaşamamak için.... bütün bunlar doğru olmasaydı nasıl bu insanlar bu kadar çabuk zenginler listelerine girdiler, çocukları nasıl olup da bu kadar hızla zengin ve başarılı iş adamları oldular..... gibi düşüncelere saplanmalarına engel olamazlar... onları böyle düşündükleri için de suçlayamazlar.... dün tapanların, bugün alkışlayanların, yarın ortadan kaybolmalarının ve hatta düşman olmalarının önünü de kesemezler...

ortada bir "suç" varsa, bu suçu kendi çıkarları uğruna görmemezlikten gelme varsa, ve çıkarlar çatışınca bu suçun delilleri oraya çıkıyorsa iki taraf da suçludur aslında... suçu işleyen de, suçu gizleyen de...

bir kurumun mensupları görev tanımları ile belirlenmiş olan görevlerini yapmak ile yükümlüdürler. Eğer bir Polis Müdürü veya birinci derecede yakını hakkında bir ihbar alınmış ise, bu ihbar hakkında o Polis Müdürü'ne bilgi verilmeden ihbar değerlendirilir. Bu şekilde, suç üstü yakalanmış nice polis ve polis müdürleri vardır... kendilerine bilgi verilmiş olsa onları suç üstü yakalamak mümkün olamazdı... hatta mevcut delilleri karartabilirlerdi...

Ergenekon ve Balyoz davalarında uzun tutukluluk sürelerinin gerekçesi de "delillerin karartılması riski" değil miydi?

Peki durum böyle ise, Bakan konumunda, özellikle İçişleri Bakanlığı gibi bir konumda olan bir insanın çocuğu ve kendisi ile ilgili bir ihbar varsa bugün "amirlerine bilgi vermedikleri" gerekçesi ile bu operasyonda yer alan polislerin ve müdürlerin tayinleri gerekçesi inandırıcı olabilir mi?

hepimizin, hükümeti ile, meclisi ile, tüm devlet ve özel kurumları ile, tüm vatandaşları ile... çok ama çok iyi düşünmesi ve analiz etmesi gereken bir dönemdeyiz...  öyle cemaat-akp kavgası diye, iki çocuk kavgası gibi algılanmaması gereken, çok ciddi bir dönemdeyiz...

ve böylesi bir dönemde "kabahatten büyük özürler" ile ortalarda saçmalamak yerine... maç taraftarı gibi davranmak yerine ....  hepimiz için... istisnasız hepimiz için... güçlü ve güçsüzün eşit haklara sahip olduğu temiz bir ve saydam bir ülke için.. birlikte düşünerek, bilinçli adımlar atmalıyız....

geçmişi pişirip pişirip yarınlarımızın önüne köstek etmek yerine, bugünden yarına, hepimiz için huzur ve güven içerisinde yaşayacağımız bir ülkeye dönüşmek için yapılması gerekenleri konuşarak, uzlaşarak düzenlemek için atmalıyız adımlarımızı....  düşünmeye başladığımızda, bakan oğullarının bugün bu tarz olaylara bulaşmış olmasının da, Silivri'de boş yere yatan bir çok insanın da sorumluluğunun aslında hepimizde olduğunu göreceğiz... vatandaş denetiminin olmadığı, erklerin vatandaşların denetiminden korkmadığı bir ülkede demokrasiden  söz edilemez.... ve demokrasiden söz edilemeyen bir ülkede erkler savaşı kaçınılmazdır... haklılık -haksızlık  diye bir kavram yoktur... güçlü olan istediğini yapar.... ta ki bir diğer güç onu yenene kadar....

Evini korumak için hangi tip kilit takarsan tak, o kilidi açacak bir hırsız vardır ve senin evini soymak istediği takdirde soyacaktır.... Kilitler aslında hırsıza karşı değil, evini bilen komşu, arkadaş, dost, akrabalar için takılır... onları suçlamamak için takılır... onları kötü bir eylem yapmaktan caydırmak için takılır....

Bir kontrat, tarafların birisinin diğerine kötülük etmesine engel olmak için imzalanır. Başka hiç bir işlevi yoktur. Suç işlemeye engel olmak için, hak yemeye engel olmak için vardır.

Yasalar, gelenekler, kurumsal yönetmelikler de bu nedenle vardır.

Vatandaşın, devleti ve hükümeti denetleme hakkı da bu nedenle zorunludur.

Eğer bu "caydırıcı" mekanizmalar mevcut iken kullanmıyorsan... yani kilit varken kilitlemiyorsan, kontrat yapmadan bir işe giriyorsan, eleman alıyorsan veya ortaklık yapıyorsan... vatandaşlık görevlerini yapmıyorsan.... v.b... sen de insanları suça teşvik ediyorsun demektir....

Lütfen düşünmeye başlayalım... Allah'ın bize bahşettiği nimetlerden olan beynimizi kullanmaya başlayalım artık.... 

diyorum ben....










2 yorum:

  1. " Bal tutan parmağını yalar " gibi, bir ata sözü başka hangi millette var acaba? Doymak bilemeyen açlıkları ve görgüsüzlüklerinden benim midem bulanıyor ama onlara oy verenlerin büyük çoğunluğu da maalesef onlarla aynı çanağa işediği için yapanın yanında kar kalacak diye düşünüyorum. Umarım yanılıyorumdur.

    YanıtlaSil
  2. Şeriatın kestiği parmak acımazmış. Görölem sonuç nereye çıkacak. Her ne olursa olsun şuur içinde yaşyabiliyorsak, seçimimizi ona göre de yapabilmeyi bilmeliyiz.

    YanıtlaSil

Bunlar da ilginizi çekebilir...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...