Sevgili Süpercellma MiMlemiş beni... 'Bundan böyle Benim Ben olamam asla engel olamayacaksınız' diyerek dünyaya meydan okurcasına içinden geldiği gibi yazar Süpercellma.. Şendir... O'nu okurken, bir yandan gülümsersiniz...bir yandan içinizi ince uçlu bir matkap deler kanatır.. Saçmalar gibi yapar ama gider tam 12den vurur yüreğinizi... Kara mizah derler ya... ondan beter düşündürür Süpercellma, yaşamın gerçekleriyle yüzleştirirken... İyi ki de gelmiş blog dünyasına diyorum...
Bu sefer Mim Konumuz Evlilik imiş..
1) Evlilik gerekli midir?
Ben buna 'Evlilik ' yerine 'Nikâh' demek istiyorum.
'Nikâh' denilen işlem, kadın ve çocuk/ların maddi haklarını korumaya dönük bir yasal işlem olarak düşünüldüğünde 'evet gereklidir'.
Ancak manevi anlamda baktığım zaman ise, bir deftere atılmış olan bir imza veya evde sağlam bir yerlerlerde korunan, evlilik cüzdanı denilen bir küçücük deftercik veya parmağa takılan bir yüzük ile bir aile olunmadığını görüyorum.
Nikah işlemini, erkek ve/ya kadın bir mülkiyet tapusunu gerçekleştirmek olarak görme hatasına düşüyor...
Çoğunlukla, erkek kadının bedenini ve ruhunu satın aldığı şartlanmasını kabulleniyor. Çoğunluk kadın da, 'madem aldın benim ihtiyaçlarımı karşılayacaksın, bana iyi bakacaksın' şartlanmasını kabulleniyor.
Bir iş anlaşması gibi..
Birbirlerinin fiziksel çekimlerinin etkisinde olan iki bireyin (çoğunluk bir dişi ile bir erkek, bazen iki dişi, bazen iki erkek) , ortak moral değerleri ve yaşam biçimlerinin uyumu ile keyifli bir geleceği paylaşabileceklerine inanarak bir arada yaşamalarıdır evlilik.
Yaşamı paylaşan iki insan belki de üreyerek, belki de evlatlık alarak çoğalacak 3 olacak 5 olacak...
İnsanlar her gün değişiyorlar, her gün büyüyorlar ve yaşama her gün yeni bir tecrübeyle daha farklı bakabiliyorlar, beklentiler de farklılaşmaya başlıyor.. Bazen de beraber yaşamalarına rağmen, başlangıçta ortak olan her şeyleri ayrılmaya başlayabiliyor. Tıpkı aynı rahimde gelişmemize, aynı evde büyümemize rağmen büyüdükçe farklılıklarımızın arttığı kardeşimiz gibi, zaten farklı rahimden, farklı bir evden gelen nikâhlımız ile farklılıklarımız artabilir..
Eğer bu yaşamı beraber paylaşmak bir gün zevk yerine huzursuzluk vermeye başlamışsa, acı vermeden ayrılmak en iyisidir. Ama ayrılırken, beraberlik süresince edinilmiş olan mal varlıklarının paylaşımı noktasında bir yasal güvence olması anlamında 'nikâh' önem kazanıyor.
Veya, çiftler bir ömür beraberliklerinden keyif alabiliyorlar. Birbirlerini besleyebiliyorlar. Arkadaşlıkları, alışkanlıkları artabiliyor, hatta tiryakiliğe dönüşebiliyor..farklılıklarının büyümesi yerine, asgari müştereklerini azami müştereklere çevirebiliyorlar... Ama ölüm denilen olgu yakaya yapışabiliyor. İşte o zaman da mevcut mal varlıklarının aile içerisindeki paylaşımında nikâh olgusu koruyucu oluyor..
İnsanlar gerçek anlamda 'insan' kavramının çağrıştırdığı biçimde insan olsalar veya iddia ettikleri gibi dinlerinin gereğini uyguluyor olsalar, güçlü olanlar güçsüz olanların haklarını yemek yerine adil olabilseler o zaman nikâh gibi bir kağıt parçasına hiç ihtiyaç olmaz.
Zaten insanlar 'insan' olmayı becerebilseler, yaşamın hiç bir evresinde mahkeme denilen kurumlara ihtiyaç olmazdı.
Yaşamın her alanında, anlaşmalar, taraflardan birisinin verdiği sözü tutmaması halinde zarar gören tarafı korumak amaçlı düzenlenir. Ve hepsi maddi olgulara dayanır. Nikâh da bunlardan birisidir.
Evlilik gerekli midir? Eğer seni çeken ve hayatını paylaşmaya hazır olduğunu düşündüren bir birey yoksa evlilik gerekli değildir.. Olabildiğince birlikteliğini yaşarsın ve olmadığı anda da 'eyvallah' der farklı bir yaşama yelken açarsın.. Sadece maddi ve fiziksel ihtiyaçlar için yapılan evlilikler bence gereksiz... ama dedim ya.. bazı insanlarımızın yaşamında mecburiyet... çözümü sunamıyorsak, acı sonlara varmasını önlemek için olabildiğince yanlarında olmak gerek... kültür birikimi yeterli olana dek.. her konuda olduğu gibi...insanlık için..
2) Evliliğe Kadın bakışı, evlilik kadın için tek gelecek midir?
Ben ve benim gibi ortamlarda olan kadınlar için elbette ki evlilik tek amaç veya tek gelecek değildir.
Ancak aynı ülkenin topraklarının üzerinde, belki de bizlerin bir alt veya üst katındaki bir dairde yaşayan çoğunluk kadınlarımızın geleceklerinden bekledikleri tüm hayallerine ancak evlenmek şartıyla ulaşabileceklerini düşündükleri bir gerçektir. Zengin-fakir, okumuş-okumamış olmaları da bu gerçeği değiştirmeye yetmiyor.
Bunun değişmesi için kültür denilen birikimlerin kumbaraları doldurması gerekiyor.. kumbaraları dolmuş olduğundan yeni birikimlere kapalı eski nesillerin ölmeleri gerekiyor...
3) Erkeklerin evlilik hakkındaki görüşleri nedir?
İşin özünde kadınlardan farklı değil onların durumu da... Kültür birikimleri neyi gerektiriyorsa öyle bakıyorlar...
Bir kağıt parçasındaki imzaya, bir parmaktaki halkaya bağlı olmayan, ele ele farklılıklardan zevk alarak, sevgi için kurulan birlikteliklere, ailelere ulaşmak dileklerimle....
Bu sefer Mim Konumuz Evlilik imiş..
1) Evlilik gerekli midir?
Ben buna 'Evlilik ' yerine 'Nikâh' demek istiyorum.
'Nikâh' denilen işlem, kadın ve çocuk/ların maddi haklarını korumaya dönük bir yasal işlem olarak düşünüldüğünde 'evet gereklidir'.
Ancak manevi anlamda baktığım zaman ise, bir deftere atılmış olan bir imza veya evde sağlam bir yerlerlerde korunan, evlilik cüzdanı denilen bir küçücük deftercik veya parmağa takılan bir yüzük ile bir aile olunmadığını görüyorum.
Nikah işlemini, erkek ve/ya kadın bir mülkiyet tapusunu gerçekleştirmek olarak görme hatasına düşüyor...
Çoğunlukla, erkek kadının bedenini ve ruhunu satın aldığı şartlanmasını kabulleniyor. Çoğunluk kadın da, 'madem aldın benim ihtiyaçlarımı karşılayacaksın, bana iyi bakacaksın' şartlanmasını kabulleniyor.
Bir iş anlaşması gibi..
Birbirlerinin fiziksel çekimlerinin etkisinde olan iki bireyin (çoğunluk bir dişi ile bir erkek, bazen iki dişi, bazen iki erkek) , ortak moral değerleri ve yaşam biçimlerinin uyumu ile keyifli bir geleceği paylaşabileceklerine inanarak bir arada yaşamalarıdır evlilik.
Yaşamı paylaşan iki insan belki de üreyerek, belki de evlatlık alarak çoğalacak 3 olacak 5 olacak...
İnsanlar her gün değişiyorlar, her gün büyüyorlar ve yaşama her gün yeni bir tecrübeyle daha farklı bakabiliyorlar, beklentiler de farklılaşmaya başlıyor.. Bazen de beraber yaşamalarına rağmen, başlangıçta ortak olan her şeyleri ayrılmaya başlayabiliyor. Tıpkı aynı rahimde gelişmemize, aynı evde büyümemize rağmen büyüdükçe farklılıklarımızın arttığı kardeşimiz gibi, zaten farklı rahimden, farklı bir evden gelen nikâhlımız ile farklılıklarımız artabilir..
Eğer bu yaşamı beraber paylaşmak bir gün zevk yerine huzursuzluk vermeye başlamışsa, acı vermeden ayrılmak en iyisidir. Ama ayrılırken, beraberlik süresince edinilmiş olan mal varlıklarının paylaşımı noktasında bir yasal güvence olması anlamında 'nikâh' önem kazanıyor.
Veya, çiftler bir ömür beraberliklerinden keyif alabiliyorlar. Birbirlerini besleyebiliyorlar. Arkadaşlıkları, alışkanlıkları artabiliyor, hatta tiryakiliğe dönüşebiliyor..farklılıklarının büyümesi yerine, asgari müştereklerini azami müştereklere çevirebiliyorlar... Ama ölüm denilen olgu yakaya yapışabiliyor. İşte o zaman da mevcut mal varlıklarının aile içerisindeki paylaşımında nikâh olgusu koruyucu oluyor..
İnsanlar gerçek anlamda 'insan' kavramının çağrıştırdığı biçimde insan olsalar veya iddia ettikleri gibi dinlerinin gereğini uyguluyor olsalar, güçlü olanlar güçsüz olanların haklarını yemek yerine adil olabilseler o zaman nikâh gibi bir kağıt parçasına hiç ihtiyaç olmaz.
Zaten insanlar 'insan' olmayı becerebilseler, yaşamın hiç bir evresinde mahkeme denilen kurumlara ihtiyaç olmazdı.
Yaşamın her alanında, anlaşmalar, taraflardan birisinin verdiği sözü tutmaması halinde zarar gören tarafı korumak amaçlı düzenlenir. Ve hepsi maddi olgulara dayanır. Nikâh da bunlardan birisidir.
Evlilik gerekli midir? Eğer seni çeken ve hayatını paylaşmaya hazır olduğunu düşündüren bir birey yoksa evlilik gerekli değildir.. Olabildiğince birlikteliğini yaşarsın ve olmadığı anda da 'eyvallah' der farklı bir yaşama yelken açarsın.. Sadece maddi ve fiziksel ihtiyaçlar için yapılan evlilikler bence gereksiz... ama dedim ya.. bazı insanlarımızın yaşamında mecburiyet... çözümü sunamıyorsak, acı sonlara varmasını önlemek için olabildiğince yanlarında olmak gerek... kültür birikimi yeterli olana dek.. her konuda olduğu gibi...insanlık için..
2) Evliliğe Kadın bakışı, evlilik kadın için tek gelecek midir?
Ben ve benim gibi ortamlarda olan kadınlar için elbette ki evlilik tek amaç veya tek gelecek değildir.
Ancak aynı ülkenin topraklarının üzerinde, belki de bizlerin bir alt veya üst katındaki bir dairde yaşayan çoğunluk kadınlarımızın geleceklerinden bekledikleri tüm hayallerine ancak evlenmek şartıyla ulaşabileceklerini düşündükleri bir gerçektir. Zengin-fakir, okumuş-okumamış olmaları da bu gerçeği değiştirmeye yetmiyor.
Bunun değişmesi için kültür denilen birikimlerin kumbaraları doldurması gerekiyor.. kumbaraları dolmuş olduğundan yeni birikimlere kapalı eski nesillerin ölmeleri gerekiyor...
3) Erkeklerin evlilik hakkındaki görüşleri nedir?
İşin özünde kadınlardan farklı değil onların durumu da... Kültür birikimleri neyi gerektiriyorsa öyle bakıyorlar...
Bir kağıt parçasındaki imzaya, bir parmaktaki halkaya bağlı olmayan, ele ele farklılıklardan zevk alarak, sevgi için kurulan birlikteliklere, ailelere ulaşmak dileklerimle....
diyerek bu MiM'imi de bitireyim...
Bakalım isim kavanozumdan hangi isimler çıkacak...
Biricit (büyük ihtimal çoktan yapmıştır ama...)
yetiştirilme tarzı,insan olabilme dereceleri farklı dünyalar aynı evde sonra biz oluyo yarım yamalak ama ben olduğunu unutarak...
YanıtlaSilaslında karşımızdakine saygı duydukça evlilik güzel.. olmalı mı olmalı..
haklısın.. ama bu unutuluyor..
SilMerhaba, mim için teşekkür ederim ama yapmıştım :)
YanıtlaSilBuyrun bu da düşüncelerim;
http://ikiuykuarasinda.blogspot.com/2012/05/ikisi-bir-arada-mim-by-biricit-semmma.html
Bir başka mime kısmetse :)
sevgiler :)
gelecek sefere...:)
Silevlılık guzel bısı tabı yasamadığım ıcın bol keseden atayım bari:))
YanıtlaSilsımdı bu mımın tarıhcesıne gelırsek Milattan önce 27nisan 2012de yazmısım ben bu mımı:)
http://biricitinyeri.blogspot.com/2012/04/kadinlara-sunulmus-tek-gelecek-evlilik.html
ayrıca senin yorumunda var mım yazımda:D
bu mimi bulan arkadas ılk bızlerı mımlemıstı bayan misinin mimidir ama size gelene kadar maddelesmıs deısmıs:))))
sevgıler saygılar efendım ama yenı mım var bu sefer mımlendın yıne benı mımleyemedın bu arada:))
ossun ben seni mim listeme yazdım ya ... bak bundan sonra kavanozdan çektiklerimden sonra seni hep sabit olarak mim listeme yazsam nasıl olur acep? en azından tatmin olurum biricit'i ben de mim listeme yazdım diye..:)
SilTam da senden beklediğim gibi çok güzel cevaplamışsın sorularımı. Zaman ayırdığın için çok teşekkürler. Bir de ilk satırlarda beni yüceltmişsin, güzel düşüncelerin için de ayrıca teşekkürler, ben de her geçen gün iyi ki katılmışım blog dünyasına diyorum. Kocaman Sevgiler,
YanıtlaSiltşekkürler ama ben içimden gelmezse yazmam birisi için.. içimden geleni yazdım senin için de.. iyi ki seni tanıdım.. içtenliğini çok sevdim...
Silhımm evlilik deyince durup düşünürüm:)
YanıtlaSilbiraz önce bricit'e de yazdım aynı yorumu evlilik iyi bişi mi? senin bahsettiğin türden evlilikler ütopya gibi geliyor bana:)
ütopya değil aslında çünkü gerçekleşmiş örneklerini çok gördüm.. ama temelinde umay'ın da belirttiği gibi saygının da gelişmiş olduğunu gördüm. farklı yerlerde/farklı ülkelerde ama ortak olan ben+sen+biz olgusunu kabullenmişlerdi. tek ben veya tek biz zorlamaları yoktu. önemli bir noktanın daha altını çizeyim hepsi de üniversite mezunu ve/ya elit dediğimiz ailelerden de gelmiyordu. Bu kültür başka bir kültür. Yaşamın içinde insan olgusunun birikimiyle gelen bir kültür. Bunu yakalayabildiğin takdirde evlilik insanı imrediriyor.. ama imrendin diye de bunu veremeyecek bir birlikteliğe sırf anlık etkilenme veya kendini şarylama ile girmemek gerek..
SilNikah kadın ve çocukların maddi haklarını korumak olarak nitelemissiniz..
YanıtlaSilNikahın verdiği pozitif ayrımclılık yüzünden canı yanan evlilik mağduru çok fazla erkek var.. Bu yüzden nikaha karşıyım ben..
Canı yanan erkekler konusunda çok haklısın ama geleneksel olarak kadının yeri evidir, çocuğuna bakmaktır zihniyeti nedeniyle canı yanan kadın sayısı erkeklerden azla olmaya devam ediyor maalese. Ddiğim gibi belli bir kültür oturana kadar bu konuda hakimlerin yorumlamaları ve karşılarına gelen çitlerin durumlarını doğru algilamaya çabalamaları gerekiyor, ezberlerle davranmak yerine.
Silben kişi olarak nikah denilen olguya tamamen karşıyım ama benim kendi yaşamımda bir türlü ayakta durma gücüm var, babamın sayesinde. Eşimden hayatımın hiç bir evresinde kendim için para beklemedim.. getirmedi de zaten.. çocuklarına da bakmayı beceremedi.. denemedi bile... evliyken de, sonra da?
O yüzden ben kendim için düşünerek yazmadım satırlarımı, çoğunluğun yaşamına bakarak söyledim. hani ben nasılsa istanbul'da yaşamıyorum.. istanbul depremi gelirse gelsin kim ölürse ölsün bana ne demeye benzer bunu da tek kendi açımdan düşünmek gibi geliyor bana..
günümüzde eskiye oranla çalışan ve kendi geçimini sağlayan kadınlar çoğaldı.. ama halen çocuk sorunu devam ediyor... çalışmayan/çalışamayanlar var.. Ben milyarları olup da çocuğuna 100 tl yi ödemeyenleri ve sır bunu ödememek için mallarını yeni karısı veya başkası üzerine geçirenlerin var olduğunu biliyorum.. çocuğunun hasatanede ameliyat parası için kapısına gelen eski karısına kapı açmayıp çocuğunun ölümüne sebep olup sonra da binbir bahane ile kendini temize çıkartmaya çalışanları biliyorum.
öte yandan kocasını yolunacak kaz görenleri de...
dediğim gibi.. Hakimler yasaları yorumlarken özelleri de göz önünde bulundurarark karar vermeyi becerirlerse canı yananlar azalacak...
cevabınınz için teşekkür ederim.. Kadın için olsun erkek için olsun nikah hak korumadan daha ziyade bir silah gibi görülüyor..
SilHalbuki nikah akdi iyi günde kötü günde.... diye başlıyor..
Maalese.. keşke insan olmayı öğrensek de.. silahlar yerine sevgi, saygı ve anlayışı doğrultsak birbirimize..
Silsenin başına gelenleri senin blogundan okudum.. canın nasıl yandı arkındayım.. geçmiş olsun demek isterim bu vesile ile...
bir açıklama daha ekleyeyim.. sana cevap verirken babamın sayesinde ayaklarımın üzerinde durduğumu söylerken babamdan kalan mal varlığını değil, babamın verdiği yaşam eğitimini kast ettim..
Silbabanızdan büyük miras kalmış o zaman :)
Silbir babadan kalabilecek en büyük miras bence..
SilTatlım mim için sağol:) valla fırsat bulduğum an cevaplamaya çalışcam:)
YanıtlaSiltamam.. bekliyorum...:)
SilVallaha bir kanun çıkarma yetkisi verseler evlenmeyi yasaklarım o derece :)
YanıtlaSilbana bir yetki verseler dünden yasaklarım ve evlenmeye kalkanlara da ceza veririm... aslında hafızalardan bu geleneği silerim..
Sile süpermişi biz Dayatılan:) ne çok ortak yönümüz varmış :)))
YanıtlaSilben de şaşıyorum seni okurken.. bu kadar benzerlik bazen aynaya mı bakıyorum acep dedirtiyor bana..
Silcevabim bugün pazar yazisinda :))
YanıtlaSilhemen bakmaya geliyorum..:)
SilBlogunuzun ismi gibi, dayatılanlar yaşamak zorunda kalıyoruz çoğu zaman. Evlilik de bunlardan biri aslında. Toplumun, ailelerimizin bize dayattığı bir kurum. Çoğu insanın bu baskı olmasa birlikte yaşamayı tercih edeceğini düşünüyorum, amaç aynı eve girmekse eğer. Bunları evlilik kötüdür anlamında söylemiyorum asla. Sizin de yazdığınız gibi aslında sadece bir "imza" dır. Önemli olan ilişkiyi yürütmektir. Adı evlilik olsun, sevgililik olsun farketmez. İki insanın birbirine verdiği değer, saygı, anlayış ve gösterdiği dürüstlüktür önemli olan. İnsan önce kendine net ve dürüst olabilmeli, sonra karşısındakine.
YanıtlaSilTabi ki genelleyemeyiz, evliliği hala kurtuluş olarak gören, evlenmenin sınıf atlamak! olduğunu düşünen, aile baskısıyla evlenen yada maddi olanakları olmadığından baba evinden koca evine giden kadınlar, belirli çıkarlar doğrultusunda ilişki yürüten kadınlar yada erkekler hep olacaktır.
Ben 2 çocuğunu tek başına büyütmüş bir annenin, kendi ayakları üzerinde durabilen ne babasından ne de sevgilisinden/kocasından beklenti içine girmeden yaşayabilen kızı olarak bunları söyleyebilirim belki ama söyleyemeyecek çok insan olduğunu da kabul etmek zorundayız.
tek başına 2 çocuk büyütmek gerçekten zor bir olay... kutlarım seni...
Silama maalesef bir çok insan aynı durumda değil.. bu da iç acıtan gerçeklerden.. hele de çocuk varsa..
2 çocuk büyüten annem aslında :)
Silözür dilerim.. annene bravo.. gerçekten zordur tek başına ... bilirim..
Silevlilik müessesi gibi çok ciddi bir mim olmuş bu :) çok şey anlatan cinsinde..
YanıtlaSil