6 Ağu 2016

Sormak istiyorum... Farkında mısınız?



Milletin vekilleri'ne sormak istiyorum...
Ankara'da TBMM koltuklarında oturan tüm milletvekillerine sormak istiyorum...
İktidar ve muhalefetin tüm milletvekillerine sormak istiyorum...
Bizlerin adına bu ülkeyi  bu ülkenin çıkarları doğrultusunda daha iyiye taşımak için ortak akıl ile yönetmek ve her bir T.C. vatandaşının her türlü anyasal haklarını korumakla ve gözetmekle sorumlu olan ve bunun için yemin etmiş olan milletvekillerine sormak istiyorum...

Cumhuriyet'in savcılarına sormak istiyorum...
Cumhuriyet'in hakimlerine sormak istiyorum...
Adaletin ve hukukun koruyucuları ve uygulayıcıları olmaya yemin etmiş olan her seviyedeki, her tip mahkemedeki savcı ve hakimlere sormak istiyorum....
Sürülmek, işsiz kalmak, konumunu kaybetmek gibi korkularla üç maymun misali görmeleri gerekene gözlerini yumanlara, konuşmaları gerektiğinde dillerini yutup sessizliğe gömülenlere, duymaları gerekenleri duymamak için kulaklarını tıkayanlara, adalet ve hukuk sisteminin lime lime edilip yerlerde süründürülmesine seyirci kalanlara sormak istiyorum...

Cumhuriyet'in tüm öğretmenlerine sormak istiyorum....
Ana okullarından...üniversitelere kadar... her eğitim kurumundaki, her seviyedeki öğretmenlere ve eğitmenlere sormak istiyorum...  
En kıymetlilerimiz, yarınlarımız olan, emekli maaşlarımızı bile onların üretimleri sayesinde alacağımız  çocuklarımızın, gençlerimizin  düşünce ve davranış hamurlarını yoğurma sorumluluğunu üstlenmiş olan tüm öğretmenlerimize, tüm eğitmenlerimize sormak istiyorum....
Ülkemizin gelişiminde en büyük umutların bağlandığı, gençlerimize felsefi ve bilimsel çalışmaları ve  ötesinde duruşları ile örnek olacak olan doçentlerimize, doktorlarımıza, profesörlerimize sormak istiyorum....
Özel okullarda, kurslarda daha fazla maaş almak için birbiriyle yarışan ama  eğitim sisteminin çöküşüne adam gibi tepki göstermeyen tüm öğretmenlere ve eğitimcilere sormak istiyorum...

Medya patronlarına sormak istiyorum...
Kendi akçeli işlerinin selameti adına.... medyanın esas işlevini yok sayarak... halkın, anayasal haber alma özgürlüğünü yok sayanlara, kendi anayasal basın özgürlüğü haklarını yok sayarak, gerçek haber yapmak isteyen medya çalışanlarının basın özgürlüğü haklarını yok sayarak işten çıkartanlara sormak istiyorum.... 

Kendi kişisel çıkarları veya korkuları yüzünden, gerçekleri halka anlatan, iktidarı ve muhalefeti daha iyi çalışmak için uyaran ve hatta zorlayan, gücünü anayasadan ve dürüstlükten alan ve anayasal haklarına sonuna kadar sahip çıkan gerçek bir Gazetecilik yapmak yerine taraftarlık, çığırtkanlık yaparak, sırtını birilerine dayayarak halkı kandıran gazetecilere sormak istiyorum...

Cumhuriyet'in ticari faaliyetlerinin dümeninde oturan çok büyük şirketlerinin patronlarına sormak istiyorum...
Kendi kurumlarının çıkarlarını korumak adına, her tür iktidar ile barışık yaşamayı tercih eden,  etliye sütlüye bulaşmadan yaşamayı tercih eden, halkın ve ülkenin sorunlarına duyarsız kalan, meydanlara inmeyi bir tek gün bile düşünmeyen güçlü iş insanlarına sormak istiyorum...

Bu ülkeyi ve vatandaşlarını, huzur içerisinde yaşatmakla, içeriden ve dışarıdan gelecek tüm tehditlere karşı uyarmak ve korumakla görevli olduğu halde, görevleri anayasa ve kanunlarla sabit olduğu halde, kendi içindeki hainleri temizlemekten korkan ve hatta hainlerin yerleşmesine sebep olan, göz yuman tüm güvenlik ve kolluk güçleri  amir ve komutanlarına sormak istiyorum...

Cumhuriyet'in sendikalarının, yönetici kadrolarına sormak istiyorum...
Spor kulüpleri kadar dik durmayı beceremeyen sendika yöneticilerine sormak istiyorum.... 80 den bu yana geçen 36 yıllık süreçte halen sendikalarına işlev kazandıramayan ama yönetime gelmek için birbirini ezenlerin oluşturduğu sendika yönetimlerine sormak istiyorum...

TBMM dışındaki partilerin yönetimlerine ve Cumhuriyet'in STKlarına sormak istiyorum...
Amipler misali bölünerek çoğalmak yerine uzlaşarak birleşmeyi, diğerleri ile işbirliği yapmayı beceremeyen siyasi partilerimize, STK'larımıza sormak istiyorum...

Binbir yokluk ve güçlükle ayağında çarıkları bile olmayan şehitlerimizin, gazilerimizin, Atatürk ve Silah arkadaşlarının önderliğinde büyük özverileriyle işgalden kurtarılan bu topraklar üzerinde kurulmuş olan ve bugün her birimizin varlığını borçlu olduğumuz ve hepimize ait olan;
Bu Türkiye Cumhuriyeti, 
Bu Türkiye Cumhuriyeti Devleti,

Yarınlarımızı omuzlarına yüklediğimiz;
Bu Türkiye Cumhuriyeti Çocukları,
Bu Türkiye Cumhuriyeti Gençleri,

Hepinizin bugün olduğunuz konuma sizleri taşıyan sade vatandaşlar....

Darmadağın olurken, karanlıklara çekilirken, liyakat sonlandırılırken, ülke varlıkları ona buna peşkeş çekilirken....  Ve sağır sultan bile olan biteni duymuşken... her köşede fısıltılarla, korkularla şehir efsaneleri haline dönüşmüşken tehlikeler...

sizler nasıl olup da "bana dokunmayan yılan bin yaşasın" gibilerine seyrettiniz... ???   Nasıl olup da tehditleri yok saydınız???

Yoksa... tüm uyaran cesur seslere ve onların seslerinin kesiliş biçimlerine ve gidişata rağmen hepiniz birden mi "aldandınız" da gözünüzün önünde "takiye"cilerin "takiye" yapmalarına izin verdiniz , PKK'nın palazlanmasına izin verdiniz diyeceğim ama  bir Fenerbahçe, bir Çarşı gurubu spor kulüpleri iken aldatılamadılarsa...lise öğrencileri aldatılamadıysa..."çapulcu" denilen çocuklar aldatılamadılarsa... Barolar aldatılamadılarsa... halkın büyük çoğunluğu aldatılamadıysa... sizler nasıl olup da hep aldatıldınız???  

Yoksa, kişisel çıkarlarınızdan çok daha mı önemsiz, çok daha mı ucuzdu?

Yoksa... gücünüzün ve sorumluluklarınızın farkında mı değildiniz de harekete geçmediniz?

Cevabınızı bilmiyorum....

ama sonuç ortada.... ve bu sonuçlarda hepinizin payı ve sorumluluğu var...

15 Temmuz yaşandı... ve bedellerini hep beraber ödüyoruz ve ödemeye de devam edeceğiz...

içeride;
FETÖ ortada....
PKK ile yaşananlar ortada...
Verilen şehitler...ve aileleri ortada...
Hakları çalınan gençler ortada....
Ilımlı İslam projesinin geldiği nokta ortada....
Mezhepcilik sorunları ortada...
Kürtçülük sorunları ortada...
Alevilerin durumu ortada...
Güneydoğudaki sivillerin durumu ortada..
Suriyeli mülteciler sorunları ortada....
Kapatılan askeri liseler sorunları ortada...
Yap-Boz tahtasına dönen eğitim sisteminin durumu ortada...
!5 Temmuz nedeniyle bir birliktelik görülse de halkın içindeki kutuplaşmalar ortada...
TSK'nın getirildiği durum ortada (özellikle de en fazla güçlü bir TSK'ya ihtiyaç olan bir dönemde)
Adalet sisteminin durumu ortada...
Sınavlardaki hileler yüzünden hak kayıplaına uğrayanların durumları ortada...
Devlet içinde hilelerle, kumpaslarla  işten çıkartılan veya terfi verilmeyen memur ve yöneticilerin durumları ortada....
Medyanın durumu ortada...
Ve ülkede kimsenin kimseye ve hiç bir kuruma güvenemediği de ortada...
Ekonomik sorunlara ve rant sorunlarına değinmiyorum bile...

AB ile yaşananlar ortada...
ABD ile yaşananlar ortada...
Rusya ile yaşananlar ortada...
NATO ile yaşananlar ortada...
İsrail ile yaşananlar ortada...
Suriye ile yaşananlar ortada....
Irak ile yaşananlar ortada...
devamını saymıyorum bile....

ve BOP projesi yapılanması ve planları da ortada...


Ya bundan sonra ne olacak???  

Bütün bu saydığım, saymadığım, bildiğim, bilmediğim sorunlar aşılabilecek mi?

Bu ülke toprak bütünlüğünü koruyarak var olmaya devam edecek mi?

Tam bağımsız ve tam demokratik Laik bir Cumhuriyet için devam mı?

Buna halk adına bu halkın temsilcileri ve önderleri olarak, şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da sizler karar vereceksiniz ve bu halkı da sizler yönlendireceksiniz farkında mısınız? 

Sessizliğinizi korumaya devam etseniz bile sessizliğinizle yönlendirmiş olacaksınız... "Bu kadar büyük insan bir şey yapamıyorsa benim elimden ne gelir ki" diyecekler...

Geldiğimiz bu noktada farkında mıyız?






------


Can Yücel  ne güzel de anlatmış...

Farkında Olmalı İnsan

Farkında Olmalı İnsan…
Kendisinin, Hayatın Olayların, Gidişatın Farkında Olmalı.
Farkı Fark Etmeli, Fark Ettiğini De Fark Ettirmemeli Bazen…
Bir Damlacık Sudan Nasıl Yaratıldığını
Fark Etmeli.
Anne Karnına Sığarken Dünyaya Neden Sığmadığını
Ve En Sonunda Bir Metre Karelik Yere Nasıl Sığmak Zorunda Kalacağını
Fark Etmeli.
Şu Çok Geniş Görünen Dünyanın, Ahirete Nispetle Anne Karnı Gibi Olduğunu
Fark Etmeli.
Henüz Bebekken ‘Dünya Benim!’ Dercesine Avuçlarının Sımsıkı Kapalı
Olduğunu, Ölürken De Aynı Avuçların ‘Her Şeyi Bırakıp Gidiyorum
İşte!’ Dercesine Apaçık Kaldığını
Fark Etmeli.
Ve Kefenin Cebinin Bulunmadığını Fark Etmeli.
Baskın Yeteneğini
Fark Etmeli Sonra.
Azraillin Her An Sürpriz Yapabileceğini,
Nasıl Yaşarsa Öyle Öleceğini
Fark Etmeli İnsan
Ve Ölmeden E vvel Ölebilmeli.
Hayvanların Yolda Kaldırımda Çöplükte
Ama Kendisinin Güzel Hazırlanmış Mükellef Bir Sofrada Yemek Yediğini
Fark Etmeli.
Eşref-İ Mahlukat (Yaratılmışların En Güzeli) Olduğunu
Fark Etmeli.
Ve Ona Göre Yaşamalı.
Gülün Hemen Dibindeki Dikeni, Dikenin Hemen Yanı Başındaki Gülü
Fark Etmeli.
Evinde 4 Kedi 2 Köpek Beslediği Halde
Çocuk Sahibi Olmaktan Korkmanın Mantıksızlığını
Fark Etmeli.
Eşine ‘Seni Çok Seviyorum!’ Demenin Mutluluk Yolundaki Müthiş Gücünü
Fark Etmeli.
Dolabında Asılı 25 Gömleğinin Sadece Üçünü Giydiğini, Ama Arka
Sokaktaki Komşusunun O Beğenilmeyen Gömleklere Muhtaç Olduğunu
Fark Etmeli.
Zenginliğin Ve Bereketin, Sofradayken Önünde Biriken Ekmek
Kırıntılarını Yemekte Gizlendiğini
Fark Etmeli.
FARK ETMELİ.
Ömür Dediğin Üç Gündür,
Dün Geldi Geçti Yarın Meçhuldür,
O Halde Ömür Dediğin Bir Gündür,O Da Bugündür.
(Cihangir Gökdoğan'ın seslendirmesi ile dinlemek isteyenler buradan dinleyebilir.)











Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bunlar da ilginizi çekebilir...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...