17 Tem 2016

Demokrasi Bayramı



15 Temmuz 2016…
Bir darbe kalkışması yaşadık,,,, iki köprünün trafiğe askerler tarafından kapatıldığı haberleri gazetelere düştüğü andan itibaren medya sayesinde an be an canlı yayınlarda ve sosyal medyalarda ve de internet gazetelerinden gelişmeleri neredeyse nefes almadan izledik…  yayın yasağı olmadan ve her bir kanaldan...

Komutanları rehin almışlar, köprüleri tutmuşlar, tanklar ve savaş uçakları ile harekete geçmişlerdi ve TSK darbe tarihinde ilk kez Türk askerinin meclisi bombaladığına ve vatandaşı öldürdüğüne şahit oluyorduk… 

TSK içindeki bir FETÖcü bir gurup olduklarını duyduk yetkili ağızlardan… TSK  hiyerarşisi içinde yola çıkılmadığını söyledi yetkililer… Cumhurbaşkanı  halkın sokaklara çıkmasını, tankların önüne yatmasını istedi. Cami minarelerinden okunan salalar eşliğinde millet sokaklara döküldü…

Ve Darbe kalkışmasında bulunanlar tabiri caiz ise kıskıvrak yakalandılar ve  başarılı olamadılar…

Bir nefes aldık... bunu yaşamamıza yol açan sorgulanacak çok şey var ama olsun, şu an için önemli olan; darbe teşebbüsü başarıya ulaşamadı...   Çok şükür.... 


Darbelerin bugüne kadar kime gerçek anlamda yararı olabilmiştir ki??? Er veya geç darbeciler hep ama hep kaybetmişlerdir...en muktedir olanları bile.... Böyle başlıklar attırıp - referandumlarda  %92 alanlara bile.... 




Darbecilerin hezimeti ardından...
“Demokrasi kazandı” diye sevinç naraları attık… 

Meydanlar dolduruldu…. bayraklar ellerde... marşlar dillerde...




"Bundan böyle 15 Temmuz Demokrasi Bayramı olmalı” dedi yetkili ağızlar…. 

Ankara’da olan Milletvekilleri anında mecliste toplandı… bombalar atılırken brbirlerine kenetlendiler… birlikte paylaştılar dehşet saatlerini… birbirleriyle kavga etmeden… çatışmadan…  Mecliste gurubu bulunan 4 parti ortak duyuru yayınladı…. Meclis hep beraber “İstiklal Marşı”nı söyledi… Meclis başkanı Kahraman, Mehmet Akif’in  yazdığı İstiklal Marşımızın devamı olan kıtaları büyük bir memnuniyetle okudu.
Çok güzel görüntülerdi...




Muhteşem bir sonuçtu demokrasi adına… darbeye karşı tek vücut olarak direnmek… 

Bir kahramanlık destanıydı….

Yüreğim… yüreklerimiz sevinçle doldu…. Umutla doldu….


Keşke, tüm bu sevince, bu zafere gölge düşüren olaylar da olmasaydı….

Keşke, Cumhurbaşkanı halkı sokağa çağırmak yerine güvenlik güçlerine bıraksaydı darbeyi sindirmeyi…. 

Hadi o anki panik duygusu içinde Cumhurbaşkanı Türk Askerinin Türk vatandaşına karşı silahını ateşleyemeyeceğini düşünerek ilk aklına geleni yaparak bu çağrıyı yaptı…

Keşke , sivil vatandaşlar İŞİD tarzında davranarak, yakaladıkları erleri öldürmeselerdi… işkence etmeselerdi… sadece polise teslim etselerdi yakaladıkları askerleri linç etmek yerine…

Hadi o vatandaşların bazıları içlerindeki öfkeye teslim oldular… ne de olsa bir türlü yok edilemeyen  “linç kültürü”  denilen bir olgu da var …ama... Ya diğer vatandaşlar... orada olan polisler....???

Hadi onlar da korktular böylesi öfkeli kalabalığın önüne geçmekten – gerçi korkmayanlar ve askeri linç edilmekten kurtarıp - kucaklayanları da oldu - "herkes kahraman doğmaz" diyelim...







Keşke…  savcılar bu erleri böyle katledenleri, işkence yapanları videolardan – fotoğraflardan belirleyip tutuklatsalardı…. Aynen darbecilere yaptıkları gibi anında hareket etselerdi….


Hadi onlarda önceliği darbecilere verdiler , önümüzdeki günlerde bu vahşi katillerin ve işkenceci vatandaşların da peşine düşecekler….

Keşke, Cumhurbaşkanı veya Başbakan veya camilere anında sala okutabilen diyanet işleri başkanı kameraların önüne çıkıp  böylesine bir vahşetin yanlış olduğunu halka söyleselerdi…. 

Daha bir umutlu olacaktım... demokrasi bayramı adına....








15 Temmuz 2016 ‘da Atatürk Hava limanında kameraların önünde “bu ülke hepimizin, 78 milyonun…” diyen  ve 78 milyonu meydanlara çağıran Cumhurbaşkanı… 16 Temmuz 2016 sabahında tüm vatandaşların telefonlarına 



Tüm halkımızı milli iradeye, demokrasiye sahip çıkmak üzere meydanlara davet ediyoruz.
Turkiye Cumhuriyet Devleti”
diye mesaj yollayan Türkiye Cumhuriyeti Devleti...


daha dün,

Bayram kutlamaları veya anayasal protesto haklarını kullanmak isteyenlere yasaklar koyarak , meydanlara - özellikle de  Taksim’e çıkanların karşısına polisi tomalarıyla dikip, biber gazı ve plastik mermilerle halka saldırtır… hatta "benim kahraman polislerim" diyerek vatandaşların ölümlerine sebep olan polisleri korurken...






bugün  (15 ve 16 Temmuz 2016 tarihinde ) 

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ve Devleti halkı meydanlara davet etti... hatta bu çağrı üzerine  doldurulan meydanlardan birisi de hep yasaklananTaksim Meydanı’ydı... Ama bu kez  devlet ve mekanizmalar kutlamalara destek verdiler..





yarın da…

Taksim Meydanı ve diğer meydanları.... bayramlarını kutlamak isteyenlere… veya anayasal hakları çerçevesinde sivil protesto gösterilerinde bulunmak isteyenlere özgürce kullandırırlarsa...

Yarınları beklemeden bugünden itibaren….

Çoğunlukçu  sistem yapısından  dönüp, çoğulculuk sistemine dönüyorsak…

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan her bireyine eşit davranan bir devlet olmak için adımlar atmaya başladıysak...

Farklılıklara... farklı düşüncelere, farklı yaşamlara, farklı inançlara, siyasal eleştirilere… tolerans gösteren, saygı duyan bir toplum olmak için çaba göstermeye başladıysak...

Darbelere umut bağlamaktan vaz geçtiysek... Sivil veya askeri her türlü darbe karşısında, her zaman ve her ortamda, yine böyle kahramanca dikilebileceksek...

Adaletin her bir  birey için eşit şekilde uygulandığı… hakimlerin hür vicdanları ile, karşısındaki zanlının kim olduğuna bakmadan karar vermek için ettikleri yeminlere sadık kalmak için kendilerine  söz vermeye başladılarsa ve bu yeminlerini uygulama kararlılığındaysalar..

Ülkenin her yerinde eşit eğitim hakkı nın sağlanması için seferberlik başlatıyorsak...

Meclisteki vekiller ve devlet kadrolarındakiler ettikleri yemine, anayasa ve yasalara uygun ve sorumluluklarına yakışır biçimde davranmaya karar vermişlerse ve artık meclisteki davranışları-söylemleri ve uygulamalarında bugün gösterdikleri tabloyu yarın da devam ettirebilecekler ise...

Hükümet mensupları... ve hükümet olma adayı partilerin mensupları.... özellikle bu "darbe girişimi" olayının faillerine ve bunların bulundukları pozisyonlara kimler tarafından hangi niyetlerle nasıl konumlandırıldığını hatırlayarak, devlet kadrolarına kendi yandaşları olarak düşündükleri kişileri devlet kadrolarına sistematik olarak yerleştirmek sevdasından vaz geçme kararlılığına ulaştılarsa... 

Milletvekilleri,  meclis ve hükümetteki konumlarının ve görevlerinin sadece millete ve ülkeye hizmet etmek olduğunu... bu yetkilerini ve konumlarını kişisel çıkarları için kullanamayacaklarını idrak etme durumuna gelmişlerse...

Vatandaş meydanlarda tankların önüne yattığı gibi... canı pahasına cuntacıların üzerine yürüdüğü gibi, aynı cesaretle kendi vatandaşlık haklarına sahip çıkmaya karar verdiyse... kendi anayasal haklarını savunmaya başladıysa...

Vatandaşlar, Demokratik bir Cumhuriyet olmamız için  gereken adımların, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, Başbakanı ve Hükümeti, Milletvekillerinin tümü, Yüksek Mahkemeleri, Medyası  ve Devletin Üst yönetimde bulunan her bir yetkilisi tarafından atılması için, gereken tepkileri göstermeye de kararlıysa....


işte benim ülkemin demokrasi şenliği başladı diyebilirim….

Yok değil ise... sadece "cunta" sözüne oluşmuş alerji ve Reis'e olan tapınma güdüsüyle meydanlara koştuysa bu halk... meclistekiler de "cunta" nın yarattığı can korkusuyla geldilerse yan yana....

Bu benim için bir demokrasi şenliği olamaz ki... sadece;

“Bir bela daha def edildi ama ya yarın???... acaba başka ne gelecek başımıza…” diye  endişelerle beklemeye devam edeceğim…..  

çünkü sistem hep kendisini güçlü hisseden birlerinin diğerlerini ezdiği bir sistem olmaya devam edecek 

ve...

her zaman...
er ya da geç... “daha güçlü” birileri ortaya çıkar… 
ve bir gün birilerinin daha kalkışabileceği ve hatta başarılı olabilecekleri kabusu iktidarı da vatandaşları da esir alır …. 
Böylesi bir paranoyak ortamda...
Yaşam kalitesi, herkes için  her gün daha bir düşer…. 
filler savaşır.. çimenler ezilir... derler ya işte o misal olan halka olur...


Gerçek bir demokrasi bayramı yaşamayı diliyorum....
Bu ilk adımın kutlamalarının keyfini sürekli kılabilmeyi diliyorum... 
Demokratik bir Türkiye Cumhuriyetinde yaşayabilmeyi diliyorum....
Başka belalar yerine güzel kutlamalar yaşamayı diliyorum...

Bu acı tecrübede canlarını kaybeden herkesin aile ve yakınlarına baş sağlığı diliyorum...









9 yorum:

  1. güzel yazmışsın.. aşırı demokratik bir ülke olduğumuz için bunun bir bayramı da olmalıydı bi o eksikti.. fakat benim zerre inancım yok mesela atıyorum bir ay sonra biz Taksim'de Kızılay'da az bi toplanalım desek reis bizi yine gaza boğar, çünkü biz bişey yaptığımızda vatan için yapmıyoruz Uranüs için ne bileyim Merkür için yapıyoruz :(

    YanıtlaSil
  2. bugün kendi işine gelirken..."halkım meydanlara çıkın" diyerek vatandaşı darbecilerin tanklarının önünde dikilmeye gönderirken... yarın kendi işine gelmeyince yasaklıyorsa.. yine bu millet ayağa kalkıp "demokratik hakkımız meydanlara çıkarız" diyemiyor da susup oturuyorsa... o zaman bu millet 15 temmuzda meydanlara kendisi için çıkmadı demektir... o zaman 15 temmuzda reislerine kalkan olmak için çıktılar demektir... o vakit de demokrasi bayramından bahsetmek salaklık olur...
    ben yine de umutlu olmak istiyorum... Reis'in de bazı şeyleri daha iyi anladığını düşünmek istiyorum... demokrasinin ve hukukun önemi böylesi bir geceden sonra daha iyi anlamış olduğunu ummaya çalışıyorum...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. aynen öyle işte reise kalkan olmak.. hepsi değilse bile büyük bir bölümü diyelim.. geri kalanı da gaza geldi..

      -tvlerde yayın yasağı olmaması
      -internetin engellenmemesi
      -halkın meydanlara çağırılması
      -metronun ücretsiz yapılması
      -100 dakika konuşma ve 500mb internet verilmesi

      bilemiyorum bunlar bugüne kadar hiç görmediğimiz şeyler.. çok ilginç değil mi çünkü normal şartlarda hepsinin tersi yapılıyor..
      malesef ben hiç olumlu düşünemiyorum.. bunlar demokrasinin tanımını nasıl yapıyor acaba bir de onu öğrenmek lazım.. bizim bildiğimiz demokrasiden başka birşey olabilir..

      Sil
    2. "bunlar demokrasinin tanımını nasıl yapıyor acaba?" sorusunun cevabı esas problem. hayatında hiç portakal yememiş bir insana portakalın tadını nasıl anlatabilirsin? üstüne üstlük portakalın farklı tadlarda olabildiğini... ? eline portakal verip de tadına baktırmadığın sürece, sen nasıl tanımlarsan tanımla o kendi bilgi dağarcığına göre yorumlayacaktır hatta çilek veya erik tadında falan olduğunu bile iddia edebilecektir.... Bu halk da gerçek anlamda demokrasinin tadını bilmiyor henüz.... onlara demokrasiyi tattırması gerekenlerin çoğunluğu da portakalın tadına bakmamış henüz... bilenlerin ise işine gelmemiş çünkü çıkarları ağır basmış... diye düşünüyorum...

      Sil
  3. Paylaşımını pür dikkat okudum. Siyaseti bilirim ama benim işim değil. Özellikle kaçınanlardanım. Fakat bir oyum var. Onun da namusu var. Darbe bizim o bir oyumuza göz dikmiştir. Vatanperver isek eğer, darbeye hayır diyeceğiz ve darbeyi hafife almayacağız. Fakat bizim eleştirme hakkımızı da kimseye vermeyeceğiz. Asıl olan biziz siyaset adamlaır bizim vekilimiz. Beğenmiyorsak eğer toplumsal bilince ulaşıncaya dek birlik ve beraberlik içinde olacağız. Söyleyeceğim budur.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. haklısınız.. insanın namusudur verdiği oy, bu nedenle ona sahip çıkacağız. Oy verirken aslında vekalet veriyoruz ve vekalet verdiğimiz kişinin üstlendiği vekalet sorumluluğu ile hareket etmesini beklemek de en doğal hakkımız.

      Sivil veya askeri darbe... asla hafife alınacak olgular değil ve kabul edilmesi de mümkün değil. Aklına esen kafasına göre cebren veya hile ile ülkenin başına geçecek ve benim ve tüm diğer vatandaşların mutabakatı olmayan işleri yapacak..
      Beğenmiyorsak da toplumsal bilinci oluşturmak için çabalayacağız. Öyle oturduğun yerden ahkam kesmek veya kaçmak çözüm getirmez. Bıkmadan, usanmadan anlatmaya çalışacağız.
      Bir ülkenin Hitler'in ideolojisi gibi "ari" ırk olması mümkün olamayacağı gibi sadece tek tip insanların yaşadığı bir yer olabilmesi de olası değildir. Mutlaka bir ülke içinde farlklı yaşamları, renkleri, ırkları, dilleri, dinleri olan insanlar olacaktır. Kimi daha kalabalık, kimi daha azınlıktır ama mutlaka farklılıklar vardır. Bir genel konsensus ile bir arada yaşama ve azınlıkların, güçsüzlerin korunduğu bir ülke olmanın çözümü demokrat bireylerin oluşturduğu bir demokratik bir sistemdedir. Aksi takdirde her zaman güç kavgaları olacaktır ve her zaman kin ve nefret söylemleri ile huzursuz toplumlar yaratılacaktır..
      Haklısınız, birlik ve beraberlik içinde olmalıyız ama bir tarafın baskısı altında ezilerek değil.. bir arada eşit şartlarda yaşama kültürünü geliştirerek..

      Sil
    2. Teşekkür ederim duyarlığınız için. Hani hazreti ömer benim bir yanlışımı görürseniz ne yapacaksınız dediği ahalisine, onlar da seni kılıcımızla düzeltiriz ya Ömer dediklerini hatırlıyorum. Elbette yanlış içinde olan bir yönetici varsa onu değiştirmenin yolu milli iradedir. Aslında toplum olarak bilinç seviyesine ulaştığımızda da bu mümkün olur. İnsanız hata yapabiliriz. Ehil olan, layık olan sorumluluk almalı, demokrasi kültürü de önce aileden sonra da parti içi zihniyet olarak yansımalı. Bu işe talib olanlar da varını yoğunu vtanı , milleti ve hatat insanlık için harcamalı. Bu büyük bir erdem olur.

      Sil
  4. Habersiz erleri linç edenlerin de cezalandırılmasını diliyorum vicdanlı bir vatandaş olarak.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. eğer insan isek, eğer hukuk devletinde isek... olması gereken bu...başka türlüsünü düşünmek bile olanaksız.
      sadece habersiz erlere yapılan muamele için değil... haberli ve suçlu olanlar için bile, hukuk önünde hesap sormaktan öte bir yol olamaz.

      Sil

Bunlar da ilginizi çekebilir...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...