7 Haz 2016

Ölümden beter acı olur mu???



Mevcut Anayasamıza baktığımızda:

Türkiye Cumhuriyetinde Devlet Yapısı Nasıldır?





Devletin Temle Amaç ve Görevleri:



Devletin temel amaç ve görevleri, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır .


Yani; Bu devlet kadrolarında yer alan yöneticiler veya çalışanların tamamı vatandaşın hizmetindedir ve vatandaşa hesap vermek zorundadır ve bu devlet kadrolarda yer alan her bir yönetici... aynen özel sektörde çalışan yöneticiler gibi görevleri için "yeterli" olmak mecburiyetindeler.

Tüm bu devlet kadrolarındaki yöneticiler her bir vatandaşın ve ülkenin, bugününü ve geleceğini aldığı kararlarla  etkileyen konumdadır... O yüzden.... Bu işin fıtratında bulunduğu mevkinin gerektirdiği şekilde "yeterli olmak" vardır...


Yine ANAYASAMIZ der ki...



X. Kanun önünde eşitlik
MADDE 10- Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
(Ek fıkra: 7/5/2004-5170/1 md.) Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. (Ek cümle: 12/9/2010-5982/1 md.) Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz.
(Ek fıkra: 12/9/2010-5982/1 md.) Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar. (*)

Yani;


Bu işin fıtratında.... "kandırıldık" yoktur....

Bu işin fıtratında.... "ben yaptım oldu" yoktur...
Bu işin fıtratında...." benim polisim/benim yargıcım/benim esnafım/benim akrabam/benim köylüm/benim partim/benim vatandaşım..." diye bir ayırım yoktur...
Bu işin fıtratında... "asmayıp da beslese miydik"ler yoktur...
Bu işin fıtratında..."benim memurum işini bilir"ler yoktur...
Bu işin fıtratında... "parti başkanı listeleri ile mecliste koltuk kapmak" yoktur...
Bu işin fıtratında... "hamili kart yakınımdır" diye bir sistem yoktur....
Bu işin fıtratında... "birileri göz yummuş/doğru rapor vermemiş o yüzden bu canlar ölmüş, bizim haberimiz olsaydı..."lar yoktur...


İşte bütün bu ve benzeri nedenlerle, tüm birimlerdeki Devlet görevlileri....  

ihmaller ve kişisel yetersizlikler sonucunda kaybedilen tüm canlardan sorumludurlar...

Ancak...


Vatandaşlık görevlerini yerine getirmeyen tüm vatandaşlar da en az Devlet Görevlileri kadar bu canların kaybından sorumludurlar.... 


Çünkü ANAYASAMIZ der ki:


VI. Egemenlik

MADDE 6- Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir.
Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır.
Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz. 


Yani:
Eğer vatandaşlar... taraftarcılık oynamak  yerine... vatandaşlık yapsalardı...  
Yetkilileri gerektiğinde uyarsalardı, gerektiğinde medenice tepki gösterselerdi, denetleselerdi, eleştirselerdi, kendi milletvekillerini tanısalardı, kendi bölgelerinin milletvekilleri ile iletişimde olsalardı, devlet görevlilerinin görevlerini tam ve doğru olarak yapmalarında destek olsalardı, sivil toplum örgütlerinde aktif olsalardı, ortak değerlerini geliştirselerdi, akılcı ve araştıracı olsalardı.... vatandaşlığı seçimden seçime oy vermekle sınırlı görmek yerine, vatandaş olabilmeyi içselleştirselerdi...

Ama ne gerek var...


"Adam sende"cilik dururken...

"Bana ne"cilik dururken...

Kim uğraşacak şimdi....
Ben kendi işime bakarım... hele de bir "hamili kart yakınımdır" diyen bir dayım olursa... değmen benim keyfime.... 

Ama işin aslı hiç de öyle olmuyor.... 

Ve biz vatandaşlar kendi ektiğimizi biçiyoruz.... kendi ektiğimizi biçerken de kendi sorumluluğumuzu görmek yerine.... devlet birimlerini veya hükümetleri suçlayarak kendimizi aklıyoruz.... 

Peki böyle yaptık diye aklanmış mı oluyoruz....????

Bugün de öldü gencecik insanlar Vezneci de patlayan bomba ile...
Hepimizin ellerinde onların kanı...
Görmekten  kaçınsak da onların kanları bizim ellerimizde...
Hafızalarımızı ne kadar kısaltsak da, ne kadar  sansürlesek de gerçekler değişmiyor ve tarih not ediyor..... hiç yok yere asılanları... işkencelerde öldürülenleri... faili meçhulleri... bombaları... kurşunları... şehitleri... gazileri... yıkımları... gözyaşlarını... dağlanan yürekleri...

Bence bu... ölümden de beter bir acı.... sırf sorumluluklarımızı yerine getirmekten kaçındığımız için ellerimize bulaşan kanlarla yaşamak.... 


2 yorum:

  1. Evet, hakkını hukunu bilmeyen vatandaşlar, dün ona bugün başkasına yaranmak için yarışan bürorat, hediye diye rüşvet dağıtan özel sektör ve kısaca çürümüş bir devlet yapısı ve patinaj yapan bir ülke!

    YanıtlaSil