1 Eki 2013

Anlayamadım gitti....


Dün, uzun süredir beklenen “demokratik açılım paketi” Başbakan tarafından açıklandı…. Bu paket üzerine yorum  yazmaya gerek duymuyorum…. Çünkü günler boyu her türlü yorumlar yapılacak zaten….

Ama ben bizim anlaşılması güç, garip bir ülke olduğumuz düşüncesine bir kez daha takıldım kaldım…

Neden mi? Beni önceden izleyenler iyi bilirler..  takıntıları çok olan birisiyim… ve takıntılarımdan birisi de “kavramlar”  bu kez de “kavramlar” a takıldım….

Birkaç örnek vereyim belki daha iyi anlatırım derdimi…

1982 yılında anayasa referandumu yapılıyor ve sonuçlar ilan ediliyor : “%92 ile kabul edildi” …

Öyle bir şekilde söyleniyor ki, sanki bu ülke nüfusunun yüzde yüzü, anayasayı didik didik okumuş, incelemiş, anlamış ve sonra da kararını bildirmek üzere oy vermiş… bu oylama sonucunda  da ülke nüfusunun tamamının  %92 si “evet” demiş gibi…  

Bu algılamanın ne kadar gerçeği yansıttığı kafama takıldı:.

1980 sayımlarına göre bu ülkede  44.736.957 kişi yaşıyor….1982 yılında nüfusun artmış olduğu kesin ama o zamanlar şimdi olduğu gibi gelişkin teknolojik olanaklar olmadığından 82 yılındaki nüfusun ne olduğunu bulamadım.  Tahminlerle uğraşmak yerine 1980 nüfus sayımını esas aldım.

Toplam nüfus  44.736.957  kişi  ve toplam seçmen sayısı, yani yaşı 21 ve üstü olanların sayısı 20.722.602  kişi  yani ülkenin % 46.32  eder..

Bu seçmenlerin de  sadece 18. 718.115 kişisi oy kullanmaya gitmiş… Yani nüfusun % 41.84 lük kısmı oy kullanmış..

Ancak bu %41.84 lük kısmın içerisinden  “evet” diyen seçmen sayısı 16.945. 545 kişi. Yani nüfusun %37.87 sinin aldığı karardan bahsediyoruz…. Yani ülkenin tüm vatandaşlarının %92 sinin kararı değil bu sonuç.

Ve %37.87 lik kısmının aldığı karar ile  ülkenin %100ünün yaşamları ve gelecekleri hatta çocuklarının ve torunlarının yaşamları belirlenmiş oldu…   

2010 tarihinde bir referandum daha yaşıyoruz.. sonuç: %57.88 ile “Evet”
Yine aynı soruyu soracağım…bu oran ülkenin bütünü ile orantılandığında ülkenin gerçekte yüzde  kaçını temsil ediyor???… 

Ülke nüfusu toplam 73.722.988 ve 2010 tarihinde seçmen yaşı 18 e indiği için 18 yaş ve üstü oy kullanabiliyor. Seçmen sayısı toplam 52.051.828 yani tüm vatandaşların %70.6 sı… Bu % 70.6 lık nüfus içerisinde “evet” diyerek onay veren seçmen sayısı  21.788.272 yani ülke nüfusunun  %29.55 lik kısmı …

Demek ki:  Bu ülkenin %100lük kesimi bu ülkenin %29.55 lik kesimin tercihine göre yaşıyorlar....

Bir de genel seçimlerden örneğimiz olsun:

2011 yılı Türkiye nüfusu toplam 74.724.269 kişi… 18 yaş üzerindeki  toplam seçmen sayısı  52.806.322 yani %70.66.
Bu ülkenin  %70.66 lık kısmının sadece 43.914.948 kişisi yani %58.76 sı oy kullanma zahmetine giriyor.. bunların da  973.185 kişisi beceriksizlik edince geçerli oy kullanan kişi sayısı  42.941.763 yani %57. 46 oluyor. 

Bu genel nüfusun %57.46 lık kısmının 21.399.082 kişisi yani %28.63 lük kısmı AKP’ye oy veriyor ve AKP en çok oy alan parti olarak hükümeti kuruyor...

Bu ne demek oluyor?  Bu ülkenin yüzde yüzü %28.63 lük kısmının almış olduğu karar ile yönetiliyor….  

Demek ki; oy verenlerin %50 si veya %90 ı olmak ülkenin genel nüfusunun çoğunluğu olmak ile eşit  demek değilmiş… Demek ki bir ülkenin vatandaşlarının tamamı, bir ülkenin tüm vatandaşlarının çoğunluğunun değil azınlığının kararları doğrultusunda yaşamak zorunda kalıyormuş…diye düşünüyorum… bu ülkenin vatandaşı olarak kayıtlı olan bir bebeğin, bir çocuğun yarınlarına ve yaşam biçimine “oy kullanmış olan” bir azınlık gurubu karar veriyormuş…

Nasıl büyük bir sorumluluktur bu…. Düşünebiliyor musunuz, sadece kendinizin değil, sadece kendi ailenizin değil… bütün bir ülkenin tüm vatandaşlarının hayatını etkileyecek bir karar veriyorsunuz bir kağıt parçasına bir damga basarken…  ve sizin gibi düşünen bir azınlığın kararı ile tüm ülke yaşamak zorunda kalıyor..  çok ama çok büyük bir sorumluluk...

17 yaşındaki bir gencin böylesine büyük ve önemli bir kararı veremeyeceğini düşünüyoruz ….

Ama 17 yaşını bitirip 18 yaşına girer girmez daha dün sahip olmadığı tecrübe ve bilgiye sahip olduklarını iddia ediyoruz belki 1 hafta olmuş 18 olalı belki 10 ay ve oy kullandırıyoruz… neden?

Bir insanın bir sorumluluğu üstlenmesi için belli bir birikim ve eğitim sahibi olması gerektiğini varsayıyoruz… ve eşik olarak da 18 yaş denmiş..... daha önce de 21 deniyordu...

Eğer bu "belli bir birikim ve eğitim olması şart" tezimiz doğru ise:

Referandumda  “evet” veya “hayır” diye oy verenlerin her birisi; onaya sunulmuş olan yasaların içeriklerini ve uygulamalarının sonuçlarını idrak edebilecek “belli bir birikim ve eğitim” düzeyinde miydiler?

Ya bu referandum paketlerini hazırlayan milletvekilleri; oylamaya sundukları yasaların, kendi aileleri dahil, ülkenin bütün vatandaşlarının bugünlerini ve yarınlarını etkileyeceğini bilerek,  hazırlık safhasında yaşayacak ve uygulayacak olan tüm gurupların temsilcileri ile konsensus içinde düzenleyecek ve oylamaya sunmadan önce “en eğitimsiz” vatandaşın bile anlayacağı şekilde tüm halka izah etmeleri gerektiğinin bilincinde olacak kadar “birikim ve eğitim” sahibi miydiler?

Veya  seçimlerde  oy kullanan seçmenlerin, hangi partiye neden oy verdiklerinin bilincinde olacak, bölgelerinin milletvekillerinin  kimler olduklarını, üstlenecekleri görevlerini başarıyla yürütebilecek kabiliyette olup olmadıklarını değerlendirebilecek “bilgi ve eğitim birikimleri” var mıydı?

Veya, seçilmek isteyen tüm vekil adayları, temsil ettikleri yöre halkının vekili olacakları bilinci ile bu yöre halkı ile beraber “seçildiği takdirde neler yapabileceğini, nasıl çalışmasını arzu ettiklerini” tartışacak ve  parti başkanını değil kendi yöre halkının güven ve onayını kazanarak seçilecek  “birikim ve eğitim” sahibi miydiler?

90 yıllık Cumhuriyet tarihi boyunca yavaş yavaş yükselen eğitimli nüfusunun en fazla olduğu zaman dilimi olduğu için 2012 verilerini esas alıyorum.

2012 yılı sonu itibari ile Türkiye nüfusu 75.627.384 kişi. Bu nüfusu oluşturan bireylerin içerisinden 18 yaş ve üzeri oy verme hakkına sahip olan vatandaşların yani nüfusun %69.67 sinin  “eğitim” düzeyi TUİK verilerine göre şu şekilde dağılıyor..

Okuma yazma bilmeyen vatandaşlar                                 :   2.774.515   kişiymiş…
Okuma yazma bilen fakat bir okul bitirmeyen vatandaşlar :   3.500.842   kişiymiş…
5 yıllık İlkokul diplomalı vatandaşlar                                  :  15.220.028   kişiymiş…
3 yıllık ortaokul veya dengi diplomalı vatandaşlar                  2.849.999   kişiymiş…          
8 yıllık ilköğretim diplomalı vatandaşlar                                  8.189.309   kişiymiş…
Lise veya dengi okul diplomalı vatandaşlar                          12.009.595   kişiymiş…
Yüksek okul veya fakülte diplomalı vatandaşlar                     5.913.187   kişiymiş…
Yüksek Lisans mezunu vatandaş                                        .     416.741   kişiymiş…
Doktoralı vatandaş                                                                     122.619   kişiymiş…
Okuyup okumadığı bilinmeyen vatandaş                                1.699.909   kişiymiş

Toplam                                                                                   52.696.744  kişi    

Sadece seçmen durumunda olanların kendi içerisindeki yüzdeleri:

Okuma yazma bilmeyen vatandaşlar     %    5.2                                :   
Okuma yazma bilen fakat bir okul bitirmeyen vatandaşlar :  %    6.6
5 yıllık İlkokul diplomalı vatandaşlar    %   20.1                           
3 yıllık ortaokul veya dengi diplomalı vatandaşlar    %    5.4         
8 yıllık ilköğretim diplomalı vatandaşlar      %  15.5
Lise veya dengi okul diplomalı vatandaşlar     %   22.7
Yüksek okul veya fakülte diplomalı vatandaşlar    %   11.2
Yüksek Lisans mezunu vatandaş     %     0.8
Doktoralı vatandaş     %     0.2
Okuyup okumadığı bilinmeyen vatandaş   %     3.2

gibi kaba bir sonuç çıkıyor…

Eğitim düzeyinin bu denli düşük olması moralimi bozuyor ve moralim düzelsin diye  “yüksek eğitimli” nüfusu liseden itibaren alıyorum. Lise ve üzerinde eğitim almış kişilerinin toplamı 18.462.142 oluyor, yani oy verebilecek yaştaki vatandaşların %35 lik kısmını oluşturuyor..  genel nüfusa oranı ise % 24.41 oluyor.

Haydi biraz daha artırayım; okudu mu okumadı mı, okuduysa ne kadar okuduğu bilinmeyen gurubun da “en yüksek eğitimi almış olduğunu varsayayım,  lise ve üstünde eğitim almış kısma blok olarak ekleyeyim:
Böylece” yüksek eğitimli” vatandaş sayımız  20.162.051 kişi  yani %38 oluyor..
Genel ülke nüfusuna oranı ise: %26.65 oluyor.  Yani tüm hilelerime rağmen, ülkenin ve  tüm vatandaşlarının bugünlerini ve yarınlarını etkileyecek kararları verme ve sorumluluğunu üstlenmeye yeterli görülen 18 yaş üstü vatandaşlarının “yüksek eğitimli” olanlarının oranını en fazla %26.65’e çıkartabiliyorum…

Bu bilgilerin ışığında düşünmeye devam ediyorum…

Bir ülkenin vatandaşlarının genel eğitim seviyesi bu olunca, seçenler de seçilenler de bu oranların yansıması olacaktır… ve yaygın “birikim ve bilgi” düzeyi seviyesi her ne ise… baskın olan da o düzey olacaktır…

Farklı olması olası değil… farklı olması  bu ülkede “demokrasi” olmadığı anlamına gelir.. yani bir zümrenin diğer zümreleri yönetmesi demek olur…

Demokratik yönetimlerinin anlamı “azınlıkların korunması” sistemine bu nedenle dayanmıyor mu? Bu nedenle demokrasi “çoğulculuk” sistemi değil midir?

Ama eğitim düzeyi fazlasıyla düşük olunca; “çoğulculuk” kavramı ile “çoğunlukçuluk” kavramı karıştırılabiliyor,  “geçerli oy kullananların %50 si” kavramı ile  ülkenin %50 si kavramları karıştırılabiliyor,  “seçmen olma sorumluluğu” kavramı  "sadık taraftar olma sorumluluğu” kavramı ile karıştırılabiliyor… “milletvekili olma ” kavramı ile “patronun adamı olma” kavramı karıştırılabiliyor, “milliyetçilik kavramı” ile “kafatascılık” kavramı karıştırılabiliyor,  “laiklik” kavramı ile “dinsizlik” kavramı karıştırılabiliyor, “bireysel özgürlüklerin yaşanabilmesi” kavramı ile “bencilce yaşamak” kavramı karıştırılabiliyor…karıştırılıyor da karıştırılıyor…

bu beni şaşırtmıyor... 

Eğitim sorunu çözülüp de, ülkenin en büyük oranı “eğitimli ve demokratik birikimli” düzeye ulaşmadan da bu ülkede bunların yaşanmasına şaşırmıyorum…  

Hiç eğitimli  olmayan bir çok kişinin “eğitimli ve birikimli” kişilerden daha aydın olmasına da şaşırmıyorum…. insanların kendilerini "ak kaşık" gibi göstermeye çalışmalarına da şaşırmıyorum... insanların kendi kabul ettikleri değerlerin "en iyi ve en doğru değerler " olduklarına inanmalarına da şaşırmıyorum...  insanların çıkarları uğruna yalan söylemelerine de alıştık zaten....

ama neye hep şaşırıyorum biliyor musunuz?

"insan" kavramının;  başka bir canlıya, şu veya bu nedenle, bilerek ve isteyerek acı çektirip huzur içerisinde hayatına devam edebilen yaratıklar için de kullanılıyor olmasına ......

sanırım bunu bir türlü anlayamayacağım...


5 yorum:

  1. Demokrasi? Kime göre?Neye göre? Valla kafamız karıştı,biz de olanları anlamakta zorlanıyoruz,Kadavraya döndük:((

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. çok haklısın... artık dnebilecek sözler tükendi...:((

      Sil
  2. Her birimiz asgari müştereklerde buluşamadığında paketlerin önemi yok :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. zaten bu dayatma demektir ve dayatma varsa demokrasi yoktur... bu da beni şaşırtmıyor çünkü dempkrasiye inanmadığını beyan eden bir yönetim var

      Sil
  3. teşekkürler ama prensip olarak yarışmalara katılmıyorum ... ancak burada görüp katılmak isteyen arkadaşlar olabilir...

    YanıtlaSil