28 Eyl 2013

Çapulcu Y-kuşağı ve Tuncel Kurtiz




Gezi Parkı’nın imara açılmasına tepkili olan gençlerin, ağaçlarının sökülmeye başladığı haberi ile ağaçları korumak için bir eylem başlattıklarını duyduğunda gülümsemişti Tuncel Kurtiz…

77 yaşındaydı…bir zamanlar o da bu üniversiteli gençler gibiydi…bütün benliği ile daha güzel bir dünya için atıyordu yüreği. üniversitede hukuk, psikoloji, filoliji, sanat tarihi okumuştu ama bitirmek nasip olmamıştı.  54 yıl önce hiç ayrılmak istemeyeceği üniversitesinde okumaya başlamıştı. Dormen tiyatrosunun kapısından girdiğinde “işte” demişti…”işte benim hayatımın üniversitesi bu tiyatro sahneleri”  ne geçen yıllar ne de aldığı ödüller ona yeterli gelmişti kendisini mezun etmeye… Rahmetli Yılmaz Güney’in Sürü filminde oynayınca daha önce adını bilmeyenler de tanımıştı… ünlüydü artık… ama ünlü olması yeterli olması demek değildi.. daha çok çalışması gerekiyordu… o da öyle yapmıştı.. hep daha iyisi için çalışmıştı…

31 Mayıs sabahı polisin Gezi Parkı’ndaki gençlere saldırarak çadırlarını yaktıklarını öğrenip de görüntüleri izlediğinde, kendi  gençlik anılarına daldı bir süre.. hiçbir şey değişmeyecek miydi bu ülkede? Her gelen iktidar, henüz çıkar hesaplarıyla kirlenmemiş gençleri anlamaya çalışmak yerine, böylesine canlarını yakarak yüreklerindeki  sevgi ve dünyayı güzelleştirme umutlarını mı alacaktı ellerinden???... Yılların yorgunu vücudunun isyanına  bir okkalı küfür sallayarak doğruldu yerinden… yalnız bırakmayacaktı bu gençleri… elinden ne geliyorsa onu yapacaktı… yüreklerindeki geveze umut kuşları ölmesin diye…

Meydanları dolduranların arasında sanatçı arkadaşlarını, anneleri-babaları görünce.. “haydi Türkiyem, bu kez yalnız kalmasın gençlerimiz… bu kez yaralanmasın yürekler, bunu borçluyuz bu gençlere” diye düşünerek sevinmişti.. heyecanlanmıştı  bypass’lı kalbi …  

Sonra bir şey dikkatini çekti… bu gençler kendi gençliğindeki gençlerden çok daha  farklı bir şeyler söylüyorlardı….

Kendilerine Y-kuşağı diyen zekaları ve mizah anlayışlarıyla tüm dünyaya seslerini şimdiden duyuran bu gençler  “özgürlüklerime dokunma” diye slogan atıyorlardı…“daha fazla özgürlük ve daha fazla eşitlik…. “ şeklinde alıştığı çapulcu sloganları değildi…Kaşlarını çattı  daha iyi duymaya çalıştı onların  beyinlerinden kalplerinden saçılanları…

 “yetmez ama evet” diye kabullenip zamanla iyileşme beklerken  “mevcut” olan  özgürlük ve haklarının ellerinden alındığı algısı içine girdikleri için meydanlara çıkmışlardı…

Şimdi anlıyordu onları… şimdi anlıyordu o yorgun yüreği,  90 yıllık Cumhuriyet’in nesillere kattıklarını… şimdi çok daha iyi anlıyordu Atatürk’ün eğitime neden bu kadar çok önem verdiğini… şimdi anlıyordu  “insan” değerlerinin yükselişinde doğru bilginin önemini… şimdi anlıyordu sosyal ağların sağladığı önyargılar olmadan başlayan arkadaşlıkların insanlığa katkılarını… sosyal ağların sınıfsız ve önyargısız  toplum yaşamını buraya taşımışlardı.. ”Gezi Ruhu”  ile farklılıkların güzelliklerini paylaşmanın,  çatışmaların acılarını paylaşmaktan daha güzel olduğunu gösteriyorlardı tüm dünyaya…

Yıllar boyunca,   “daha fazla” bir şey istemek için sokağa dökülmeden beklemişlerdi…
 “seçimlerle gelen iktidarlara, onlara oy verenler  adına saygılıyız”  demişlerdi sessiz ve tepkisiz duruşlarıyla…
Karşılığında aynı saygıyı bekleyerek…  
Ama olmamıştı…  bekledikleri saygıyı görememişlerdi…
Gezi Parkı’nda olanlardan sonra… sessizliklerini bozmaya karar vermişlerdi…

“28 şubat’ta bize eziyet edilirken neredeydiniz?” diyenlere cevaben;
“ biz kreşteydik…” derken çapulcular, aslında;
 “geçmişte birileri senin canını yakmış olabilir… belki dedelerimiz… belki babalarımız… ama biz değiliz senin canını yakan… gel kan davasından vaz geç… bizim masum kanlarımız bulaşmasın ellerine… intikam yeni intikamları doğurur.  Bugün senin canını hiç acıtmamış olan,  sana-senin değerlerine- yaşam biçimine saygı gösteren biz duruyoruz karşında… senden de tek istediğimiz aynı saygıyı senin de göstermen… bu dünyada hepimizin barış içerisinde, kimseye haksızlık yapılmadan sevgiyle yaşayabileceği kadar yer var… ”  diyorlardı

Tuncel Kurtiz’in yaşlı yüreği çevresinde gördüğü bu gençlerle gurur duyuyordu…  ama... gençlerin kalplerinden yükselen umut ışığını izlerken yüreğinin acımasına engel olamıyordu.. biliyordu iktidarlar bir kere çapulcu dedikten sonra , çapulcu dediklerinin seslerini duymayı red ederdi… tarih kitapları bunlarla dolu değil miydi? Ya kendi tecrübeleri?... Ama kalbindeki umut kuşu gençlere inanmak istiyordu…bu kez farklı olsun… yeni bir sayfa açılsın… istiyordu….

Tuncel Kurtiz’in yorgun yüreğinin umut kuşu bir kez daha hüzünlü es ler vermeye başladı umut şarkısında….İktidarın  barışçı göstericilere karşı cevabı, gençlerin yüreklerine öfke enjekte eden,  polis şiddeti, gözaltılar, tutuklamalar, yaralanmalar, ölümler oldu…

Öfkelerini olabildiğince kontrol etmeye çalıştı genç çapulcular… yaşananları  izleyenler dayanamadılar kitleler genişledi.. onlara destek verenlerin sayısı arttı…

Bu genç çapulcular sadece AKP iktidarına değil tüm dünyaya sesleniyorlardı ve onların çağrılarını duydukça gözleri doluyordu Tuncel Kurtiz’in…

Y-kuşağı, intikam ve kin dolu bir dünyada yaşamak istemediğini haykırıyordu… onlar yarınların huzurunu geçmişin kanlı intikamlarıyla uğraşmaya tercih ediyorlardı…  ellerine kan bulaşsın, rüyaları kabuslara dönüşsün istemiyorlardı…  savaş haberlerinde insanların birbirine uyguladıkları vahşetleri izlemek istemiyorlardı…  onlar ne öldürmek istiyorlardı ne de ölmek istiyorlardı…sadece keyifle yaşamak istiyorlardı… şarkı söylemek dans etmek istiyorlardı… aşk istiyorlardı kin yerine…

Bu çağrılara cevaben, orantısız şiddet uygulayan, kapalı alanlara ve insanlara nişan alarak gaz bombası atan,  ağır yaralanmalara ve hatta ölümlere sebep olan polisleri  Başbakan’ın  “kahraman…”  diye nitelendirdiği tüm medyada yer aldı.

Ancak bu kahramanların kahramanlık videolarını fotoğraflarını yayınlamadılar…. Tıpkı çapulcu hareketini yayınlamadıkları gibi….

Madem ki polislerin yaptıkları yasaldı.. doğruydu… görevlerinin gereğiydi… kahramanlıktı… yayınlanmasında nasıl bir sakınca olabilirdi?  Neden ülkenin bütününün bu kahramanları tanımasını, destan yazan kahramanlıklarının nasıl gerçekleştiğini gözleriyle görmelerini  istemediler ki? “…

Madem polis sadece görevini yapmak için sahalara iniyordu,  kasklarındaki numaraları kapatma gerekçeleri neydi?  Neden bu güzide polislerimiz kahraman kimliklerinin bilinmesini arzu etmediler?

Madem ki çapulcu hareketi 3-5 vandal çapulcu işiydi neden medya sansürlendi? Kimden ne gizleniyordu? Neden gizleniyordu?

diye sorgularken çoğunluk…..

Tuncel Kurtiz  iktidarlarların neyi neden sansürlediklerini ve neyi neden söylediklerini kavrayacak kadar bu dünyada yaşamış olmanın tecrübesiyle,  yorgun bedeninin limitlerini zorlayarak dolaştı meydanlarda, gençlerin yüreklerindeki umut kuşlarını yaşatmaya, öfke kıvılcımlarını  sakinleştirmeye çabalıyordu…

Polislerin görüntüleri gizlenirken, çapulcu gençlerin kendi kendilerinin fotoğraflarını ve videolarını çekip sosyal ağlarda paylaştıklarını gördükçe onların cesaretleri ile gururlanırken kimliklerini öğrenen iktidarın onlara yapabileceklerini düşündükçe kalbinin sıkıştığını hissediyordu…

Ama biliyordu ki bir insan, bir şeye, gerçekten inanıyorsa ve yaptığının doğru olduğundan eminse.saklanmaz…gizlenmez… başına ne gelirse gelsin inancından vaz geçmez… o yüzden bu gençlerden “suç işlemişler” gibi gizlenmelerini beklemek onları gizlenmeye ikna etmek olanaksızdı…

Nitekim, bir sürü genç, tutuklamalara tepki olarak kaçıp saklanmak yerine  “demokratik hakkımı kullandım ben de suçluyum” diyerek kendilerini ihbar ettiler…

Dayak yediler,  yaralandılar, gözlerini kaybettiler, hayatlarını kaybettiler,  tutuklandılar, işlerinden atıldılar….   Vaz geçmediler… Tuncel Kurtiz de vaz geçmedi onların yanında olmaktan… hıçkırıklar boğdu kalbini onlar acı çektikçe… onlardan birileri öldürüldükçe… bir kez daha kardeş kavgasında kan dökülmesini izlemeye dayanamıyordu artık… umut kuşu yorulmuştu çırpınmaktan ama direniyordu canlı kalmaya…

27 Eylül 2013 sabahı sporunu yaptı… evine döndü… ve düştü… düştüğü yerde öylece kaldı… 77 yıllık bir yaşam… hiç susmayan umut kuşu….  Daha güzel bir dünyada yeniden yaşamaya yola çıkmıştı…

Giderken biliyordu aslında;
Gezi Parkı Çapulcularının şimdiden tarih sayfalarında yerlerini aldılklarını…  

Bu iktidar bir 30 dönem daha %90larla oy alarak iktidarda kalsa bile… hatta yeni bir  Osmanlı İmparatorluğu yaratsa bile,  7 cihanı yönetse bile,  tüm dünya başkanları önlerinde diz çökse bile….  tüm dünya bu iktidarın uygulamaları ile Türkiye’yi demokrasi anıtı olarak görse bile.. tüm ülkelerin gençleri bizim ülkelerimizin üniversitelerinde okumak istese bile… tüm güneş sistemindeki gezegenlere tüm diğer ülkelerden önce üsler- koloniler kuracak kadar bilimde – teknolojide ilerlesek bile… Çapulcularla ilgili tüm kayıtlar silinse,. tek bir yazılı ve görsel kanıt kalmasa bile…. Çapulcu efsanesi kulaktan kulağa yayılarak yaşayacak ve büyüyecek…

Bugün adı bile telafuz edilmeyen, “devede kulak olan” Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Cömert, Ethem Sarısülük,  Ali İsmail Korkmaz, İrfan Tuna  ve polis Mustafa Sarı da tarih sayfalarında  Uğur Mumcular, Deniz Gezmişler, Çetin Emeçler, Bahriye Üçoklar, Hrant Dink … ve daha birçokları gibi … efsaneleşerek yaşayacaklarını biliyordu…





Nereden mi ????

Çok basitti…. Sadece 77 yıllık ömrünce yaşadıklarına bakıyordu... sonra daha eski  tarih sayfalarına… efsanelere…
İnsan evlatları unutmuş görünebiliyorlar ama asla unutmuyorlardı…. kendileri için ölmeyi göze alan kahramanları…

Ama kendisinin de gönüllerde hep yaşayacağını… bilemedi…

Oysa…
ne tiyatro sahneleri, ne beyaz perdeler, ne ekranlar, ne çapulcular, ne de seyircilerin unutacak seni….



4 yorum:

  1. Yazınızı beğendim.Tuncel Kurtiz'in hayranıydım.Vefatı sadece bizim için değil tüm Dünyanın kaybıdır.Ona Allah'tan rahmet dilerim,toprağı bol olsun.Harika seslendirdiği şiirin söylediği gibi''Geçit yok,geçit yok arkadaşım''Sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ben de çok severdim... yerinin kolay doldurulabileceğine inanmıyorum

      Sil
  2. harika yazmışsınız.. yüreğinize sağlık...
    gezi parkı çocuklarının sevgi barış özgürlük çığlıklarını duymayanlara yazıklar olsun..
    huzur içinde uyusun büyük usta...

    YanıtlaSil

Bunlar da ilginizi çekebilir...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...