Bir şey olup bittikten sonra söylenebilecek tek şey vardır…
aynen sünnet törenlerinde olduğu gibi…” OLDU DA BİTTİ MAŞALLAH…..”
Bir de ata sözü vardır… insanların işlerine geldiğinde hep
ardına sığındığı…..”ATEŞ OLMAYAN YERDEN DUMAN ÇIKMAZ”
Ama aynı insanlar bazen işlerine gelmediği için burunlarının
dibinde ortalığı kapkara eden dumanları görmezden gelirler….
Ve hatta bazıları özellikle ortalığı kapkara dumanlarla
sislendirirler ki gerçekte olup bitenlerin üstü kapatılsın… sis kalkınca da
“OLDU DA BİTTİ MAŞALLAH” olsun isterler, çünkü…
Olmuş bitmiş olan olmuş ve de bitmiştir… zaman geriye doğru
taşınamaz… ve olup biten olmamış şekline döndürülemez….
Çiğ yumurtayı bir çok şekilde pişirebilirsiniz… sonuçta,
haşlanmış yumurta… omlet… sahanda yumurta…çılbır…falan yapabilirsiniz… bir
salataya, bir keke, bir böreğe, bir köfteye, bir tatlıya, bir tuzluya….
Saysısız bir çok yiyeyecek türüne de katkı maddesi edebilirsiniz… Ve her birini
bayıla bayıla yiyenler çıkabileceği gibi ağzına koymayanlar da çıkar… damak
tadı ve zevk meselesi…
Ama bir kere kullandınız mıydı asla bir daha eski haline
yani “çiğ yumurta” haline dönüştüremezsiniz…
Tıpkı dün olanları değiştiremeyeceğiniz gibi...
Tıpkı dün olanları değiştiremeyeceğiniz gibi...
SU var ya… işte o başka bir şeydir… SU halden hale geçer ama
döner yine SU olur…
Suyu içersiniz…. Vücüdunuza hayat verir… sonra işersiniz…
toprakta süzülür arınır ve yine döner su olur…
Temizlemek istediğniz tüm pislikleri suyla yıkarsınız…
pislikleri de alıp akar gider topraktan süzülür ve temizlenip geri gelir…tertemiz
su olarak…
Suyu dondurursunuz buz olur… sonra erir yine su olur…
Suyu bitkilere dökersiniz…. Besler büyürü hayat verir… sonra
yine döner dolaşır topraktan süzülür filtrelenir ve yine su olur…
Suyu kaynatırsınız.. buhar olur… uçar gider yayılır havaya…
sonra yine yere iner yine topraktan süzülür ve su olur….
Ve tüm canlı – cansız varlıklar mutlaka suya ihtiyaç duyar…
Amma…
Su… hani hayat veren ve hep dönüp dolaşıp tertemiz su olan
su…..var ya…
Doğa kirlendikçe… doğanın dengesi bozuldukça dönüp dolaşıp
tertemiz su olma yeteneğini kaybeder oldu….
Bugün itibari ile, her gün artan PARA ve GÜÇ sahibi olma
hırsları yüzünden doğanın içilebilir ve
temiz su üretme yeteneğinin neredeyse sona ermekte olduğunu görüyoruz….
Tıpkı İNSAN kavramının unutulması gibi...
Tıpkı İNSAN kavramının unutulması gibi...
Tıpkı dürüstlüğün, masumiyetin enayilik olması gibi…
Tıpkı insan evladının Devlete, Aileye, Dosta, Arkadaşa ve kendisine olan
güveninin elinden alınması gibi….
Akil insanlar bölgelerinde toplantılar yaparak anlatacaklar
ve dinleyeceklermiş… APO ve PKK ile BARIŞ konularını…
Ve diyorlar ki: Başbakanımızın dediği gibi geçmişi bir
tarafa bırakacağız ve bu noktadan itibaren her şeyi resetleyeceğiz ki barış
sağlansın… aksi takdirde karşılıklı konulacak argumalar hep BARIŞ önünde engel
olacaktır…
Şimdi Akil İnsanlarımız bana gelmeden ben onlara anlatayım
düşüncelerimi…
Bu ülkede, hatta bu dünyada, toplumsal BARIŞ içinde
yaşamaya “HAYIR” diyen hiçbir normal
insan çıkmaz.
Tek istisnası vardır: KAOSTAN çıkar sağlayanlar HAYIR
derler.
“Geçmişi bir kenara bırakalım… Unutalım… Dün yoktu diyelim
ve geçmişin yarınlarımızı karartmasına izin vermeyelim…”
“BARIŞ isteniyorsa geçmişteki düşmanlıkları ve sorunları
unutmak gerekir….”
Yani:
“Toplumsal huzur için şehit aileleri de bağırlarına taş
bassın… Geri kalanlar da 30 yılı
unutsunlar…çünkü hepimiz toplumsal huzur
ve BARIŞ istiyoruz… Başka kanlar dökülmesin“ deniyor…
Diyorlar Apo da artık
BARIŞ istiyor bakın mektubuna diyerek çarşaf çarşaf gazetelerde yayınlıyorlar:
Üç başlık seçtim:
“Federasyon ve özerklik gibi farklı devlet
taleplerimiz yok. Türkiye’nin üniter devlet yapısı korunmalı. Tam demokratik
bir Türkiye’de Kürtlerin de sorunları çözülür. Türklerin bölünme, Kürtlerin ise
haklarını alamama korkusu olmamalı”
Terör örgütü
21 Mart’ta kutlanacak Nevruz Bayramı’nda ateşkes ya da eylemsizlik ilan ederek
ellerini tetikten çekecek.
Çözüm süreci kesintisiz sürerse örgüt 15
Ağustos’ta sınır dışına çıkacak.
Kandil, PKK’yı silahsızlandırmak için zihinsel
hazırlıklar yapacak, terör örgütü mensuplarını bu konuda ikna edecek.
“Süreçte demokratikleşme adımları atılacak.
Ancak sürecin sonunda Kürt sorunun çözümü için köklü Anayasal ve yasal
düzenlemeler için müzakereler yapılacak” …
Çok doğru sözler etmiş….
Bu sözlere asla itiraz etmem… ama bu sözlerin uygulamalarını
de görmek isterm…
Mesela:
Bundan böyle meydanlarda, ve hanelerinde, ofislerinde… vs… PKK bayrağı yerine Türk bayrağı asıldığını
görmek isterim….
Mesela…
Ülkemizde 8,5 Milyon engelli var…Kürtlerin neredeyse 2 katı
bir nüfus…
Yasalarla mevcut haklarını rağmen, ellerindeki nüfus
kağıtlarına rağmen “YOK” sayılıyorlar
“YÜK” sayılıyorlar…İnsanca yaşama hakları her türlü gasp altında…
İçlerinde kürt kökenlilerin de olduğu bu büyük kitle…
Kürtlerin tarihleri boyunca gördükleri zulümden çok daha fazlasını Kürt kökenli
vatandaşların da dahil olduğu sağlıklı zümrelerden görerek daha beter bir insanlık ayıbı içinde yasamak zorundalar..
Yeni Anayasada ve uygulamalarda, hayatın içinde bunların da haklarını savunduklarını görmek isterim....
Yeni Anayasada ve uygulamalarda, hayatın içinde bunların da haklarını savunduklarını görmek isterim....
Mesela
Kendi gelenekleri yüzünden ezdikleri kendi kadınları başta
olmak üzere tüm mağdur kadınlar… Nüfusları bütün ülke nüfusunun yarısı…
Yeni Anayasada ve uygulamalarda, hayatın içinde bunların da haklarını savunduklarını görmek isterim....
Mesela :
Kendi Ağalık sistemlerinin sömürüsünden kendi köylülerini
kurtarmak başta olmak üzere tüm ülkenin işçilerinin sömürülmesine/eziyet
edilmesine dur denmesine çaba gösterecekler mi?
Yeni Anayasada ve uygulamalarda, hayatın içinde bunların da haklarını savunduklarını görmek isterim....
Mesela;
Zorbalıkla diğer esnafları ürkütüp kaçıran kendi
kökenlerinden olanlara : Bu yaptığınız suçtur… Tek başına bir adama 20 kişi
saldırıp da elindekini alıp kovalamak esnaflık ve de ticari rekabet değildir… Korkutarak , zorbalıkla ticaret yapılmaz
diyecekler mi? Bilmek isterim...
Mesela;
Kürt Kökenliler de gerçekten reset edecekler mi
kafalarındaki geçmişi…Yoksa sadece diğer kesimlerin mi re-set etmesi gerekiyor?
Akil adamlar ve Başbakanımız da özetle:
“Toplumsal huzur için şehit aileleri de bağırlarına taş
bassın… Geri kalanlar da 30 yılı
unutsunlar…çünkü hepimiz toplumsal huzur
ve BARIŞ istiyoruz… Başka kanlar dökülmesin“ diyor…
Ben büyüklerimi dinlemeyi severim de bir şey sormak
istiyorum:
30 yılı unutuyorum ve bugüne bakıyorum…
Ben bugün, devleti bırakın bir bireye.. hem de şahitler
önünde “ya bana şunu vereceksin ya da
senin kanını dökerim” diye tehdit edersem…
Bana ne olur?
Savcı iddianamesinde bu eylemimi nasıl adlandırır? Hakim
nasıl bir ceza verir?
Pardon yanlış sordum…
Geçmiş af edildi ama bugün cezamı alırım… af edilen dün
dahil yaptıklarımdı… Bügün yeni bir sayfa…
Peki o zaman, dün ceza evlerinde olanların hepsi bugün dışarıda olacaklar
değil mi?
Toplumun bir kısmının dünü unutulacak ama bir kısmının dünü
hep hatırlanacak… Üstelik de bu unutma/ af etme imtiyazından en fazla can yakanlar yararlanacak... Ve
üstüne üstlük de Anayasamızın nasıl hazırlanacağı konusunda en etkili organ
olacaklar çünkü istedikleri sonuçlar olması kaydıyla BARIŞ kabulleri…
Ben de diyorum ki… o zaman bu ülkenin vatandaşlarından
birisi olarak benim önerim de:
Eğer PKK geçmişi hafızalardan silinecekse Silivri ve tüm
ceza evlerindeki tutuklu ve mahkumların geçmişleri de silinerek özgür
bırakılmalılar.
Hatta eski mahkumların sabıka kayıtları da silinmeli çünkü bu
kayıtlar yüzünden, ne kadar tövbe etmiş,
düzgün yaşayan olsa bile veya haksız hüküm giymiş olsa bile, kaydında sabıkası varsa mahkumiyeti asla
bitmiyor…
Üstelik de büyük bir kitlenin gerçekte masumken, mahküm edilerek sabıka sabihi olduğu da bu ülkenin bir gerçeği… Adi suçlarda bile…
Gerekçesi ne olursa olsun, bir masumun
hüküm giymesi adaletin ayıbıdır… Hele de bu masumların sayısı da
azımsanamayacak oranlarda ise… adalete güven duymak olası olabilir mi?
Bunu da reset edelim… sabıkları silelim, ceza evlerini
boşaltalaım ve bugünden sonrasına bakalım…
Zaten bunlardan hangisi PKK kadar can yakabildi? Onu af edebiliyorsak neden diğerlerine
haksızlık yapalım?
Sayın Başbakanımız şiir okuğu için hapishaneye kondu ve yıllardır
bu mağduriyetini unutamadan anlatıyor… O da unutsun bu olayı…Üstelik de o şiir yüzünden ceza evine girmiş olmasının getirdiği mağduriyetinin bugün
Başbakan olmasında büyük etkisi var… Oğlunu şehit edenler bile reset ediyorsa
bu teklifi açan Başbakanımız da reset edecektir geçmiş acılarını…
“Tüm Darbeciler yargılanacak “ sloganıyla çıkılan yolda
gördük ki gerçekte yargılanmaya çalışılan sadece 28 Şubat… O yüzden 28 Şubat mağdurları da unutsunlar
diyeceğim… aynen 12 Eylül mağdurları gibi, Maraş Katliamı, Sivas katliamı vs…
mağdurları gibi….
Reset edelim…
O kadar çok reset edilecek var ki...
O kadar çok reset edilecek var ki...
Gerçekten her şeyi reset edelim ve oturup uzlaşmalarla
yeniden her bir vatandaşı eşit şekilde koruyan bir anayasa yapalım… Öyle bir anayasa
olsun ki… kiç bir vatandaş… hiçbir zümre diğeri üzerinde egemenlik kuramasın…
Herhangi bir vatandaşa bir milletvekili, bir devlet memuru
(Cumhurbaşkanı da bir devlet memurudur) köle muamelesi yapamasın…. Patronun o
vatandaş olduğunu idrak edebilsin…
Adalet adamına göre işlemesin…. Karşısına Başbakan Erdoğan
ile normal bir vatandaşın husumet dosyası geldiğinde, eğer sıradan vatandaş
haklıysa, Hakim rahatlıkla Başbakan
Erdoğan’a cezasını verebilsin…
Bir milletvekili oğlu karakolda polisleri sıraya dizemesin…
Yozlaşmış olan sistemi de, geleneklerimizi de, ahlak
yapımızı da düzeltmeye dönük bir anayasa yapalım….
İşte o zaman ben varım bu süreç içinde…Reset etmeye de
hazırım ama belli bir guruba tanınacak imtiyazlar için asla hiçbir şeyi reset
etmem çünkü tüm kitlelerin sorunu zaten belli zümrelere tanınan imtiyazlar
yüzünden ortaya çıkıyor…
Atalarımız ne demişler “Biri yer Biri Bakar Kıyamet Ondan
Kopar”
Bunca belirsizlik dolu kara duman kalkıp da ortalık
aydınlandığında…
PKK nın yıllardır taşıdığı bayrağı artık belli bir adrese
dikmesi gibi OLDU DA BİTTİ MAŞALLAH olmaz da, umarım bir bilenlerin iddia ettiği gibi aynı
ülkede aynı bayrak altında tüm vatandaşların haklarına EŞİT saygılı gösterilmesiyle toplumsal
barış sağlanmış olarak huzurla yaşar oluruz…
Bilirsiniz ; bazen hatalı bir neşter kullanımı yüzünden pipi gider…ve geri dönüşü de yoktur…
Daha şeffaf bir dünya için senin gibi hepimiz bazı eleştiriler getirmeliyiz. Bu arada çok zaman oldu :)
YanıtlaSilselam dost.. çok oldu haklısın ama bundan sonra öyle çok ara vermemeye gayret edeceğim...
YanıtlaSilherkes yazmalı bence... herkes fikrini söylemeli... madem ki soruluyor...cevaplamalı... halka sorulması çok güzel ama halkın da sahtekarlık etmeden cevaplaması gerek ki gerçeklerle yüzleşelim ve ondan sonra da asgari müştereklerde buluşarak bir arada yaşamayı öğrenelim...
Sonuna kadar katılıyorum. Çok yerinde bir yazı.
YanıtlaSilteşekkürler, aslında her birimiz yazmalıyız düşüncelerimizi diye düşünerek yazdım...
Silşüphe ve korkular var maalesef, barış umuduna gölge düşüren...
YanıtlaSilMaalesef... keşke olmasaydı....
SilBunun barış süreci değil, bölünme süreci olduğunu elbette hepimiz biliyoruz. O yüzden o "akiller" gittikleri her yerde tepki alıyorlar. Ben dürüst olacağım: "Yavrum!" diye haykıran bir şehit annesine kimsenin bir şey anlatabileceğine inanmıyorum. Bu şekilde bana gelip konuşmak isteseler, ben de dinlemem. Çünkü amaç belli.
YanıtlaSilYazınız güzel. Sorgulamalar, tespitler çok yerinde. Tebrik ederim.
teşekkür ederim.... dilerim yanılırız...
SilUzun sayılabilecek bir aradan sonra yazılarına kavuşmak mutlu etti. Hoşgeldin. Her zaman olduğu gibi iyi yazılar...
YanıtlaSilTeşekkür ederim... ben de özledim burada yazmayı... daha sık yazmaya gayret edeceğim... seni de izliyorum oldukça yakından...
SilLübnan'da yaşayan 10bin Giritli (malum diaspora) Türkiye'ye taşınmaya hazırlanıyor öte yandan. yangın & dolu meselesi..
YanıtlaSilseni okumayı özledim ayrıca.
Ortadoğuda öylesine aktif çalışılıyor ki... sadece LÜbnan'daki Giritliler değil çok daha fazla kitlelerin göçleri zorunlu kılınacak... yeniden biçimlendiriliyoruz... burada bir sürü saçma sapan gündemle meşgul edilirken...
Silben de özledim yazmayı... az kaldı... sevgilerimle...
bu süreçle ilgili kaygı ve endişelerin olması çok doğal..
YanıtlaSilsürecin belirsizliği, hükümetin özgürlükleri tehdit eden pek çok icraatları, v.s..gibi nedenlerle..
ama doğrusunu isterseniz ömrü boyunca insana, insanların eşitliğine, barışa doğaya herşeyden çok önem veren insanların milliyetçilerle,ulusalcılarla benzer düşüncelerin içine girmeleri çok üzücü geliyor bana..
onlar için vatan,bayrak,v.s gibi şeyler kutsaldır ve insandan doğadan herşeyden daha önemlidir. vatan bayrak sözkonusu ise geri kalan hiçbir şeyin önemi yoktur. yüzlerce binlerce insanın bombalarla parçalanması, doğanın tahrip olması, v.s.. çok önemli değildir. olur böyle şeyler..
bu hükümetin yaptığı en iyi ve en akıllıca şey bu barış süreci..
benim için insanların ölmemesi doğanın tahrip edilmemesi herşeyden daha önemli..
eğer içinde olunan barış süreeci olsaydı sana "haklısın" diye bir cevpa verecektim ve inan bunu yapmayı da çok isterdim... bu barış süreci değil tam tersine savaş sürecinin başlangıcı.... nokta.
Sil