Hepimizin bildiği ve
ezberlediği gibi Ata’mız 10 Kasım 1938
tarihinde sabah saat 9:05 de Dolmabahçe sarayında öldü…
Ölümüyle bize miras kalan yeni
kurulmuş özgür bir Cumhuriyet oldu… yeni
çıkılmıştı bir dünya savaşından ....
dünya halen kaynıyordu ve ikinci dünya savaşı gelmek üzereydi...
Cumhuriyet’in ilk temelleri atılmış ama binanın henüz birinci katının
betonları bile atılmamıştı.... harçları karılıyordu... Her fırsatta dile
getirdiği fikirlerinin hepsini hayata geçirememişti... ama yolu açmıştı Ata...
Ardından gelenlerin bu idealleri gerçekleştireceğinden çok
emindi... Onlara güveniyordu ve her fırsatta da bu güvenini dile getirmişti...
Tüm yokluklarına rağmen düşmana
karşı şahin kesilen bu halk...
kendi bireysel hak ve
özgürlükleri için savaşmanın ne olduğunu bilmiyorlardı ...
Ellerinde belli güçleri olan
uyanıklar Ata’nın ardından bunu iyi kullandılar.
Bu yeni Cumhuriyet’in doğmasını
istemeyen iç ve dış düşmanlar da hareketteydi
İki unsur bir
şekilde...birbirinden beslendi...
Kim yönetime gelirse
gelsin demokratikleşemedi siyasi
partiler de. yasaları da, siyasi partilerin işleyişleri de…
Bir parti kendi içinde demokrasiyi yaşatamıyorsa halka nasıl yaşatabilir ki?
Bugün teknoloji öylesine
gelişti ki… insanlar dağ başında bile yaşasa bir türlü bilgileniyor… bir türlü
öğreniyor… olup bitenleri kavrama yeteneği de gelişiyor …
Halk denilen bu insanlar Atatürk’ten
nefret etmeye kodlanmış bile olsalar… Laik
devlet anlayışını din düşmanlığı diye bellemiş bile olsalar...duydukları,
gördükleri ama yaşayamadıkları bireysel özgürlük ve refah için duydukları özlemin önüne geçmek
olanaksız artık... çünkü kapitalizm tv satıyor-
cep telefonu satıyor – internet satıyor- hatta okullara tabletler hediye
ediliyor...dünya ile az ya da çok entegreler...
Bugün terör denilen belanın
bu denli güçlenmesinin ve halk desteği bularak
özgürlük savaşı kimliğine dönüşerek devleti köşeye sıkıştırabilmesinin ardında
yatan gerçek bu refah ve bireysel özgürlük özlemi değil mi?
Sosyal barışın olmadığı bir
ülkeyi, belli zümreyi temsil edenlerin elinde birikmiş ekonomik güç yıkılmaktan kurtaramaz… Hele de korku ile sindirme var ise, insanlar birbirine güvenemez, birbirini sevemez hale gelmişse yıkılması çok daha kolay
olur... Tarih örnekleri ile dolu..ve Iraq sorunsalı sonrası Obama'lı ABD'nin Orta Doğu Politikası aynen bu...
Sosyal barışın ve ortak
hedeflerin olduğu bir ülke ise, her zaman ekonomiyi güçlendirebilir… Tarih
bunun da örnekleri ile dolu...bir tanesi de T.C. nin kuruluş destanı ...
Bugün 10 Kasım… Ata’mızı
anacağız… Ezbere Atatürk sevgisini bir kenara bırakalım ve onun
mirasına sahip çıkarak vasiyetini yerine getirelim…
İkinci Dünya savaşından sonra
tükenmiş olan Almanya seferberliğini
tamamlamış, sanayisi , ekonomisi ve siyaseti refaha ermişken bile şurada çok
yakın tarihe kadar sefahate düşmekten
kaçındı...
Biz ise daha seferberlik
sürerken, nedense bizi hep çok seven Sam Amca’nın ısrarla verdiği Marshall yardımları ile sefahata koştuk....
Bari şimdi şu sefahatten
çıkalım … yarım bırakarak gerilettiğimiz seferberliği tamamlayalım... kendimizi
geliştirelim... Cumhuriyet ve demokrasi kavramlarını kavrayalım...hayata
geçirmeyi öğrenelim birbirimize öğretelim...
Ata’ya layık olmak, bu
ülkenin özgürlüğü için canlarını verenlerin anısı ötesinde kendimizin, çocuklarımızın yarınları
için…
İşte o zaman Ata’yı daha çok
seveceğiz ....çünkü bize ne vermeye çalıştığının tadını almış olacağız ve daha iyi anlamış olacağız...
ATAMIZA layık olmak için bazen onun ışığında yürümek yeterli olmuyor. İlkelerine ne olursa olsun sahip çıkmalıyız. Emanetine en iyi şekilde bekçilik etmeliyiz. Ruhu şad olsun, rahat uyusun ATAMIZ..
YanıtlaSilevet ilkelerine sahip çıkmalıyız ve çıkalım artık...
Silİlke ve Devrimlerinin yaşatılması gerekir.Cumhuriyet yasaları işler durumda olmalı,Saygılar.
YanıtlaSilkesinlikle...
Sil