10 Kas 2012

10 Kasım geldi ve utanç yine çöktü üstüme...




Hepimizin bildiği ve ezberlediği gibi Ata’mız  10 Kasım 1938 tarihinde sabah saat 9:05 de Dolmabahçe sarayında öldü…

Ölümüyle bize miras kalan yeni kurulmuş özgür bir  Cumhuriyet oldu… yeni çıkılmıştı  bir dünya savaşından .... dünya halen kaynıyordu ve ikinci dünya savaşı gelmek üzereydi...

Cumhuriyet’in ilk temelleri  atılmış ama binanın henüz birinci katının betonları bile atılmamıştı.... harçları karılıyordu... Her fırsatta dile getirdiği fikirlerinin hepsini hayata geçirememişti... ama yolu açmıştı Ata...

Ardından gelenlerin  bu idealleri gerçekleştireceğinden çok emindi... Onlara güveniyordu ve her fırsatta da bu güvenini dile getirmişti...  

Tüm yokluklarına rağmen düşmana karşı şahin kesilen bu halk...
kendi bireysel hak ve özgürlükleri için savaşmanın ne olduğunu bilmiyorlardı ...

Ellerinde belli güçleri olan uyanıklar Ata’nın ardından bunu iyi kullandılar.

Bu yeni Cumhuriyet’in doğmasını istemeyen iç ve dış düşmanlar da hareketteydi

İki unsur bir şekilde...birbirinden beslendi...

Kim yönetime gelirse gelsin  demokratikleşemedi siyasi partiler de. yasaları da, siyasi partilerin işleyişleri de… 

Bir parti kendi içinde demokrasiyi yaşatamıyorsa halka nasıl yaşatabilir ki?

Bugün teknoloji öylesine gelişti ki… insanlar dağ başında bile yaşasa bir türlü bilgileniyor… bir türlü öğreniyor… olup bitenleri kavrama yeteneği de gelişiyor …

Halk denilen bu insanlar Atatürk’ten nefret etmeye kodlanmış bile olsalar…  Laik devlet anlayışını din düşmanlığı diye bellemiş bile olsalar...duydukları, gördükleri ama yaşayamadıkları bireysel özgürlük ve refah  için duydukları özlemin önüne geçmek olanaksız artık... çünkü  kapitalizm tv satıyor- cep telefonu satıyor – internet satıyor- hatta okullara tabletler hediye ediliyor...dünya ile az ya da çok entegreler...

Bugün terör denilen belanın bu denli güçlenmesinin ve halk desteği bularak  özgürlük savaşı kimliğine dönüşerek  devleti köşeye sıkıştırabilmesinin ardında yatan gerçek bu refah ve bireysel özgürlük  özlemi değil mi?  

Sosyal barışın olmadığı bir ülkeyi, belli zümreyi temsil edenlerin elinde birikmiş ekonomik güç yıkılmaktan kurtaramaz… Hele de korku  ile sindirme var ise, insanlar birbirine güvenemez, birbirini sevemez hale gelmişse yıkılması çok daha kolay olur... Tarih örnekleri ile dolu..ve Iraq sorunsalı sonrası Obama'lı ABD'nin Orta Doğu Politikası aynen bu...

Sosyal barışın ve ortak hedeflerin olduğu bir ülke ise, her zaman ekonomiyi güçlendirebilir… Tarih bunun da örnekleri ile dolu...bir tanesi de T.C. nin kuruluş destanı ...

Bugün 10 Kasım… Ata’mızı anacağız… Ezbere Atatürk sevgisini bir kenara bırakalım ve  onun  mirasına sahip çıkarak vasiyetini yerine getirelim…

İkinci Dünya savaşından sonra tükenmiş olan  Almanya seferberliğini tamamlamış, sanayisi , ekonomisi ve siyaseti refaha ermişken bile şurada çok yakın  tarihe kadar sefahate düşmekten kaçındı...

Biz ise daha seferberlik sürerken, nedense bizi  hep çok seven Sam Amca’nın ısrarla verdiği  Marshall yardımları ile sefahata koştuk....  

Bari şimdi şu sefahatten çıkalım … yarım bırakarak gerilettiğimiz seferberliği tamamlayalım... kendimizi geliştirelim... Cumhuriyet ve demokrasi kavramlarını kavrayalım...hayata geçirmeyi öğrenelim birbirimize öğretelim...

Ata’ya layık olmak, bu ülkenin özgürlüğü için canlarını verenlerin anısı  ötesinde kendimizin, çocuklarımızın yarınları için…

İşte o zaman Ata’yı daha çok seveceğiz ....çünkü bize ne vermeye çalıştığının tadını almış olacağız ve  daha iyi anlamış olacağız...


4 yorum:

  1. ATAMIZA layık olmak için bazen onun ışığında yürümek yeterli olmuyor. İlkelerine ne olursa olsun sahip çıkmalıyız. Emanetine en iyi şekilde bekçilik etmeliyiz. Ruhu şad olsun, rahat uyusun ATAMIZ..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. evet ilkelerine sahip çıkmalıyız ve çıkalım artık...

      Sil
  2. İlke ve Devrimlerinin yaşatılması gerekir.Cumhuriyet yasaları işler durumda olmalı,Saygılar.

    YanıtlaSil

Bunlar da ilginizi çekebilir...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...