8 Haz 2012

Doğurganlığım benim sorunum olmaktan niye çıktı ki?


Gecenin çok geç bir saati olmasına rağmen, sabahın köründe dağıtılan gazeteleri ancak okuyabildim.. Hemen hepsinde günlerdir gündem aynı; Kürtaj… O bunu dedi.. Bu şunu dedi… Herkes bir şey söylüyor… Hangisi doğru bilmiyorum… Hangi tezi okusan o doğru gibi…  Üç çocuk.. Yok beş olsun derken şimdi de kürtaj…

Çayımı içerken kafama takılıyor… gözle görülemeyecek kadar küçük sayısız sperm içinden bir tanesi…. Anne rahminde bir can oluşumuna sebep oluyor.. Bir mucize… Muhteşem bir mucize…  Bir anne için, doğanın mucizesinin karnında büyümesini, şekillenmesini hissetmek… Doğurmak ve bu mucizeyi kucağına almak… Bir can yaratmışçasına  tanrıçalaşmak…

Hamile olduğumu öğrendiğimde, bütün bu tapınılası güzel duyguları yaşamaktan kaçınıyorsam.. hatta korkuyorsam.. Mutluluk hayalleri içinde kendimden geçmek yerine kâbuslarla yaşamaya başlamışsam… Bunun bir nedeni olmalı…


Öğretilerimiz vardır, bilincimize kazılmış. ‘Bir can almak demek, katil olmak demek’ diye… bir cana kıymak demek kötü insan olmak demek… diye…

O kürtaj masasına giderken, o can’ın her bir parçası kazınılarak alınırken, daha rahminden çıkmadan büyür…ağırlaşır… ağırlıkların en büyüğü olur vicdanında ve yüreğinde… 

Olmadık anda aklına gelir ‘yaşasaydı şimdi …’ diye düşünürsün… Yetersiz de olsa, tek tesellin budur… Daha kötüsünü yaşatmamak ve yaşamamak adınadır, kendi parçan olan içindeki şekil bulmamış cana kıyışın… Tıpkı ötenazi gibi canını acıtır karar verirken de, kararınla yaşarken de… Kimselere anlatamadığın, tanımlayamadığın bir azaptır… öylesine yaşarsın onunla.. Unutamadan… Mezarı olmayan evladının, senin kendi ayaklarınla gidip yattığın o soğuk ve ürkütücü kürtaj masasında senin işbirliğinle, parçalanarak öldürülmesinin yasını tutarsın için için bir yaşam boyu…

O, henüz var olmuş, henüz şekil bulmamış can’ın da hakkıdır yaşamak… Bilirsin… Bunu bilmemek olası mıdır?

İçim sıkılıyor.. düşünmek istemiyorum.. Yerimden kalkınca düşüncelerim de çay bardağımla beraber masada kalacakmış gibi salona gidiyorum… Pencereden caddeye bakıyorum…  Sokak halen kalabalık.. Bilinçsizce gözlerim o’nu arıyor.. İşte yine orada… Birkaç gecedir görüyorum bu delikanlıyı.. Temiz yüzlü.. yine sermiş kuytuya kartonu uzanmış üzerine uyuyor… Kim bilir nedir hikâyesi… Bu gece bir battaniye var üzerinde… belli acıyan birileri vermiş..  O da yaşıyor işte, eğer yaşamak denilen buysa..

Bu civarlarda, geceleri sokakta yatanları son iki yıldır görmeye başladık…
Daha fazla bakmak istemiyorum.. içim daha fazla acıyor… Görmemek.. hep yapmaya çalıştığımız bu değil mi?  Mutfağıma doğru gidiyorum tekrar…

O, henüz var olmuş, henüz şekil bulmamış can’ın da hakkıdır yaşamak.. Annesinin sevgi dolu göğsünden beslenerek.. babasının güven dolu ellerinden tutarak..ve zengin olma becerisi/olanağı olmasa bile devletinin sağladığı güvenceler ve refah sayesinde, güven içerisinde insanca yaşamak.. 

Daha ilk aldığı nefeste… cehalete, yokluklara veya çaresizliklere kurban edilmek…

Bir can'a, yaşamak hakkı olarak  layık görülen olabilir mi?
Belki, bir gün şans güler yüzüne diyerek… Şans yüzüne gülse yaşananlar unutulur mu? Daha bebecikten açılan yaralar iyileşir mi? vicdanlar huzur bulur mu?

Bir çay daha dolduruyorum kendime… gazeteler halen masamda duruyorlar.. Başlıkları gözüme batıyor yine…  Çoktan dünyaya gelmişlerin yaşamlarından kesitler dolu olan başlıklar.. vahşilikleri yumuşatılarak, magazinleştirilmiş olduğu halde tüyleri diken diken eden başlıklar.. itiyorum gazeteleri öteye doğru..

Dünyanın içinde olduğu bu kadar büyük ekonomik ve sosyal krizler varken, komşularımızda ve ülkemizde bu kadar çok sorun yaşanırken... Ötekileştirmelere bir tane daha ötekileştirme ekleneceği, mevcut ötekileştirmeleri derinleştireceği bilinirken...
Benim doğurganlığım, adım adım gündemin tepesine neden taşındı ki?

Cevapları olmuyor işte.. hangi pencereden baksam olmuyor...

Ben bunu biliyorsam… 
Beni korumak ve yarınların endişem olmamasını sağlamakla görevli olan hükümetim.. devletim… milletvekillerim.. daha alâsını bilmezler mi? Elbette bilirler…

Biz bu gündemlerle meşgulken ve kanıksatılmak istenenleri konuşa duya kanıksarken…  kürtaj yasağı yasalarda yerini alırken… arka planda sessiz sedasız başka şeyler daha mı kanıksatılıyor.. geliştiriliyor… dikkatlerimizden kaçırılmak istenen…. Bir taşla, birkaç kuş vurmak gibi?

diye düşündürtüyorlar bana…

Olası, 3üncü dünya savaşına nefer yetiştirmek lazım galiba...diye düşünmeyi tercih ediyorum.. Aklıma gelen tüm diğer olasılıkları düşündüğümde… Vücudumun tüm hücreleri doğru olmadığını haykırırken… Çünkü beynimin en tembel gri hücresi bile savaşların kalabalıklarla değil, akıllı stratejilerle ve bilimle kazanılacağını söylüyor…

Üstelik biz, beyin gücü sayesinde ayağı çıplak bir avuç insan ile, savaşların göğüs göğüse olduğu dönemlerde, Çanakkale ve Kurtuluş savaşları destanlarını daha dün yazmış bir milletiz…

Sayıda kalabalık yerine niteliği yüksek bireyler gerek… Olası 3üncü dünya savaşı için…

Kalabalıklar, kuru gürültüde kalır eğer bilimden uzaklarsa…  

Ama belli hükümetler beyni çalışanları içine alırken, hacker denilen digital dünya anarşistlerinden devlet için ordular yaratırken.. benim devletim beyni olanları, düşünebildikleri için cezaevlerine tıkıyor, korkutarak sindiriyorsa…  Kendisine düşünmeden biat eden kuru kalabalık neferlerden medet umuyorsa… bu çağda…

Biz zaten kaybetmişiz.. bari kürtaj olayım da doğmamış çocuğum da bunları yaşamasın.. Günahkar olan da, katil olan da ben olayım...beni bu duruma düşürenler olsun...  doğurduklarımı korumak için çok geç artık.. ama hiç değilse doğmamış olanı koruyayım... 

Yatmaya gidiyorum.. sabah olduğunda..hem özelimde, hem ülkemin genelinde nelerle karşılaşacağımın endişeleriyle….





9 yorum:

  1. Ne güzel yazmışsınız. Yüreğinize sağlık demek istiyorum sadece.

    YanıtlaSil
  2. Hükümet ya da bu devlet bu konuya karıştığı için değil ama ben de şahsım adına kürtaja karşıyım.. Rabbim bu karar için düşünecek duruma getirmesin ama yapmam.. Yapmamayı yeğlerim..
    Kesin konuşmak haddime değil ama bir cana kıymak.. Yaşayacağı ne olursa olsun.. Bu dünya da en büyük acıları yaşayan nice insanlar gelmiş geçmiş.. En başta peygamberimiz anasız babasız en yakınları can düşmanı..
    Bence çekeceği ne olursa olsun her canlının yaşama hakkı vardır.. Hangimiz tas tamamız ki? sağlığı olanın parası yok, parası olanın sağlığı yok, yada her ikisi olanın huzuru yok.. Zaten bu dünya imtihan dünyası değil mi? Her kes kendi çizgisinden ilerler.. Bu gün yaşam şartları ala olan bir ailenin bebeğinin yarın beş parasız kalmayacağı ne malum ki..
    Bir de bu dünyada doğum kontrol denen tonlarca yöntem var, insanlar yaşayacağı 5 dakikalık zevk uğruna bir canı önce yüklenip sonra yine 5 dakikada ondan kurtuluyorlar.. Tecavüz madurları için bir şey diyemem ama onun içinde yöntem var! Burda açıklamak ne kadar doğru ama ertesi gün yöntemleri adında bu duruma düşmemek adına geliştirilmiş nice yöntemler var... Yani bu olay olup üstüne göz yumup da iki ay sonra içimizde bir canlı yaşama tutunmaya çalışırken bunu yapmak canice...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. bir can'a kıymak, bedeli ne olursa olsun olmamasıı gerekendir ve tüm kutsal kitaplarımız 'öldürme' der...öldürmeyi yasaklar...
      ama haytımda bir şeyi öğrendim asla 'olmaz' dememk gerek asla 'yapmam' dememek gerek.. çünkü her şey insanlar için.. Allah o noktaya getirmesin kimseyi..

      bazen kendin adına vermezsin kararlarını, bazen ise senin kararına da bırakmazlar...

      Doğum kontrol yöntemleri, ertesi gün olgusu dahil %100 korumuyor. Tecavüzlerin büyük çoğunluğu aile içindekiler tarafından yapılıyor ve ertesi günü korunması gerçekleşemiyor.

      Allah esirgesin ama şöyle bir soru sorayım sana dünyanın gerçeklerinden. Ve ülkemizin oranlarının 'yüksek' olan ülkelerden olarak sayılması nedeniyle..ülkemizin de en önemli gerçek sorunlarından olması sebebiyle:

      eğer babandan ve/ya amcandan ve/ya dayından ve/ya ağbinden hamile kalsaydın? bunlardan bir veya birden fazlası değişik anlarda seni kendileriyle olmaya zorlamış olsaladı? hele de yaşın 12-15 arası olsaydı?

      başka bir şey demeyeceğim.. bu ülkemizin gerçeklerinden.. bu konularda yazmak ağır geliyor.. gazeteci usulü yumuşak geçmeye çalışıyorum..
      ama gözünü seveyim olmay-yapmam deme.. çünkü kınadığın olgu bir türlü başına gelir.. ama seni ama evlatların yaşar derler..

      Sil
  3. bende karsıyım ama tecavuz edılen bırısının o cocuğu doğurmasınada karsıyım.
    bu arada mımledım senı:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ben de hayırdır biricit bu ara gelmedi mim vermeye diyordum..:) birazdan alırım.. ama cevap pazar günü..:)

      Sil
  4. son noktayı koymuşsun bence. Bende beklerim.
    Görüşmek üzere
    www.bakbuharika.blogspot.com

    YanıtlaSil
  5. hımm ben kürtaj, hamilelik ya da doğum gibi şeyler yaşamadığım için bu konuda kişi neler hisseder bilemem karşıdan konuşmak kolay oluyor bazen ama sende bahsetmişsin zaten bu konu bu kadar büyütüldü bütün manşetleri sosyal medyayı meşgul etti altında elbet bir şey arıyorum..

    YanıtlaSil