Mutfak keyfimden bir süredir uzak kalmıştım… ne özlemişim
mutfağımın huzurunu.. hemen çaydanlığımı ocağın üzerine yerleştirdim… masama
yerleştim… önce gazetelere bir göz attım… gazete okumayı seviyorum.. kağıt
kokusunu içime çekerek, sayfalarını evirip çevirip okumayı seviyorum..
gazetelerin gün geçtikçe magazin gündemlerine daha fazla ağırlık vermelerine
sinir olmama rağmen..
Dünyada olup bitenlerden uzak kaldığım şu kısa sürede meğer
neler olmuş… ne kadar hızlı ve hareketli bir dünyada yaşıyoruz..
Gözüme takılan haberlerden birisi de S&P nin Türkiye’nin
notunu durağana çevirmesi ve başbakanımızın buna verdiği tepki ve S&P'nin tepkisi oldu…
S&P global bir denetleme kurumu.. Durum tespiti yapar.. Karar vermez.. Ancak değerlendirmeleri ciddiye alınır.. Güvenilir bir kurum...diye biliyorum.. eğer öyle bir kurum olmasaydı, T.C. kendisini denetlemesi için S&P yi
seçer miydi? Ciddiye alınmayacak bir kuruluşla T.C. niye
para ödesin ki?
Öte yandan..
S&P'nin kasıtlı olarak yanıltıcı rapor verdiğini sıradan bir insan değil, T.C. hükümetinin başı Başbabakanımız söylüyor.
S&P nin kasıtlı olarak yanıltıcı rapor vermesi demek, firmanın sahtekarlık yapmış olması demek. Kendisine olan güveni ve görevini suiistimal etmiş olması demek. Bu bir suçtur, bütün dünyada.
Önce, S&P'nin özür dilediği yazıldı-çizildi sonra da S&P nin rest çekip 'Biz özür dilemedik' dediği.. Arkadan Fitch'in de konuştuğu..
İşte kafam bu noktada karışıyor... S&P bu resti çekebilecek cesareti neye dayanarak buluyor?
Bu çıkışlarıyla, Başbakanımızı, iyi notu ‘ben aldım’.. kötü notu ise ‘öğretmen verdi aslında kağıdıma göre benim notum iyi olmalıydı’… diyen öğrenci durumuna düşürmelerine içerliyorum...
Bir başka konu daha var. gazetelerde ilgimi çeken.. aslında hiç ilgimi yitirmediğim bir konu.... depremler..
Bu ara depremler var her tarafta.. İstanbul veya Marmara depremi de bekleniyor ve her geçen gün biraz daha yakınlaşıyor… Devletimiz bu konuda büyük bir atağa kalktı, kentsel dönüşüm projeleri ile.. projelerinin amacı çarpık şehirleşmeden kurtulmak, şehirleşmeyi yeni bir disipline sokmak ve bütün bunları yaparken deprem riskini en aza indirmek...
Kentsel dönüşüm projelerine hız kazandırabilmek için de
bürokratik süreçleri kısaltacak ve masraflarını azaltacak bir dizi düzenlemeler yapılıyor…Yerel
belediyeler devreden çıkartılıyor, ilgili bakanlıklara direk bağlanıyor vesaire…
Bunlar sevindirici adımlar… Sevindirici
olmaktan öte çok sevindirici adımlar…
İnşaat uygulamalarını düzenleyen son yönetmelik
değişiklikleri bürokrasiyi iyice kısaltıyor. Zamanla yarıştığımız şu dönemde her
şey daha bir hızlı yapılabilecek…
Ancak, inşaat
sektöründe yerleşmiş olan geleneklere ve insanlarımızın vatandaşlık bilinç birikimine bakınca, en az
sevindiğim kadar da endişeleniyorum…
Eskiden, bir mimar ve
mühendis projeyi hazırladığı zaman, Meslek Odasına götürüyordu. Meslek
Odası bu projenin hatalarını kontrol
ediyordu. Hata varsa, hatalar düzeltildikten sonra onaylıyordu. Meslek Odası
tarafından onaylanmış olan proje Belediye’ye götürülüyordu. Belediye onayından
sonra da inşaat başlıyordu.
1999 depreminde, binaların kağıt kuleler gibi yıkılması ile
bir çok can kaybımızın olmasından sonra anlaşıldı ki, bu güne kadar ortalıkta
dolaşan dedikodular doğruymuş. Bu sistem amca-dayı ve rüşvet ilişkileri
yüzünden doğru işlemiyormuş. Türkiye ayağa kalktı.. Tek bir müteahhit kurban
seçildi ve cezalandırıldı.
Bir daha da bunlar olmasın diye, yeni bir denetleme
sistemi devreye konularak konu kapatıldı…
Denetleme işlevini bundan böyle Yapı Denetim firmaları
üstlenecekti. Bunlar, S&P gibi bağımsız ve özel şirketler olacaktı. Bağımsız olarak inşaatları denetleyeceklerdi.
Bu firmalarda çalışan mimarlar ve mühendisler başka şirketlerde çalışamayacak,
proje yapamayacak, inşaat yapamayacaklardı ki çıkar çatışmaları olmasın..
Prosedüre göre; proje, mimar ve mühendisler tarafından hazırlanacak, sonra Yapı Denetim Firmasına götürülecek. Yapı
denetim Firması projeyi onayladıktan sonra Meslek Odası onayına, oradan tekrar Yapı
denetleme Firması’na dönecek ve buradan da Belediye onayına gidecekti….Belediye
onayından sonra inşaat başlayacaktı. İnşaatın yapımı sırasında Yapı Denetim
Firması, inşaatın uygulamasının projeye uygunluğunu denetleyecekti. Demir-çimento
gibi malzemeler doğru miktarlarda ve doğru uygulamalarla kullanılıyor mu diye…
Ama uygulamada, prosedürü
kısaltmak adına projeler; mimar ve
mühendisler tarafından hazırlandıktan sonra Meslek Odalarına gitti, oradan Yapı
Denetim Firmalarına gitti ve oradan Belediye onayına gitti.. Prosedürün bir maddesi uygulama sırasında yutulmuş
oldu.
Bu, insanların can ve mal
kayıplarını güvenceye almaya yönelik iyi niyetli yapılanma yönetmelikleriydi…Deprem
gibi bir afet yüzünden bir daha böylesi acılar yaşamamak için alınan
önlemlerdi. Ve bu önlemlerin, daha doğrusu inşaatlar bittiğinde bu inşaatlarda yaşayacak olan canların, sorumluluğu ağırlıklı olarak Yapı Denetim Firmaları'na verilmiş oluyordu. Bunlar amca-dayı-rüşvet ilişkilerine bulaşmadan çalışacağı, hatta bu tip ilişkilerin önünü keseceği ön görülen firmalardı.
Ne var ki, yurdum insanı alışkanlıklarına ve geleneklerine
çok bağlı.. öyle kolayca vaz geçmiyor. Daima bir yol bulup tüm yönetmeliklerin
uygulamalarını kendi alıştığı ve tercih ettiği şekle döndürebiliyor. Bu sefer
de aynı şeyin olduğu söyleniyor..
Yapı Denetim Firmaları’nın yapılanmaları da sorunlu olmuş. Ana nüveyi oluşturan mimar ve mühendisler bu firmalarda yerlerini almışlar. Yardımcı pozisyonlar için ise, devlette çalışmış ve emekli
olmuş mimar ve mühendislerin diplomalarını, bir dönem eczacıların yaptığı gibi
kiralamışlar. Kimisine de söz verdikleri ücretleri bir süre sonra ödememişler
falan.. bu kendi aralarındaki sorun, dedikoduların bu kısmı beni ilgilendirmiyor..
Yönetmeliğe göre, Yapı Denetim Firmaları, verdikleri denetim
servisi karşılığında, yapılacak olan inşaat
bedelinin %1,5 ile %3ü arasında bir tutar üzerinden fatura kesmek
zorunda. Kestiği faturasını Belediye’ye ibraz
ediyor. Müteahhit , Yapı Denetim Firması’nın
faturasında yazan bedeli Belediye’ye ödüyor.
Belediye de Yapı Denetim Firması’na aktarıyor.
Neden böyle uzun bir prosedür?
Müteahhitler ile Yapı Denetim Firmaları arasında maddi ilişkiler gelişmesin,
denetimin kalitesini düşürecek fiyat indirimi olmasın ki denetimler gerektiği
gibi yapılsın…diyeymiş. Yani amca-dayı-rüşvet ilişkilerine bulaşmasınlar diye..
Ama, duyduklarıma göre, becerikli ve zeki yurdum insanı buna
da kendince bir çözüm bulmuş...
Müteahhitler ve Yapı Denetim Firmaları
aralarında anlaşmayı becermişler… Fiyatlarda %50 lere varan indirimler olmaya başlamış...
Yapı Denetim Firmaları zorunlu fiyatlar üzerinden faturalarını
kesmişler. Prosedüre uygun olarak Belediyeler’e
ibraz etmişler. Müteahhitler de yine prosedüre uygun olarak Belediyeler’e
faturaların karşılıklarını yatırmışlar.. Belediyeler Yapı Denetim Firmaları’na ödemeleri
aktarmışlar.. Yapı Denetim Firmaları da, özel anlaşma tutarı fazlasını
müteahhit amcalara iade etmişler…ve çark dönmüş durmuş.. her gün biraz daha
genişleyerek…
Bu da yetmemiş… Yapı denetim firmaları, kendi isimlerinin geçmediği
yan kuruluşlar oluşturmuşlar.. Bunlar da proje firmalarıymış… Müteahhitler projelerini bu firmalara
hazırlatmaya başlamışlar… daha verimli ve sorunsuz projeler için…
İnşaatların uygulama safhasındaki denetlenmesi konusunda da; Yapı
Denetim Firmaları, iyi performanslı güvenilir (!) müteahhitlere ait olan inşaatlarının
uygulamalarını denetlemek yerine, müteahhitlerimizin sözlerine güvenmeyi tercih etmişler.…
Belediyeler ise, sorumlulukları dışında kaldığı
gerekçesiyle, inşaatlarda uygulama
denetimi yapmaya gerek görmezmiş...
Bunlar hep söylenti…
Bunlar doğruysa neden kimse bir şey yapmaz? diye sorunca.. ‘İt,
it’i ısırmaz’ derler ve orada nokta koyarlar…
Bu söylentiler devam ederken ve kentsel dönüşüm projeleri hız kazanmışken… inşaat
uygulamalarını düzenleyen son yönetmelik yayınlandı...Bu yönetmeliğe göre; tüm diğer onay ve denetimler
kaldırılarak Yapı Denetim Firmaları tek onay makamı oldu..
Bu yönetim değişikliği ile bürokrasinin kısalmasına duyduğum sevinç, söylentileri hatırlar hatırlamaz yerini paranoyaya terk etti..
Söylentilere inanmak istemiyorum ama … bir dönem söylenti
denilen amca-dayı-rüşvet ilişkilerinin gerçek olduğu '99 Ağustos depreminde inkar edilmez biçimde ortaya çıkmadı mı? Bu çok ağır ödenmiş bir bedel değil miydi? '99 Ağustos depremi öncesi, kanıt olmadan konuşmak yanlış denilmişti ve kanıtlara ulaşılamamıştı.. 'Bu adamlar nasıl zengin oldular?' diye soran insanlara kimse aldırmamıştı. Bazı gazeteciler de bir kaç yazıp-çizip susmuşlardı...
Elimde kanıt olmadan bir şey demek, birilerini suçlamak istemiyorum... ama korkuyorum...
Ya bu söylentiler de gerçekse? …Ya, bu söylentilerin gerçek
olduğunu bize İstanbul depremi ispatlarsa??
Eğer kentsel dönüşüm projelerine ivme kazandıran deprem
riskine karşı daha iyi ve daha güvenceli bir yaşam sağlamak, daha insanca
şartlarda bir yaşama geçiş ise…ve sonuçta benim hayatımla, benim sevdiklerimin
hayatı ile ilgiliyse.. bütün bu söylentiler yaygın şekilde ortalıkta
dolaşırken, yeni gündeme gelen gelişmeler
de söylentileri destekler gibi duruyorsa ben endişelenmeye başlıyorum…
Şüyuu
vukuundan beter, demişler eskiler… ama ondan beteri, İstanbul depremi gerçekleşip de sonuçları görülene kadar, bu endişeler içerinde yaşamak... 'Nereye gideyim? Kime güveneyim? ' diye yaşanmaz ki...
Açıkcasını isterseniz, müteahhitlerimiz ve birtakım imza
sahipleri zengin olmak istedikleri kadar olsunlar, umurumda değil noktasına vardım desem yeridir artık.. çünkü paraya doymaya niyetleri olmadığını gördük... alıştık da zaten… dünyanın
başka hiçbir yerinde elde edilemeyen müteahhitlik karlarının bizim ülkemizde
olmasını kanıksadık…haksız kazançalrını da kanıksadık bazı uyanıkların...
Ama, insanların canları ile oynamasınlar, enkazlar altında
bırakmasınlar.. buna alışamıyorum.. alışmak da istemiyorum…
En büyük sorun hiçbir şey yapmamak… Bu tip söylentileri takip edecek, araştıracak STK lar var mı? Varsa araştırdılar mı? Her şeyi devlet yapsın deyince olmuyor işte..
Bu konuda en etkin bilgisi olması gereken, ve gerçekte bizim için, halk için, denetleyeni denetlemesi gereken, bu işin uzmanlarının/bilirkişilerinin olduğu Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği bir STK olarak bu konuda ne yapıyor? Bu söylentileri araştırdı mı? Bu Yapı Denetleme Firmaları'nın çalışmalarını takip ediyor mu? Yoksa 'bana ne..' mi diyor? Bilmiyorum... ama bilmek istiyorum...
Bu deprem konusu her geçen gün daha bir ürkütüyor beni,
çünkü bilim adamları mutlak olacağını söylüyorlar.. ve her giden gün zaman
azalıyor demek oluyor… Önlem denilenler gerçekten 'önlem' olsun istiyorum..
Temel İstanbul’a gelmiş, hayatında ilk defa kokoreç yemiş…
Dursun’a telefonda anlatırken ‘İstanbullular bir garip, paralariyla pok yiyorlar’
demiş..
Bu sefer de demesin Temel ‘İstanbullular güvenli yaşam için üzerine para verip yeni mezarlıklara taşınıyorlar..’
daha sağlam inşaat uygulamaları için daha çok can kaybetmemiz gerekiyor..
YanıtlaSilMalesef acı gerçek bu.
öyle görünüyor..:)
SilBu kadar karizmatik bir pisi ilk kez görüyorum..Artiz şey,çok etkileyici yaff:):)
YanıtlaSil:) vereyim sana yafff...
Silbak şimdi karizma kedim yüzünden yazıyı okuyamadın bile di mi? zaten o yüzden koydum oraya...:)
Güldürdün beni..İtiraf ediyorum valla okumadım..Şu klavyede mahçup yüz ifadesi yokmu ya :):) Dur şimdi okuyorum çok özür..Tekrar yorum yapacağım :)
YanıtlaSil:) ama kedim alınacak şimdi..:)
SilÖhömm...Yazını okudum, baştan sona çok zorlansam da okudum :):) Şu Kentsel Dönüşüm Yasası Meclis de kabul edildi..Ve işte detaylar..
YanıtlaSilGecekondu sahibine konut verilene kadar evi yıkılmayacak. Kiracı bile yıkılacak binada hak sahibi olabilecek.
♦ Riskli yapıların sorumluluğu yapı maliklerinde olacak. Yıkılacak yapıların maliklerine kira yardımı verilecek.
♦ Kararlar üçte iki çoğunlukla alınacak. Çoğunluk kararına katılmayan yapı sahibi mağdur edilmeyecek.
♦ Yıkılacak binaların işlemi sonuçlanıncaya kadar satılamayacak, kiraya verilemeyecek, tahsis edilemeyecek.
♦ Hak sahibinin görüşü alınarak riskli binaya elektrik, su, doğalgaz hizmetleri verilmeyecek. Verilen durdurulacak.
♦ Yıkılan binanın arsası kat sahiplerine payları oranınca tescil edilecek. Hak sahipleri bu duruma göre borçlanacak.
Vatandaş yıkıma ikna edilecek
♦ Çevre ve Şehircilik Bakanı Bayraktar, dönüşüme itiraz eden vatandaşın nasıl ikna edileceğini BUGÜN'e anlattı. Hissedarların tamamının muvafakatini aramadıklarını söyledi.
♦ "Çoğunluğun anlaşmasını kabul etmeyenin hissesini biz alacağız. Üçte ikinin anlaşmasına uyacağız. Satış sonrası razı olmayan yapı sahibine parasını vereceğiz"
Vatana Millete hayırlı ola..
hayırlısı olsun dilerim.. geç bile kalındı bu kentsel dönüşüm porjelrine.. tek kaygım yüze göze bulaşmadan olsun..
Silhiçbir konuda iyimser değilim ben...maalesef
YanıtlaSilsuç bende değil, bana bu hissi veren(ler)de
aynı durumdayız..
Silateş olmayan yerden duman çıkmaz mı deseem, her söylentinin ucu bir gerçeğe dayanır mı deseem.. bilemedim şimdi..
YanıtlaSilYalnız benim anlamadığım bir konu var. Eğer denetlemede bizim kendimize ait arsada bize ait olan evi yıkmak yada her ne yapacaklarsa onu yapmak isterlerse arsadaki, evdeki tapu haklarımıza ne olacak ben onu anlamadım.. bu konulardan pek anlamıyorum üzgünüm :/
beyaz sayfa nın yazdığı yorum ana hatlarını içeriyor
Sildetaylar için sormak gerek..
vicdan duygusundan uzak, bilime önem vermeyen müteahhit,yönetici ve halkın önemli bir çoğunluğunun oluşturduğu sistemin eserleri : çürük yapılar,gecekondulaşma,yanlış yerleşim yeri seçimi, v.s..
YanıtlaSildeprem,uzmanlık alanım değil ama yerbilimci olarak şunu söyleyebilirim sanırım : zaman daraldı diye ifade etmek bilimsel kesinliği olmayan bişey. yerbilimi, çok büyük oranda yorum ve tahminler içeriyor. yerin yarıçapı yaklaşık 6400 km. şu ana kadar yapılan en derin sondaj 12 km. yerin derinliklerindeki sistemlerle ilgili bilim henüz çok az verilere sahip. yerin içinde biriken enerjinin boşaldığı deprem odağı dediğimiz,yerin yüzlerce km altında..geçmişteki deprem sıklıklarına göre analizler yapılıyor.bunlarda genelde düzensiz aralıklar oluyor. yani deprem zamanı ile ilgili tahminlerde bulunmak çok zor..belki sıkıldınız. :) ama içinizi ferah tutun derim deprem açısından. :)
dilerim haklı olursun ama kim ağzını açsa istanbul /marmara depremi mutlak bir gün olacak diyor ve beklentilr de öyle 50 yıllar değil..?!
Silelbette bir gün olacak. ama bu sözün çok anlamı yok. yer kabuğu üzerindeki aktif olan büyük fay sistemlerine yakın olan dünyadaki bütün yerleşim yerleri için bu söz söylenebilir. sadece zamanı ile ilgili söylenenlere çok kulak asmamak gerektiğine inanıyorum. yer bilimlerinde 50-100 yıl gibi zaman dilimi önemsiz addedilir. daha çok milyon yıllarla ifade edilir pek çok şey. :) neyse bu hamur çok su götürür...
SilÖyle görünüyor ama yine de önlem almakta yarar vardır diye düşünüyorum..
SilYapı denetim firmalarına hiç güvenmiyordum:müteahhit olan amca oğlum, geçen yıl başladığı konutların projesinde hata olmadığı halde hep geri gönderen, hatayı gösterin dediğinde kem küm edip işin renginin başka olduğuna işaret eden yapı-denetim firması "yetkilisini" yana yakıla anlatınca güvenmemekte haklı olduğumu da gördüm. Maalesef! Belediye encümen üyesi olarak müteahhitlerin belediye imar planlarında söz sahibi olmaları gibi garabetler de işin başka yönü!
YanıtlaSilÜlkemizde insan hayatı önemli değil.
Yapabileceklerimiz konusuna gelince,iğneyi kendime batırarak diyorum :Bizdeki bu hakkımızı arama ataleti olduğu sürece işimiz zor...
biz hiç bir şeyi anlamaya çalışmıyoruz,takip etmiyoruz. sadece başımıza bir şey geldiğinde 'aaa böyle nasıl olur?' diyoruz. problem bu..
Silkesinlikle yazı başlığına katılıyorum kimlere güvensek acep.
YanıtlaSilmaalesef insanlar ölmeden ya da can yanmadan önlem almıyoruz bu değişir mi benim için bir muamma sadece umut ediyorum.
yine umarım bazı şeyleri yapıyormuş gibi göstermiyorlardır bizlere.
acaba herkesin görevini hakkı ile doğru yaptığı günleri görürmüyüz? öğrencilerime hep söylediğim yaptığınız iş ne olursa olsun en iyisini yapın çöpçü bile olsanız. sadece bunu öğrenseler daha ne isterim:)
mutlak bir gün.. biz görür müyüz? bilemiyorum. kendi adıma ben o günleri görebileceğimi sanmıyorum ama dilerim sizler ve çocuklarım görürsünüz.
Silinsanların işlerini önce kendileri için yapmaları gerektiğini öğrenmeleri ve bu kültürün oturması gerekiyor. bence öğrencilerine doğruyu söylüyorsun.
Bende 1 adet mimin var :)
YanıtlaSilbirazdan almaya geliyorum...
Silgeçenlerde bir otobüs yolculuğumda bu proje çizimlerini yapan bir adamla müşterisi telefonla konuşuyordu.Müşteri ısrarla bataklık dere yatağına daha fazla bina dikmekte ısrar ediyordu.Normalde ya % 30 ya da % 40 ına izin veriliyormuş. bunların projesinde % 60 lık alan kullanıldığı için kabul edilmemiş.Ama adam ısrarla bir bina 2 bina daha dikebilmek için o alanın da kullanılmasında ısrarlıydı.Sonra telefonda olan bu görüşmede bu çizimin kesinlikle onaylanmadığı, bildirildi telefonun ucundaki adama. park yapılmasını düşünüyordu çizimi yapan.Bu konuşmalar bana şunu düşündürdü hala depremden ders alınmamış ve asıl katiller bunlarmış gibi geliyor.Hatta bence o yüzde 40 lık alan bile tehlikeli bu kadarına da müsade edilmemeli.Böylesine güzel bir kent olan bursayı öle bir çarpık hale getirmişler ki aklım almıyor bazen.Eski binaları anladım da yenilerde aynı ve çok çirkin.Çok eski binalarda bir estetik bir sağlamlık söz konusu hiç değilse.Osmanlı gidip dağa şehir kurup ovada tarım yaparken şimdilerde bursada zeytinlik araziler vs yerleşim yeri ovaya yerleşiliyor.Buda aslında ne kadar ilerlemiş olduğumuzun kanıtı değil mi?!
YanıtlaSilbuna ekleyecek bir özüm yok.. yazımın özeti olmuş gibi..
Sil