Episode 3: Toulouse/Fransa
Apartman Dairesi Krallığı Minik Prensesi Nini |
Apartman Dairesi Krallığının minik
prensesi Nini'yi en son İskoçya'da bırakmıştık. Oralardan blog arkadaşı özgür ruh Dayatılan'ın kırmızı karavan hayalini duyarak, geçen hafta Dayatılan'a bir kırmızı karavan hediye ettiğini öğrenmiştik. Dayatılan'da bu hediyeye teşekkür etmek için, Apartman Dairesi Krallığının bu minik prensesini şöyle bir gezdirmek istemiş.
Bizim İstanbul Seyyahı Bolat ve yine bizim Adil Ruh Bozbek, Dayatılan'ın daveti üzerine bu tur programına katıldılar.
Böylece, uzun süre izini kaybettiğimiz minik prenses Nini'yi, Özgür Ruh Dayatılan, Adil Ruh Bozbek ve İstanbul Seyyahı Bolat ile
beraber kırmızı bir karavanda, kara Avrupası
yollarında giderlerken tesadüfen bulduk. Peşlerine takıldık...
Adil Ruh Bozbek |
Fransa 'nın güney batısında, Keltler tarafından
Garonne nehri kıyısında kurulmuş olan Toulouse şehrinde Carnot
meydanında bir kafede otururken yetiştik onlara. Minik prenses Nini'nin gözleri ışıl ışıldı. Fransa'yı , özellikle de Paris'i görmeyi çok istemişti. Eyfel kulesini, kabarelerini, sokak sanatçılarını, kan kan danslarını görmeyi çok istiyordu, o yüzden önce Paris'e gitmek istemişti. Ama, Dayatılan yeni karavanı ile ilk olarak Toulouse'a gitmek istemiş, Bolat ve Bozbek de kabul etmişlerdi. Minik prenses Nini biraz bozulmuştu aslında.. Paris dururken Toulouse'a gelmek niye diye ama daha görür görmez bayılmıştı buraya.
Toulouse, ülkenin üçüncü büyük üniversite
kenti olduğu için her yer dinamik gençlerle doluydu. Ayrıca
Avrupa'nın en önemli havacılık sanayisi de burada olduğundan
gelir seviyesi en yüksek şehirlerinden birisi olmuştu. Hem sanayi hem üniversite olmasıyla da şehir her
açıdan gelişmişti. Tuğlaların yapısı ve güneşin ışınlarının belli saatlerdeki
yansımaları yüzünden Pembe Şehir de deniliyordu.
Tarihi binaları, tabii güzellikleri,
sayısız aktiviteleri ile görülecek gezilecek çok yer vardı ama
Bolat, Bozbek, Dayatılan ve minik prenses Nini ilk önce, 1. Dünya Savaşı
sırasında Çanakkala'de savaşırken esir düştükten sonra, büyük grip salgınında
ölen Türk askerlerinin mezarlarını ziyaret etmek istediler.
Mezarlıktan çıktıktan sonra fransız şarkıcı Claude Nougaro'nun rehberliğinde şehir turu yaptılar: Bolat, Istanbul'u bildiği yetmezmiş gibi Toulouse'u da biliyordu. Claude, Bolat'ı bastırmak için, şarkı söyleyerek Toulouse'u anlatmaya başladı. Buna karşılık Bolat sazını eline almaya kalktıysa da, kızlar tarafından engellendi. Bakın Claude Nougaro nasıl gezdirdi bizimkileri.
Apartman Dairesi Krallığının minik
prensesi Nini çok etkilenmişti gördüklerinden. Yorgun düşünce
buldukları ilk parkta çimenlerin üzerine uzanıp sohbete
koyuldular. Minik prensesin birden aklına geldi 'Toulouse-Lautrec'i bana kim anlatır?'
deyiverdi...
Bozbek önce davrandı anlatmaya, sonra Bolat ve Dayatılan da kendi bildiklerini kattılar..
Henri de Toulouse Lautrec, Toulouse şehrinin 85
kilometre kuzeydoğusundaki Albi şehrinde 24 Kasım 1864 tarihinde
asil bir ailenin oğlu olarak doğmuş olan bir ressamdı. 9-10 yaşlarından itibaren bedensel gelişimi neredeyse
durmuş ve doktorların kontrolünde yaşamaya başlamıştı.Hiçbir tedavi işe yaramamış ve
henüz 15 yaşındayken bastonlarla yaşamaya başlamıştı. Toulouse Lautrec'in hastalığının sebebi de, kendisinden sonra doğan kardeşinin ölüm sebebi de, anne ve babalarının yakın akraba olmalarıydı..
İstanbul Seyyahı Bolat |
Amcasının teşviki ile sekiz yaşından
beri uğraştığı resim derslerini ilerletmeye başlamış. 1881 de
farklı tekniklerle yaptığı çalışmalarının sayısı 2400
olmuş. Paris'e giderek, önce Princeteau'nun stüdyosunda,çalışmış, 1882 de Leon Bonnat'ın atölyesine geçmiş.
Birkaç ay sonra burası kapanınca Ferdon Cormon stüdyosuna geçmiş,
Emile Bernard ve Vincent Van Gogh’la burada tanışmış.
Van Gogh’la tanışması onun için
bir dönüm noktası olmuş. İzlenimciliğe bir tepki olarak doğan
post-empresyonistlere katılmış. Bu akım tüm geleneksel kuralları
alt üst etmiş. Akımın temsilcileri, çalışmalarına sadece
gördüklerini yansıtmak yerine kendi kişisel dünyalarını da
katıyorlarmış. Sonraki tarihlerde Toulouse Lautrec de, Van Gogh gibi
ressamlarla birlikte akımın en önemli temsilcileri arasında
anılmaya başlamış. 1884 yılında ilk karma sergisini açmış. Bunun
ardından çok sayıda sergi açmış.
Claude Nougaro'nun canı sıkılmıştı kendi aralarındaki bu sohbetten tam burada mola vermelerini söyledi bir sürpriz yapmak istemişti. Minik prenses heyecanla ellerini çırptı. Hem biraz mola iyi gelecekti hem de çok severdi sürprizleri. O'nun sabırsızlığını gören Claude Nougaro, CD çaları hazırlaken açıklamaya başladı. Ensemble Galatia diye bir Türk müzik gurubu Fransızların anonim dans müziğini albümlerine koymuşlar. Onu dinletmek istiyordu. Bolat bu gurubu da tanıyordu.. Minik prenses sevinçle ellerini çırptı. Babasının Apartman Dairesi Krallığı'nın olduğu Türkiye'yi pek iyi bilirdi. Çok da özlemişti. Keyifle yerleşti çimenlerin üzerine dinlemeye hazırlandı.
Çok beğenmişlerdi. İlk fırsatta Ensemble Galatia'nın mevcut albümlerinin hepsini almaya karar verdiler. Kahvelerini içerken, minik prenses Nini, Lautrec'in hayatını dinlemeye devam etti.. içinden de, bu üçlüye, bir daha bir şey sormamaya karar vererek... Onlar öğrensin istiyordu, minik prenses Nini ise biraz daha eğlenmek, oynamak istiyordu.
Özgür Ruh Dayatılan |
Toulouse Lautrec, Mouilin Rouge da dâhil olmak üzere
Paris’in tüm ünlü pavyonlarının ve kabarelerinin düzenli
müşterisiymiş. Çok fazla içer, gece hayatının kendisini
yıpratmasına karşın alkol ve eğlence tutkusundan vazgeçmiş. Tüm
bu mekânlar, kentin varoşları, dansçılar, fahişeler
resimlerinin ana konusu olmuş.
1891 yılında ilk taş baskılarını ve kendisine ün getirecek ilk posterlerini üretmiş. Modern grafik sanatının şimdiki konumuna erişmesindeki en büyük paylardan birinin sahibiymiş.
1891 yılında ilk taş baskılarını ve kendisine ün getirecek ilk posterlerini üretmiş. Modern grafik sanatının şimdiki konumuna erişmesindeki en büyük paylardan birinin sahibiymiş.
1800’ler Paris’inin entelektüel
yaşamında derin izler bırakmış, o güne kadar ikinci sınıf
olarak görülen afişin bir sanat eseri olarak değer kazanmasını
sağlamış.
Fransa’nın en köklü ve varlıklı
ailelerinden birinden olmasına rağmen,
her iki bacağının da sakat olması, geçirdiği kemik hastalığı ve kazalar
nedeniyle boyunun 1.52 m. olarak kalmış olması nedeniyle toplumun bir kenara fırlattıklarındanmış.
Hayatı Paris'in kenar mahallelerinde geçmiş.
9 Eylül 1901 tarihinde henüz 36
yaşındayken aldığı çok fazla alkolün etkisiyle öldüğünde arkasında sayısız tablo, desen ve poster
çalışması bırakmış. Eserleri,annesinin açtığı Musée Toulouse-Lautrec 'de sergilenmiş. Bugün bu müzede, ToulouseLautrec eserleri yanısıra bir çok değerli sanatçının paha biçilmez eserleri de sergilenmekte.
Minik Prenses Nini, dinlediklerinden sonra 'asırlar boyu fiziksel engelli insanlar hep toplumdan dışlanmışlar diye üzüntüyle iç geçirir. 'Oysa fiziksel engelli olmalarına rağmen topluma katkıları olan ne çok insan var tarihte. O zaman dışlanan Lautrec bugün eserlerinin peşinde koşturuyor' diye yüksek sesle söyler farkında olmadan. Bozbek ve Dayatılan annelik iç güdüsüyle minik prensesi okşar. Bozbek ve Dayatılan akşam yemeğini hazırlamak için karavana dönerken, Bolat, minik prenses Nini ile beraber Garonne nehri kıyısında dolaşmaya çıkar...
Bir sonraki durağa gitmek için yola çıktıklarında, Bolat vardır direksiyonda.. Söylemez kimseye neresi olacak bir sonraki durak... Kızlar da arka tarafta uzandıkları yerden, Fransa'nın efsane sanatçısı Edith Piaf 'dan Param Param şarkısını dinleyerek uykuya dalarlar...
Devamı : belki Bolat'ın götürdüğü yere vardıklarında, belki benim aklıma estiğinde..
önceki bölümler:
harika :):):)
YanıtlaSilteşekkürler..beğendiysen ne mutlu bana..
SilMerhaba,
YanıtlaSilAraştırmamızın ilk aşaması sayenizde tamamlandı. Cevaplarınız da (yorumlar da) açıldı. Tekrar teşekkürlerimi sunarken başarılar dilerim.
En kısa zamanda okumaya sizin sayfanızda olacağım. Eminim çok yararlı bir araştırma olmuştur.
Silparam param dinleyerek okudum ama uykum geldi.:)
YanıtlaSilsuçlu sensin:)
bugün dinlenme ve uyku günüm.. napiyim yani arada bir böyle...:)))
SilHayal gücün çok geniş ve okumak çok keyifli :)
YanıtlaSilKeşke gerçek olabilse tüm bunlar değil mi?
Neden olmasın ki?
teşekkür ederim Zeugma.. keşke arada bir böyle kaçabilsek sorumluluklardan ama kaçamıyoruz henüz.. emekli olamadık.. o yüzden bir yere gidince görülecek yerler genelde iki toplantı arasına falan sıkıştırlmaya çalışılıyor. Görebildiğin ile yetinmek zorunda kalıyorsun. Tatilinde de dinlenmek için genelde evde ya da bir yazlıkta pinekliyorsun...
Silama dediğin gibi neden olmasın? kıskanmadım hiç bir şeyi kıskandığım kadar ' miras yedileri' desem anlarmısın ?!!!:)
Ayy harika bişey bu ya:D inanılmaz yazıyosun bayılıyorum^^
YanıtlaSilçok sağol böceğim, ama sen beni sevdiğinden sana öyle geliyordur.. ben de seni çok seviyorum
SilKeşke gerçek olaydı yaw :)) dolaşsaydık o yer senin bu yer benim. Ne güzel bir tesadüftür ki ben de Chateaubriand'ı yazmışım walla kalp kalbe karşıymış yani. Ne ayıptır bana ki ben Paris'e bile gitmedim henüz Lille' kadar gezdim ama aşağı inmedim. Kim tutar bizi karavan güzel arkadaşlar güzel :))
YanıtlaSilKim tutar değil mi? :)) neyse biz de hayalimizde gideriz Parise filan..
Silşimdilik hayalimizde... şimdilik hayali kırmızı karavan ile demek istedim..belki bir gün gereçek olur.. bilinmez..
Silbiraz geç oldu ama ancak dün okuyabildim ve şimdi yorum yazma fırsatı bulabildim! her zamanki gibi mükemmel olmuş. öyle seviyorum ki bu masal serisini!
YanıtlaSilçok ama çok teşekkür ederim! tek kelimeyle bayıldım!
beğendiğine mutlu oldum.. seni mutlu etmeyi istedim çünkü sen bana kırmızı karavan hediye ederek çok mutlu ettin
Silyeni okudum...ve inan bulunduğum ruh hali içinde ne kadar iyi geldi bir bilsenn..
YanıtlaSilNe çok severim oraları..
Devam edelim , gezelim..Sevdim bu 4'lüyü :))
sevindim sana iyi gelmesine.. ben de sevdim bu 4lüyü.. devam edelim o zaman.. kendine iyi bak..
Sil