Bugün 19 Mart
Ülkemizin adalet tarihinde iz bırakmış iki davanın da karara bağlandığı gün.
Başımız sıkıştığında, adalet aradığımızda baş vurabileceğimiz tek kurum olan mahkemelerimizin değişik yıllarda, ama tesadüfen aynı gün verdiği ve tarihimize büyük harfler ile yazılan iki adet kararın, ikisi de 19 Mart tarihinde alınmış.
Dava 1)
MHP'li Bakan Cengiz Gökçek'in koruması Süleyman Ezendemir, Yurtsever Gençlik Derneği üyesi ODTÜ öğrencisi Sinan Suner'i 30 Ocak 1980 tarihinde vurarak öldürür. İki gün sonra yapılan protesto yürüyüşünde, protestocular ve asker arasında bir çatışma çıkar ve er Zekeriya Önge vurularak öldürülür. İçlerinde Erdal Eren'in de olduğu 24 protestocu tutuklanır.
Davaların yıllarca sürüncemede kalması gelenek olan ülkemizde, her ne olduysa bu dava geleneklere aykırı bir hızlı, kilitli kapılar ardında1 haftada karara bağlanır ve 17 yaşındaki Erdal Eren 19 Mart 1980 tarihinde idama mahkum edilir. 13 Aralık 1980 tarihinde, idamı infaz edilir.
Erdal Eren, 17 yaşında, yeterli delil yok, Erdal Eren önden ateş etmesine rağmen Zekeriya Önge sırtından vurulmuş.. ben detaylara daha fazla girmek istemiyorum.. Aşağıda sunduğum belgeselde seyredebilir ve davanın raportörü Emekli Hakim Turan'ın anlattığı ilginç detayları kendiniz okuyabilirsiniz.
Askerler tutuklu kaldığı süre boyunca hücresinde her gün, teğmen ve ast subaylar mahkemede hakimlerin, savcının gözü önünde ağzından burnundan kan gelene dek Erdal Eren'i dövdüler...
Kenan Evren 'Asmayalım da besleyelim mi?' diyerek savundu..
17 yaşındayken astılar..
Ölen askerimizin intikamı Erdal Eren'den böylece alınmış oldu...(?!)
Dava 2)
8 Ocak 1996 tarihinde 28 yaşında genç bir gazeteci cezaevinde öldürülen 2 tutuklunun cenazesini izlemek için, kendi arzusuyla, görevlendirilir. Cenazede toplu halde gözaltına alınan bine yakın insan arasında bu genç gazeteci de vardır.
Gazeteci olduğu için özel muamele görmesi gerektiğini düşünen polisler tarafından, Metin Göktepe dövülerek öldürülür.
8 Ocak 1996 akşam saat 20.00'de Eyüp C. Savcısı Erol Canözkan, olay ve ölüm tutanağı düzenleyerek Metin'in cesedini Adli Tıp'a gönderdi. Savcı Canözkan, Göktepe'nin gözaltına alındığını kabul etti, ancak akşam üzeri serbest bırakıldığını, sonra Eyüp'te bir çay bahçesinde otururken fenalaşarak oturduğu sandalyeden düştüğünü ve burada öldüğünü iddia etti.
Dönemin İçişleri Bakanı da bu iddiaya destek verdi.
Bir süre gözaltında tutulduktan sonra serbest bırakılanlar ise, ısrarla Metin'in gözaltında polis tarafından öldürüldüğünü ve cesedinin gözaltında tutulan diğer kişilerin yanından alınarak götürüldüğünü söylediler.
Kamuoyubaskısıyla gözaltında dövülerek öldürüldüğünü kabul ettiler.
Ailesinin davacı olması ile başlayan dava o şehir'den bu şehir'e dolaştırılmış ve dört yıl sürmüştü. Detaylarına ben girmek istemiyorum. Ama merak edenler Metin Göktepe için açılmış olan www.metingoktepe.com adresinden mahkeme sürecinin detaylarını okuyabilir.
Nihayet, 19 Mart 1998 tarihinde Gazeteci Metin Göktepe'nin öldürülmesi davasında yargılanan 5 polisin her birisi 7 yıl 6 ay hapis cezası alırken, diğer 6 polis beraat etti.
Herhalde 'iş kazası' gibi kabul edilmişti 'amacını aşan' derken..
Bilmem ki neden geldi aklıma, ya Metin Göktepe zanlı olsaydı da ölmüş olan polis olsaydı, karar Erdal Eren'in kararına benzer bir karar olur muydu diye sormak? Bulamadım cevabını..
Bilmem ki neden geldi aklıma, ya Metin Göktepe zanlı olsaydı da ölmüş olan polis olsaydı, karar Erdal Eren'in kararına benzer bir karar olur muydu diye sormak? Bulamadım cevabını..
Bütün bu kararlar,
yasalarımızı hür vicdanları ile uygulayan,
bağımsız mahkemelerimizin,
bağımsız adalet sistemimizin kararları,
yasalarımızı hür vicdanları ile uygulayan,
bağımsız mahkemelerimizin,
bağımsız adalet sistemimizin kararları,
ve
Bugün 19 Mart 2012
Neden vicdanlar halen huzur bulmuyor?
Hani adaletin kestiği parmak acımazdı?
Ahh adalet ahh...Neredeysen çık gel...hepimiz için...
YanıtlaSildilerim çağrını duyar...
Silverdiğiniz link açılmadı.
YanıtlaSilözet için teşekkürler burnumuzun direği sızlıyor hep.
bilgilendirdiğiniz için teşekkür ederim. düzelttim
Silhiç sormayın burun direği sızlamaktan tükendi..
cevapsız kalacak/kalan sorular öyle çokki...
YanıtlaSil"nihayet 19 Mart 1988 tarihinde Gazeteci Metin GÖKTEPE'nin öldürülmesi..."
cümlendeki tarihte bir yazım hatası olmuş...hatırlatayım dedim
cevapsız kalanlardan vaz geçtim.. cevapsız kalacaklar olmasın bari..
Silçok teşekkürler .. düzelttim..
bu topraklarda ne çok acı var değil mi, şöyle demişti geçen gün bir arkadaşım hangi birine yanacağımızı şaşırdık cancağızım.. katliamların, ölümlerin yıldönümlerini hatırlamakla geçiyor günlerimiz, ve üstelik her geçen gün bir yenisi ekleniyor, acılarımızın tarih olmasına, yaralarımızın kapanmasına da izin vermiyorlar..ne diyeyim, umarım çocuklarımız için daha farklı olur günlerin anlamları..
YanıtlaSilçocuklarımız için farklı olmasını herşeyden çok istiyorum. Biz gerçekten kayıp edildik.. çocuklarımızın aynı şeyleri yaşamasını asla istemiyorum.. o yüzden bütün bunların hatırlanmasını, kapalı kapılar ardında birşeyler döndürerek 'yaptım-oldu' zihniyetinin geçerli olmayacağını, insanların balık hafızasına sahip olmadığını herkesin anlamasını istiyorum.. gördüğümüz hukuksuzluklarda susmanın, bu hukuksuzlukların devam etmesine sebep olduğunun bilinmesini istiyorum.
SilArkadaşın çok güzel söylemiş ama bu sözü çocuklarımızın da tekrar etmemesi için ne yapıyoruz? neden bizim çocuklarımız bir zamanlar bunlar olurmuş ama analarımız, babalarımız, amcalarımız, teyzelerimiz 'yeter artık' demiş diye eski tarih diye okumasın?
Çocuklarımız için okul tercihi diye deliriyoruz, bütün kapıları çalıyoruz borçlar alıp en iyi okullara gönderiyoruz. ne için? gelecekleri için? Bir gün birisininhaksızlığına uğrayarak asılsın, yakılsın, katledilsin diye mi? Hangi geleceği istiyoruz çocuklarımıza? Bizim büyüklerimiz konuşamadı diye biz bugün arkadaşın gibi konuşuyoruz. Ama Çanakkalede destan yazan büyğüklerimiz de var.
Gerçekler canımızı acıtacak elbette, unutmayacağız ve tekrarlanmasın diye uğraşacağız ki çocuklarımızın bu tür endişeleri kaygıları olmasın diyorum sevgili Nil.
Yorumun için teşekkürler.
Devleti ve "onun" polisini,askerini...tanrı addeden düzen (ve bu düzeni belleyen bizler) oldukça...
YanıtlaSiladil olmayı kendi fikrine,çıkarına,hırsına,ideolojisine... göre karar vermek sayan "adaletçilerimiz" oldukça...
"insan"ın kalbinin Allah'ın mekanı olduğunu,dolayısıyla değil öldürmek zulmetmek,kalbinin kırılmasının bile büyük bir günah olduğunu içselleştirmedikçe...
maalesef bunlar yaşanıyor diye cümleni tamamlayayım teşekkürlerimle
Sil