1-Hayatınız filme çekilse adı ne olurdu ve soundtrackinde hangi şarkılar yer alırdı?
Adı: ‘Hiç ama Hep’ gibi bir şey olur..
Rodrigo’nun gitar konçertosu.
2-Bir şeyleri değiştirme gücünüz olsa, neyi ya da neleri değiştirirdiniz?
Bir gün, çölde yürüyen bir zencinin karşısına bir Cin çıkmış. 3 dilek dilemesini istemiş. Zenci düşünmüş ve dilemiş:
- Biiir, beyaz olayım
- İkiii, bol sulu bir yerde yaşayayım
- Üüüüçç, ben peşlerinde koşmadan, hatunlar kendi kendilerine bana gelsinler
Cin ‘tamam demiş’ ve anında zenciyi beyaz bir tuvalet klozetine çevirivermişşş...
Zenci, beyaz bir tuvalet klozeti olmayı dilememiş elbette, bu dileklerde bulunurken.Kafasındaki bambaşkaymış. Ama bu tanımlamaların Cin için neyi çağrıştırdığını bilememiş. Cin ise, söylenenleri kendi algılamasına göre yorumlamış. Sonuçta Zenci kendi ağzından çıkan dilek sözcükleri ile beyaz bir tuvalet klozeti oluvermiş. Cin'i suçlamak olası mı? Dileklerin tamamını yerine getirdi. Kendi algıladığı biçimde..
Benim algılama kabiliyetim, kendimi algılamaya bile yetmiyor.. bazen yaptıklarımın ardındaki nedenlerimi bile anlayamıyorum. O kadar da çok yanlış yaptıklarım ile süreç içerisinde yüzleşmek durumunda kalıyorum ki..
Bu nedenle ben hiçbir şeyi değiştirmezdim.. ama olayların sebep-sonuç ilişkilerini daha iyi anlayabilmeyi ve kendimi daha iyi tanımayı arzu ederdim. Yaptığım tercihlerin sonuçlarının 'klozet' değil, kendim ve çevremdekiler için 'iyi' olduğunu bilmek ve görmek huzur verirdi.
3-Sizi en çok etkileyen sinema sahnesi ya da sahneleri?
- Memento (Akıl Defteri): Birden fazla sahne.. aynada dövmelerine bakarkenki hali, hatırlamak için verdiği çabaların sahneleri, kaldığı pansiyonun resepsiyonu ile olan diyalogları... aslında sahneler değil filmin bütününün kurgusu.. seyretmeyene anlatılması olası değil..
- Yol : Özellikle diyebilecğim sahne bu filmde de zor.. Olanaksızlıkların her görüldüğü sahne, sırtlarındaki can sorumluluğu altında ezildikleri her sahne..çaresizliklere savaşıldığı sahnelerin tamamı.. bence en iyi Türk filmlerinden birisi hele de yapıldığı dönem için..
- Bird Man of Alcatraz (Alkadraz Kuşcusu) : Final sahnesi diyeceğim ama ondan evvel de kuşu ile olan diyaloglarında öyle sahneler var ki.. onlardan da bir o kadar etkilendim...bu film beni başından sonuna içine aldı ve tek tek her sahnesi gözümde beynimde.. o yüzden şu sahne diyemiyorum.. ama şunu söyleyebilirim, çaresizliklerde öylesine minik umutlara bağlanıp yaşama tutunmak mümkün ki..
- Kabadayı : replikleri, oyuncuları, müziği ve görüntüleri ile beynimde, kalbimde çok özellerden bir tanesi.. hangi sahneyi söyleyeyim.. tükenişi mi, yeniden doğuşu mu,.. Şener Şen'in mimiklerinin olduğu bütün sahneleri mi, sadece bir sahnesi mi, diğer oyuncuların kendilerini aştıkları sahneleri mi? hangisini seçmek olası..?
- Flashdance : dans sahnelerinin tamamı diyebilirim ama finaldeki düet sanırım en etkilisiydi..
- The Pianist (Piyanist) : Saklandığı evin penceresinden ilk dışarıya bakıp da toplama kampını gördüğü sahne, Alman komutanın paltosunu Piyanist’e verdiği sahne, ilk karşılaşmaları, Alman Nazi komutanı paltosu ile ortaya çıktığında gördüğü tepkinin olduğu sahne, piyanoyu ilk gördüğü sahne.. aslında filmin tamamı..
Galiba, tek bir sahne değil beni en çok etkileyen veya benim için bir filmi unutulmaz eden.. Bir bütün olarak sarmalı beni.. konusuyla, oyuncuları ile, müzikleri ile, görüntüleri ile.. o yüzden bu soruyu cevaplamakta zorlanıyorum.. tek bir sahne çekip çıkartamıyorum sevdiğim filmlerin içinden.. o yüzden burada bırakmak istiyorum.. yoksam uzuncana bir liste olacak ve filmlerin özetlerini veriyor olarak bulacağım kendimi..
4-Yaşadığın şehir bir günlüğüne sana tahsis edilmiş, senden başka hiç kimse yok. Ne yaparsın?
Çok sevinir ve ilk iş boğaz köprüsünde bir piknik yapardım.. (hava güzelse bütün günümü de orada geçirmem olasıdır) sonra da Galata Kulesinden, Süleymaniye'ye doğru bakarak gün batımını seyredene kadar, şöyle doyasıya dolaşırdım özlediğim İstanbul’umu .. Özellikle kalabalıktan dolayı gerçek güzelliklerini göremediğim bölgelerinde.. trafik ve kalabalık gürültüsü olmadan.. mobesalar çalışmıyorsa, bir ara bazı çirkin binaları dinamitlemeyi de ekleyebilirim..
5-Şu sıralar ilgiyle takip ettiğin diziler?
Once Upon A Time, The Ringer, White Collor, House M.D., The Mentalist, NCIS, Kanıt, Son, Hayat Devam ediyor, Adını Feriha Koydum, Lale Devri, Yer Gök Aşk..
Once Upon A Time ve NCIS gerçekten takibimde, diğerlerini sürekli takipteyim desem de yalan, ama gayretliyim elimden geldiğince..
Once Upon A Time ve NCIS gerçekten takibimde, diğerlerini sürekli takipteyim desem de yalan, ama gayretliyim elimden geldiğince..
Soruları beğenen ve yanıtlamak isteyen herkesi mimliyorum ve Sevgiyle kalın diyorum..
Bir de, bir Cin'den istekde bulunan üç siyahi adamın hikâyesi vardır. Birincisi beyaz olamk ister. İkincisi de beyaz olmak ister ve cin ikisini de beyaz yapar. Sıra üçüncüye gelince der ki üçüncü; şu ikisini de siyah yap.
YanıtlaSilAkıl defteri için; "Başladıktan on dakika sonra izlenmeye koyulup da, sonuna kadar takip edildiği halde, filmin başının anlaşıldığı ve fakat finalinin görülemediği film" derim.
Alkadraz kuşçusu filminde, mahkûmun (Burt Lancester) kuşun terkisine araba yapıp bağladığı sahne hâlâ gözümün önünde.
cin hikayesi hoşuma gitti.. aslında arada bir böyle hikayeler takılmak gerek gibi..
YanıtlaSilakıl defteri gerçekten sonu var mı yok mu düşündürüyor ama bence sonu var.. happy end..üstelik..
alkadraz kuşçusundaki bahsettiğin sahne gerçekten çok güzel bir sahne burt lancester oyunu ise ayrı bir efsane.. o sahnede yüzündeki ifadeyi de hatırlıyorsundur.. büyük ihtimal o yüzden bu sahne aklında kalmıştır..
Ara sıra yazmak gerek evet. Bir iki fıkralık bir post yapılsa iyi olur.
YanıtlaSilAkıl defterinin tabii ki sonu var. Ters kurgulu film olduğu için, sonu başında. Filmin başını kaçıran, sonuna kadar izlediği halde sonunun göremiyor.
Kesinlikle öyle. Bu hafta oynanan lig maçlarından önce kaybettiğimiz iki futbol adamı için bir dakikalık saygı duruşunda çalınan "ti" borusu, bana belki de bu postu yazdığın saaatlerde, 'İnsanlar Yaşadıkça' filmindeki Montgomery Clift'in, Frank Sinatra için çaldığı yas borusunu ve de Burt Lancester'i ve onun oynadığı filmleri ve tabii ki Alcadraz Kuşçusu filmini gözümün önüne getirdi.
off off off ne güzel bir filmdi o.. unutmuştum hatırlattın bak.. resmen ağlamıştım salya sümük.. herkesin seyretmesi gerek ve o sahnede tüylerinin ürpermesini hissetmeli..
YanıtlaSilinsanlar yaşadıkça.. mutlak seyredilmeli..sağol hatırlattığın için..
Cin hikayesine bayıldımmm
YanıtlaSilteşekkürler..
YanıtlaSilMerhaba,
YanıtlaSilSon günlerde zor bir dönemden geçiyorum..Toparlanacağım inşallah..
Sık uğrayamadım buralara..Fakat kafa dağıtmak için burası ilaç gibi sanırım :))
Tahmin ettiğim gibi samimi,eğlendiren,öğreten cevaplarla karşılaştım..
Teşekkürler cevaplar için
Hikaye için ayrıca teşekkürler :))
Bundan sonra mimlemeden önce izin almayı düşünüyorum :))
Not:İzmir'e gelmeyi düşünürseniz burada sizi bekleyen bir blogdaşınız var..Unutmayın lütfen.
en kısa sürede atlatman dileğimdir, ne zaman istersen beklerim..
YanıtlaSilSeni memnun edebildiysem ne mutlu bana..
izine gerek yok ama şöyle kolaycana bir şeyler olsun.. neredeyse filmleri tek tek seyredecektim sahne bulmak için.. sonra içimden geleni yapayım Ofelya anlar beni dedim..:))
İzmir'i çok severim oldum olası, en kısa sürede gelmek dileğim.. sen de İstanbul'a gelirsen ben buradayım..
sevgiyle kal..