1 Haz 2013

"Yazıklar Olsun" demenin ötesine taştı artık.....


Bir sivil protesto başladı.... Gezi Parkı'nı korumak adına...  aslında gerekçesi de çok önemli değil...

Bu ülkenin  insanlarından bir gurubu, idarenin kararına/uygulamasına bir tepki gösteriyor... çocuk var... yaşlı var... genç var... kadın var... erkek var... öğrenci var... ev kadını var... bankacı var... işçi var... sanatçı var... milletvekili var...  birbirinden farklı kesimlerden insanlar bir tepki gösteriyor... korkmadan...

çünkü...

bu ülkenin bir başbakanı var....

Sürekli "demokrasi" den bahseden... meşhur balkon konuşmasında, kendisine oy veren-vermeyen... herkesi ayırmadan başbakanlık yapacağına söz veren... her fırsatta "yaradana olan sevgisinden" dolayı herkesi sevdiğini söyleyen.... Mısır ve Suriye halkının seslerine kulak vererek başkanlarını defalarca uyardığını sık sık beyan eden....


Her meydanda ve fırsatta  "Türkiye demokratik bir ülkedir ve biz demokratik hakların genişlemesi, insanlarımızın refahı için her şeyi yapacağız... gerekirse kefenimiz de hazır" diyen  

ve...

"bizden öncekiler bu halkı ezdi geçti... ama biz Hak adına bu ülke halkına gerçek demokrasiyi getireceğiz.." gibi sözler.söyleyip duran...

ama  uygulamaları.... hiç de söylemleriyle uyuşmadı.....

birikti... birikti... birikti.... ve Gezi Parkı ile taştı.....

demokratik bir ülkede sadece Gezi Parkı'ndaki polisin tutumu bile ortalığı ayağa kaldırmaya yeterdi....

ama burası demokratik bir ülke değildi... halk kulluğa alışkındı... yani sabır eşiği yüksekti... o yüzden daha önce çok şeye karşı susuldu... sessiz kalındı....  

ama belli bir zümrenin ötesindeki tüm insanların varlıklarının red edilmesi, sansürler, sürekli yeni gündemlerle insanların birbirine düşürülmesi... o malum zümre dışındakilerin, açlık sınırı altına doğru itelenmesi.... ve bütün bunların son derece fütursuzca yapılması.... daha dünkü tarihlerin çarpıtılması... olayları yaşayanlar henüz 50 lerine bile gelmemişken, adeta bunamışlar gibi anılarının yalanlanarak bambaşka bir tarih yazılması.....  adeta bir hükümdarlık havasında yönetilmek.... birikti... birikti.. birikti ve taştı....

İlk bakışta...önümüzde iki alternatif var;

Şimdi halkı sindiremezlerse.... bir daha bir şey olduğunda halk yine tepki göstermek için sokağa çıkacak... 

yani kendi gücünü görmüş olacak ve haklarını sonuna kadar kullanmaktan çekinmeyecek... 

yani yönetim halkın kendisine geçmiş olacak... 

bundan böyle ;
hükümetler .. ve diğer yönetimler canlarının istediği gibi davranamayacaklar... 

gerçekten halka hizmet  etmek durumunda kalacaklar...  

ve halk, onların hizmetlerini de, devlete ödedikleri verginin her kuruşunu da sorgulamaya başlayacak....

Ama,
bu kadar ayağa kalkmışken bu halkı korkutarak sindirebilirlerse... 

en az bir 20-30 yıl daha geçmeli ki...bu halk bu korkuyu üzerinden atabilsin...  böylece kendi hükümdarlıkları devam eder... demokrasi lafını sadece havuç niyetine kullanmaya devam ederler...

Peki sindirmek konusunda ısrarlı olurlarsa, nereye kadar gitmek istediklerine bağlı olarak neler  yapabilirler???

Önce bir sürü insanı olduk olmadık tutuklarlar ama 1 milyon sivil  insanı aynı anda protesto yaptığı için tutuklayamazlar....  diğer ülkelerin bile tepkisini alırlar...  Başbakanımızın büyük dostu...ABD bile izin vermez....

Bu noktada, polis eliyle kitleler üzerine gerçek mermi yağdırmaları da olanaksız....  eğer yağdırırsa gerçek bir iç savaş çıkar... 

ama, kitleler arasına provokatörler koyarlar.... daha önce de 1 Mayıs  1977 Taksim meydanında olduğu gibi... kim oldukları bilinemeyen birileri eliyle kurşunları yağdırırlar...

biraz öne çıkan gurup liderleri için halk tipi bir Silivri bulurlar...olmadık sebeplerle  arka arkaya birilerini oraya tıkarlar....

Liderlerini kaybeden kitleler kolay dağıtılır.. kolay sindirilir... 

Ancak;

dönem teknoloji dönemi.... eskisi gibi kolay değil....öyle kitleleri dağıtmak... ama toplamak çok kolay..

tıpkı hükümetin desteklediği Mısır ve Suriye direnişlerinde olduğu gibi....


Sadece Gerçek Demokraside buluşmak  bu ülkede yaşan bütün insanlara ve yönetime huzur getirir... bu buluşmanın yolunu açabilecek tek insan Başbakan... onun ağzından çıkacak bir söz ile polis durur ve onun vereceği sözlerle, uygulamalarıyla halk normale döner...

"Artık kan dökülmesin ülkeye huzur gelsin" diye terörist Apo'yla görüşen, eli silahlı teröristleri bağışlayan Başbakan,  bu halk tepkisini görmezden gelmeye... kendi sorumluluğunu üstlenmek yerine... "bazı mihraklar" buna sebep demeye devam ediyorsa... polis de saldırmaya devam ediyorsa....


ben kendi şahsıma  olayların gelişimini üst üste koyarak şöyle düşüneceğim:

çok ama çok dikkatli olmalı bu topraklarda yaşayan tüm vatandaşlar... 

çünkü Ortadoğuda bahar var.... son şeklini alıyor.... 

Belki de, halkın bu noktaya gelmesi için adım adım bilinçli olarak yol alındı... 

Belki de, geçen sene 1 Mayıs'ta hiç bir olay olmadığı halde bu sene yasaklamalarının nedeni böylesi bir tepki olması istendiğindendi.

Belki de, mili bayramlarımızı kutlanmama kararları altında yatan da böylesi bir ortam içindi...

Belki de,  etkin büyüklükte kitlelerin tepki göstermesi istendiği için Atatürk konusu gibi konularda hep bir takım imalarda bulunuldu...

Belki de,  göze soka soka bazı rantların bazı kişilere kaydırılması, belli bir zümre dışındakilerin aile boyu aç kalmaya doğru itelenmesi gibi pervazsızca yapılanların hep sebebi ortalıkta karışsın diyeydi...

bilemiyorum.... bir sürü "belki" var......  artık doğruyla yanlış öylesine birbirine girdi ki.... her gün yeni bir gündeme uyanmaktan yorulduk bu ülkede....üstelik de bu kadar kesin bir sansürün uygulandığı bir medyaya rağmen... ve bu daha fazla kafa karıştırıyor... bu sansüre rağmen her gün insanları birbirine düşürecek gündemlere uyanıyorsak... belki de birbirimize düşmemiz için bu gündemler mi oluşturuluyor diye düşünmeden de edemiyorum...

belki.. şu veya belki bu... ama artık halk "yazıklar olsun" demek yerine "YETTİ"  dedi... hem tüm farklılıklarına rağmen bir bütün olarak....tıpkı yağmur sonrasında görünen gök kuşağı güzelliğinde.... kendisine yakışmayacak davranışlara sapmadan... tamamen demokratik eylem algılama ve tanımlaması dahilinde.... 

Lider olmak hiç kolay değildir... hele dünya çapında lider olmak.....

Mandela başa geldiğinde.... devlet dairelerindeki bütün beyazların işten atılması kendisinden talep edildiğinde ... "ben yıllarca eşitsizliğe karşı savaştım.... şimdi kendim aynısını yapmam... beyaz olduğu için kimseyi işten çıkartmam, haklarını kısıtlamam... bu ülkede yaşayan herkesin hakları eşit olmalı" diye cevap vermiş... ve uygulattı.... en yakınındakilere bile ters düşmeyi göze alarak... Tüm ırk, etnik köken, dil ve dinleri kucaklayan bir anayasa yaptırdı.... 

Yani;

“Ben beyazların tahakkümüne karşı savaştım, siyahların tahakkümüne karşı savaştım, demokratik ve özgür toplum fikrini öğütledim, bunun için ve bunu başarmak için yaşadım; bunun için ölmeye de hazırım"

sözlerini aynen uyguladı....

Devletin resmi dil olarak kabul ettiği İngilizce, resmi 9 dil içerisinde  4üncü sıradaydı... ancak  ülke insanları birbiriyle anlaşabilmek  ve dünyada  yaygın konuşuluyor olması nedeniyle  ailelerin  İngilizce eğitimli okulları seçiyor olmalarıyla... İngilizce tırmandı...1inci sıraya oturdu...

Müslümanlar kendi bayram ve tatillerini, ibadetlerini özgürce kutluyor.. iş yerlerinden ücretli olarak izinli sayılıyorlar... Hristiyanlar.. Museviler... falan için de aynı şey geçerli...

Devlet dinsiz.. yani laik...

bu nedenle... devlet cami açmıyor... imam tayin etmiyor.. imam yetiştirmiyor... Müslümanlar kendi camilerini kendileri yaptırıyorlar... imamlarını kendileri yetiştiriyor ve/ya buluyorlar, imamlarının maaşlarını kendileri ödüyorlar... 

Aynısı diğer dinler için de geçerli....

Mandela dünyadaki tüm ezilenlere destek verdi...  Ne Rusyadan çekindi... Ne Amerika'dan... Filistin için ilk harekete geçenlerden... 

Bütün bunları yaparken de kendi ülkesinin vatandaşlarının hiç birisinin ezilmemesi için de ne gerekiyorsa yaptı.... onları ezmedi.. haklarına tecavüz etmedi....

ailesinde bile demokrattı...öyle ki...kendi partisi ANC idi... kızı gitti rakip partiye girdi... neden ANC de yer almadığını kimse sorgulamadı.... 

ve ülkesinin sorunlarını çözmek için kollarını sıvadı... Afrika ülkeleri ve dünya çapında da bir sürü "insan" odaklı güzel işlere imza attı.....  ama hiç şımarmadı... hep halk adamı olarak kaldı.... 


Ezilenlerin  hakkını aradığı için 27 yıl hapis yatıranlardan aldığı en büyük intikam; inandıklarını başarıyla gerçekleştirmesi oldu....   intikam uğruna onları hapishanelere tıkarak onlara benzemedi.... ama  gerçekleştirdikleri ile onların bile saygısını kazandı...  yaşarken bütün dünyada efsane oldu....


bu efsane halen hayatta... ve halen kendi halinde bir halk adamı.... hem de dünya halen onu konuşurken.... 

işte söyledikleri ile yaptıkları bir olan, çok güçlü bir dünya lideri örneği...

Gerçekten "İnsan" odaklı bir lider...  Sözleri ile uygulamaları aynı olan bir lider... 

Zor gerçekten... özü sözü bir olan bir lider olmak....

ve en zoru...  yaradan için tüm yaratılanları sevmek çok zor......  eleştirilere tahammül etmek... eleştirenleri dinlemek, anlamaya çalışmak... çoğunluğa rağmen azınlığın haklarını korumak....  kendinden fazla halkını düşünmek... zooor... çok zoooor...   her "yaradana inanıyorum" diyenin altından kalkabileceği bir şey değil....

ama diktatörlük en kolayı...

verirsin bir emir... önce korkuturlar.. olmadı zindana atarlar... olmadı kafasını alıverirler....

ama sonuçta...her zaman...halk nasıl yönetilmek istediğine kendisi karar verir.... ve her insanın, her halkın bir sabır eşiği vardır... bir gün "yeter" der...

ve aynen Başbakanımızın söylediği gibi...

"halkın ne istediğine kulak vermeyen yönetimler de, bir gün kaybetmeye mahkumdur...."

istedikleri kadar  kendilerini haklı göstermek için uğraşsınlar....





15 yorum:

  1. kaldırım taşlarının altında kumsal var demişler vaktiyle
    belki fazlası bile vardır
    belki kaldırım taşlarının altında deniz bile vardır
    özgürlük bile
    hayatlarına dayatmalar yığan insanlara kocaman bir "yeter artık !" vardır belki
    ne yapsa sesi duyulmayan ne demeye kalksa lafı etiketlerle ağzına tıkılanların
    ağzına tıkılmaya çalışan bezi yırtışı vardır
    yahut haksızlıklara susmak zorunda olmadığını anımsayanlar için
    yüze çarpılan suyun ferahlığı vardır
    ağırlığı akarken kalkılmış bir uykunun
    içinde uzun zamandır hissetmediği, gün başlıyor sevinci
    vardır belki : )
    http://www.youtube.com/watch?v=UHnv6tGmIGI

    YanıtlaSil
  2. belki bıkmıştır tevazusunun enayilik olarak düşünülmesine...
    belki bıkmıştır saygısının kulluk olarak nitelendirilmesine
    belki bıkmıştır gösterdiği toleransın hak olarak algılanmasından..
    belki "yeter artık" vardır sessiz çığlığını seslendirmesinde...

    YanıtlaSil
  3. Seçimler önümüzde bekliyor. herkes sandık başına. Ama iyi bir siyasi hareketi kim başlatacak; işte bu bir istifham. Ne yazık ki, yürekli politikacılar, yürekli liderler inancı ve umuduyla bir projeksiyon sunamadı. Kim ki yanlış yapıyor boyunun ölçüsünü seçim sonuçlarında görmeli. Türkiyeyi ileriye taşıyacak insanlık onurunu yücelere çıkartacak bir anlayış bir zihniyet devrimi olmadıkça hiç bir toplum kurtuluşa eremez ne yazıkki.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Siyasi arenaya rakip çıkartmamak adına, yıllardır "değitireceğiz" deyip değitirlmeyen seçim yasları ile bugün gelinen noktada... insanların seçimlere güvenini yitirmiş olması çok ama çok üzücü bir sonuç...

      mevcut partiler zayıf kaldı ama aynı zamanda da aşırı derecede sansürlendiler... televizyon oturumlarında... karşıt görüşlülerin 2 cümleyi tamamlamasına izin verilmeyen göstermelik tartışma programlarına döndü... ak parti liderleri hiç diğer parti liderleriyle beraber bir tartışma programına çıkmadılar... emiim hatırlarsınız... eskiden biz tüm liderlerin bir arad tartıştıkları programlara alışkındık...

      şimdi sadece akp çaldı akp oynadı.... çoğunluk olmanın avantajını sadece kendi bildiklerinin ötesine gitmemk olark kullandılar... kucaklamadılar biat istediler...

      ama her ne olursa olsun, demokrasilerde seçim sandığından öte bir çözüm olamaz beğenmediğin yönetimden kurtulmak için.... ama demokratik ülkelerde... belki de demokrasiyi geliştirmek için seçildiklerini unutanlara "halk" denilen kitlenin "ben buradayım" diye kendisini hatırlatması gerekiyor...

      "halk"ın protestosu, tepki vermesi çok doğal ama tepki verdi diye bir devletin adeta katşısında silahlı teröristler var gibi saldırması.... orantısız güç kullanması hangi demokrasiye girer? hangi hak ve hukuka girer....

      ne yapmaları doğru olurdu bu insanların? demokratik hakkımızı kullanmayalı... polisin vurduğu yerde gül biter... evimize çekilelim... seçimlerde başkasını deneyelim... o da aynı haltı yerse bir 4 yıl daha susarız sonra bir başkasını deneriz... mi demeliydiler??? kaç nesil daha bu halk bir takım insanların hükünranlıklarına bıyun eğmeli ki... siyaset denen o garip kirli ortam temizlennsin...

      ben kavgaya karşıyım... çatışmalara da karşıyım....

      tam şu anda... polis halkın parak girmesine iizn verdi.. çekilmiş gibi yaptı ve halk dolunca bombardıman başladı...

      bu mudur??? silahsiz sivil halka bu yapılan mıdır doğru siyaset???

      halkın eleştiri protesto hakkı yok mudur?

      Sil
  4. Kul değiliz,olmayacağız.Enayi değiliz,olamayız.Tolerans hiç gösteremeyiz.Üç maymunu hiç oynayamayız,Görüyoruz,duyuyoruz ve söylüyoruz.Tepkileri haklı buluyorum.Yazınızı çok beğendim.Tebrik ederim.Sevgiler:))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. gönlüm istemezdi... ama bu ortamda bu tepkileri çok haklı buluyorum... ve halk gerçekten sağ duyulu ve çok demokratik bir tepki gösteriyor...

      yapılanlara karşı eline silah alıp da saldırabilirlerdi de...

      ama halen silahsiz ve demokratik tepki gösteriyor...

      Sil
  5. Üzgünüm, yorgunum:( Tüm Türkiye gibi sokaktayım, ayaktayım, uyumuyorum. Kısaca şunu demek isterim "elinize sağlık". Güzel bir yazı olmuş.

    YanıtlaSil
  6. Bu harika yazı için yürekten teşekkür ediyorum.
    Bıçak kemiğe dayandı ve halk tepkisini ortaya koydu. Tarihte, hatta yakın tarihte örnekleri pek çok olan, demokrasi kisvesi altında uygulamaya konulan diktatörce rejimlerin ve liderlerinin sonu belli. Özellikle ulusun varlığını borçlu olduğu kişilere ve yürekten bağlı olduğu değerlere dil uzatılınca olanlar oldu. Canımdan çok sevdiğim ülkemi bu hale düşürenler elbette bedelini ödemeli ama elini taşın altına koyan gencimiz, her yaştaki insanımız canı pahasına gerçekleştiriyor bu eylemleri. İşte onlar için içim yanıyor. Yakında ortalık döneklerle dolacaktır. Özellikle medyaya dikkat etmek gerekir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. bazen o dönekler de başaramaz... ama bu kısa sürede olup bitecek bir olgu değil... sabır.. direnç ve dirayet ve çok uzun bir soluk gerekiyor.... işte o dirayeti göstermek için her kes hazır olmalı... ve asla demokratik tepki sınırlarının ötesine geçmemeli... zor ama haksız suçlamalarla provoke edilerek saldırganlaşıldığında "biz zaten bunun örgüt işi olduğunu...." diye çıkıp vuracaklar....

      Sil
  7. Esas olan millettir. Vekiller emanettir. Eğer millet isterse, yeniden içinden dünya çapında liderler çıkarabilir insanlık idealinde adalet merkezli sevgi ve kaynaşmayı tesis edebilir. Benim söylemek istediğim; eğer "Ben yanlış yaparsam ne yaparsınız buna karşılık diye halkına soran Hazreti ömere, kılıçlarını kınından çıkartarak, seni kılıçlarımızla doğrulturuz" diye cevap vöermişlerdir. Bu devirde eğer halk kılıç ya da yumruk yerine yüreğini ortaya koyabiliyorsa işte o zaman, demokratik rejimin temelleri yeniden atılır. Bilgisizlik ahlaki sorumluluğu da kaldırmadığını biliriz. Bilgili, bilinçli bir hayat tarzı insani ve vicdani kalıplarda onurludur. Ancak devlet ve millet kaynaşması olursa, sevgi,şefkat merhamet yeşerecektir.

    Yazılarını takip ediyor, sağduyulu bir yaklaşım içinde olduğunu biliyorum. Emeklerimiz boşuna gitmemelidir. Demokrasiye inanıyorsak, hergün, her an ortaya koyabileceğimiz değerlerimiz olmalıdır. Başta birlik ve beraberlik içinde olmamız geleceğimizin teminatıdır.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. kesinlikle katılıyorum... zaten şu andaki protestocuların bilinçli ve saldırganlık taşkınlık yapmadan duruşlarını onaylıyorum... eğer cam çerçeve kırıp molotoflarla saldırsalrdı hiç bir şekilde katılmazdım bu direnişer... çünkü ne kadar haklı bir sebebi olsa bile yapılan şiddetin özürü olamaz... tıpkı polisin şu anda yaptığı şiddet gibi...

      ben de sizi takip ediyorum....
      ve ben de son sözün her zaman halkta olması gerektiğine inanıyorum

      Sil
  8. İzahı mümkün olmayan bir durum. Dediğim dedik çaldığım düdük mantığıyla bu işler olmazz.

    YanıtlaSil
  9. başbakan büyük ihtimalle oy oranını artırıp bu olaylardan kazançlı çıkar.. Başbakan kabiliyetli bir hatip ve bu yaşanan olayları seçim mitinglerinde + puana çevirmesini biliyor.
    Halkımızda her zaman mazlum görünenin yanında ollmuştur.. Olaylar başladığında göstericiler masum ve mazlumdu. Sayıları bu yüzden arttı.. Olaylar şiddete ve yağmalamaya döndüğünde ise hükümet mazlum rölüne bürünmeye başladı bile..
    Takdir Türk halkının ...

    YanıtlaSil