15 Mar 2012

Özel hayatım bitiyor mu?

                                        
Şimdilere kadar, her türlü bilgilerimizin depolandığı arşivler belli güçlerin kontrolündeydi ve bizim genel bilgilerimizi içeriyordu.

Doğum, ölüm, evlilik, sabıka, sahip olunan kayıtlı taşınmazların bilgileri, sahibi olunan taşıtların kayıtları, deklare edilmiş olan gelirler.. gibi bilgilerimiz devletin sorumlu birimleri tarafından kayıt altına alınırdı ama kayıt altına alanın yazdığı defterde öylece dururdu. Gerekmedikçe kimseler o defterleri karıştırmazdı. Bazen devletin kendisi bile o defterlerin içindeki kayıtları unuturdu. Bir nüfus kaydı çıkartabilmek için, ilgili nüfus dairelerinde günlerce beklenildiği olurdu.. Tozlu arşivlerden bulunup çıksın diye..



Genelde adres bilgimiz ve doğum tarihimiz, medeni halimiz, çocuk sayısı gibi sınırlı bilgiler de işyerlerimizde ve muhtarlıklarımızda kayıt altına alınırdı.

Çalıştığım banka şubesi bilirdi benim hesabımın içeriğini .. Doktorum bilirdi sağlığımın durumunu.

'Özelim' dediğimiz bilgilerimizdi, genel bilgiler dışında kalanlar..

Başkalarıyla paylaşmak istemediğim, hayatımla ilgili her türlü bilgim benim 'özelim'di. Ben istemedikçe kimse ulaşamazdı. Yazdığım günlüklerimi bile öyle bir saklardım ki bazen ben bile bulamazdım.

Sonraları bilgisayar teknolojisi gelişmeye başladı ve benim özellerimin sınırları küçülmeye başladı.

Şimdilerde, benim aldığım iç donu markasından, kiminle ne sıklıkta görüştüğüme varana kadar her şeyimi kayıt altına alıyorlar. Benim önemsiz bulup da unuttuklarımı onlar kayıt ediyor ve her türlü istatistiklerde veya kendilerine göre başka nedenler için kullanıyorlar.. Bazen birbirlerine satıyorlar, benden izin almaya gerek görmeden, benim özel telefon numaramı..

Devlet kendisini korumak için bu bilgileri denetliyor. Yeri geliyor benim sevgilime yazdığım mektubu bile okuyor, yeri geliyor benim eşimle yaptığım konuşmaları kayıt ediyor, bankalardaki hesaplarımda duran birikimlerimin kaynaklarını kontrol ediyor, harcamalarımın nedenlerini kontrol ediyor. Seyehatlerimi, görüştüğüm kişileri, girip çıktığım adresleri gözlemliyor.

Suç işleyenleri, terör örgütlerini bulmak adına büyük kolaylıklar. Kredi kartları, banka kartları ve banka hesaplarının gözlemlenmesi ile vergi kaçırılmasının önüne geçmek, yasal olmayan yollardan kazançlar sağlayanları bulmak ve yakalamak adına güzel olgular.
Ancak, sıradan vatandaşın, benim 'özel hayatım'ın sınırı nedir? Ben bu sınırlarımı nasıl koruyabilirim?

Bütün kişisel bilgilerime, kim olduklarını bile bilmediğim birileri, siber dünyadaki arşivlere bir tuş hareketi ile girerek ulaşabildiği sürece, hayatım onların zihniyetlerinin insafında olacaktır.

Birisi karşıma geçip silah doğrultsa kurtulma şansım var. Arkamdan bıçaklamaya kalkan birisini, bir başkası görüp engelleyebilir. Ama nerede olduğunu bile bilmediğim, varlığından haberim dahi olmayan birisinin parmaklarının üç-beş tuşa bilinçli dokunuşu sayesinde benim hayatımın detaylarını öğrenmesi, tuş kullanma becerisine bağlı olarak benim başıma içinden çıkamayacağım çoraplar örmesi de mümkün.. üstelik bana karşı özel bir düşmanlık beslemesine bile gerek yok. Sadece birşeyi örtbas etmek, veya bir suçu başka birisine aktarmak adına, rast gele özellik örtüşmesi aramalarının sonunda, benim kimlik numaramın 'uygun' alternatif olarak çıkması yeterli.

Devletin kanıt olarak kabul ettiği bu kayıtlar üzerinde oynandığını veya nasıl oynandığını benim gibi sıradan birisinin ispatlaması olası değil. Beni Silivri veya başka bir konaklamaya götürürlerken 'ben masumum' dememin de hiçbir yararı yok..

Şu tuşları kullananlardan birisi veya birileri, Sivas'ta hiç gözünü kırpmadan insanları yakanları koruyan zihniyetler gibi olursa, tecavüzcüleri koruyanlar gibi zihniyetler olursa.. onları temize çıkarmak adına bilgiler üzerinde oynarlarsa..?

Bütün bu devlet kurumlarının, büyük özel organizasyonların hepsi benzeri korkularla kendilerini, parmakları üstün marifetli kişilerden korumak için önlemler geliştirirken, ben kendimi korumak adına çaresizim. 

Bütün bu kuruluş ve organizasyonların karşısındakiler ise, siber dünyadaki bilgi ve becerilerini sürekli geliştirerek ve kendi benzeleriyle, ortak amaçlarda işbirlikleri oluşturarak korunuyorlar. Ben, kendimi bunlardan koruma konusunda da çaresizim.

Devlet dışındakinden de zarar görebilirim, devlet içindekinden de.. Öylesine bir durum ki, yasalar ne kadar özel yapılsa da, ne kadar detaylı ve kapsamlı olsa da, benim kötü niyetli tuş kullanıcısı karşısındaki riskim eksilmiyor, tam tersine onlar kendilerini geliştirdikçe artıyor.

Günümüzde devlet ve devletler kadar güçlü olan organizasyonların kendilerini korumaya çalıştıkları, dijital dünyadaki parmakların sahipleri, eylem ve zihniyetlerine göre farklılıklar gösteriyorlar. Genel olarak 'hacker' diyoruz. Bunlar içerisinde, dijital hırsızlığı uygulayan ve geliştirenler olduğu gibi, gelişmiş demokrasi peşinde koşan internet aktivistleri var. Onlar da kendi içlerinde guruplaşmışlar.

Bu ikinci tipler,  aktivistler, Wikileaks evrakları olayının gelişmesi ile, önceki dönemlerden daha fazla ilgimi çekmişlerdi. Buna rağmen, araştırmacı gazeteci Heater Brooke'un 'The Revolution will be Digitised' adlı kitabını okuyana kadar, bu tip aktivistlerin zihniyet ve eylemlerinin detaylarını bilmiyordum. Okudukça da hayranlık duygularımın yanı sıra, beni huzursuz eden endişeler gri hücrelerimin kıvrımlarında dolaşmaya başladı.. 

Bu aktivistler, insanların tamamını ilgilendiren bilgilerin, belli bir kesimin kontrölünde olmasına tepkililer ve devletlerin saydamlaşmasından yanalar.

Eylemlerinin temel nedeni, devletlerin kapalı kapılar ardında halklarının hayatlarını, kendilerine bilgi verme gereği bile duymadan, değiştirecek kararlar almaları. 

İnsanlık tarihinin en büyük katliamları olan savaşları, devletlerin üst hiyerarşisini kontrol eden bir avuç insanın kararı ile olduğunu düşündüğümde, bu aktivistlere hak vermiyorum dersem en büyük yalanımı söylemiş olurum. 

Ben ve benim gibi sıradan insanlar, internette doğru dürüst dolaşmayı beceremezken, böylesine kurumların bilgi depolarına girerek en gizli bilgilere ulaşıp, onları kopyalayabilecek veya değiştirebilecek veya silebilecek becerideki bu insanları düşündükçe, bunların yanı sıra bankalardaki hesapları bir anda izi takip edilemeyecek şekilde boşaltabilenleri düşündükçe...

Parmaklar marifetiyle, tuşlardan tuşlara, dijital dünyada gelişmekte olan bu siber savaşlar kansız oldukları için gündemi pek meşgul edemiyorlar.  Ama oldukça büyük bir hızla yayılıyorlar. Bu da beni ciddi biçimde düşündürüyor. Özellerimin, özgürlüklerimin durumu ne olur diye...

Başka türlü bir yaşam olduğunu bilmeyenler için, belki de benim bu endişelerim garip gelebilir.  Benim gibi ağaçlara tırmanıp, çayırlarda yuvarlanmamış olanlara da, bu tür özlemlerimin garip gelmesi gibi... Benim yaşamış olduğum özgürlüğü bilmeyenlere, özgürlüğümü yitirme endişemi anlatabilmem ne kadar olası olabilir ki? Kimbilir, belki de çok daha özgür ve güzel bir dünya olacak.. bazılarının öngördüğü gibi.. Belki de, güç dengelerinin değişimi ile yaygın, etkin ve interaktif demokrasi gerçekten sağlanabilir?

Bir zamanlar bizler de, daha güzel bir dünya istemiştik. Bizim gerçekte ne istediğimizi bilecek kadar bizi tanımayanlar, en çok yolumuzu kesenlerdi. Onların yanlışını tekrarlamak olmuyor mu, bu aktivistlerin niyetlerini bilmeden, onları yeterince tanımadan, anlamadan, önyargı ile davranmak?

Kendi kendime sorgulamalarımın kuytularında kaybolmamak için, biraz mola vermek istedi canım...


Öğretmen öğrencilerine yazmaları için ödev verir. Konu : Sanal dünya ve gerçek dünya arasındaki fark

Küçük çocuk düşünür taşınır, bir türlü farkın ne olduğunu bulamaz, çaresiz babasından yardım ister. Baba biraz düşünür, sonra oğluna der ki;

'Ablana gidip de ki; 'çok çirkin  ve çok pis bir adam seninle bir gece seks yapmak istiyor, kabul edersen 1 milyon dolar verecek'. Cevabını öğrenip buraya gel.'
Çocuk ablaya sorar. Abla biraz düşünür ve 'hayatım kurtulur. Kabul ediyorum git söyle' der.
Abla'nın kabul ettiğini öğrenen baba, çocuktan aynı soruyu annesine sormasını ister.
Anne, ailenin borçlarını kapatıp rahat edeceklerini düşünerek kabul eder.
Anne'nin de kabul ettiğini öğrenen baba, çocuktan aynı soruyu dedesine sormasını ister.
Dede, çoluk çocuk hayatlarını kurtarır diye düşünerek kabul eder.
Dedenin de kabul ettiğini duyan baba döner çocuğa şöyle der:
'Şimdi bizim sanal dünyada 3 adet milyonerimiz var. Gerçek dünyada ise bir tanesi ibne olmak üzere 3 adet fahişemiz var'


Çalışmalarını her zaman takdir ettiğim Heater Brooke, dijital dünyanın geleceğini son derece güzel irdelemiş ve yeni devrimlerin dijital olacağına olan inancını koymuş ortaya. Okuyunca anladım, ben dünyayı  dijital bir devrimin beklediği konusunda dünden ikna olmuşum. Sinsice kabullenmiş beynim yaşananları kendince yorumlayarak. Bence okunası bir kitap 'The Revolution will be Digitised'.








18 yorum:

  1. Adsız15/3/12

    yazının sonundaki fıkrayla gülümsettin beni ballı ninem..)
    Haa, bu arada günaydın..
    Ne kadar özel alanımız ya da özelimiz kaldı merak ediyorum açıkçası.
    Telefonlar dinleniyor!Telefon numaralarımız en alakasız kişiler tarafından bilinip, günde bilmem kaç kez aranıyoruz.
    Kızılcahamam Çağ Oteli benim cep numaramı bulmuş!
    Ve, kaç kez aradılar..

    İnternet desen hepten korkunç.
    Google teyzenin ağına düştün mü bir kez, bittiğinin bayrağını çekebilirsin.
    Kuzenim Bilg.Mühendisi ve anlattıkları beni çok ürkütür.
    "İz bırakıyorsun Serpil""diye uyarır da...Gerçek ismimi yazdım şuraya, buda mı iz bırakmak?:)
    Mustafa, hiç sevmediği ya da ona yamuk yapan bir insanın hayatını, ağına girerek altüst edebiliyor!
    Hem de 10 dakika içinde; kolasını yudumlarken yapıyor bunu...
    Bu yaptığı bilişim suçlarına giriyor ama kim bilecek ve kim denetleyecek?
    Bizleri gözetleyenler, iyi gözle gözetlemiyorlar bence.

    sevdiğim ölçüde nefret ediyorum bilişim dünyasından...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. aynı duygular içerisindeyim.. eğer bu teknoloji olmasaydı şu anda burada seninle böyle yazışıyor olamazdık.. bir çok konuda keyif alıyorum ama iste şu amalar.. kimin hangi zihniyetin elinde hangi güç var.. hele de hertürlü şey para ile satılık iken, ve parasızlık insanlarda onur bırakmamış iken.. çok mu olumsuz baktım yine?:)

      Sil
  2. Adsız15/3/12

    olumsuz değil de...:)

    YanıtlaSil
  3. Adsız15/3/12

    yine ben:)
    bir şey diyeceğim ballı Ninem ama kızmak yok, tamam mı?
    şey...
    ....
    ....(acayip tırsığım ve sormaktan korkuyorum)
    Hani sen yazmayı çok seviyorsun ya..Bu yazıları yazarken kırmızı damperli kamyonlar mı geçiyor yoldan?
    Hani pencerenin kenarına oturup, elin çenende seyre dalıyor muşsun ya...
    hani diyorum, biraz kısa yazsan şu yazılarını:)
    Yoldan 10 kamyon geçeceğine 5 kamyon geçsin..Olmaz mı?
    :)
    :)

    YanıtlaSil
  4. canım.. niye tırsıyorsun ki..
    deneyeyim veya böleyim.. elimden geldiğince...
    sevgilerimle..

    YanıtlaSil
  5. Adsız15/3/12

    Lütfen yanlış anlama olur mu?
    Yazılarını keyifle okuyorum ama bazen yarıda kalıyorum; bu durum ruh halimle de alakalı olsa gerek.
    Sen bana bakma; istediğin gibi, istediğin uzunlukta yaz.
    bana kalsa yazılarım 150 kelimeyi geçmeyecek..
    boş ver beni...
    sen devam.

    YanıtlaSil
  6. Şimdi üzersin beni, senin benim yazılarımı sürekli takip ettiğini biliyorum ve samimiyetine inanıyorum. Eğer seni yanlış anlarsam, ben sana yanlış yapmış olurum.
    Senin gibi eleştirenlere her zaman minnetar olurum.

    Internet ortamında uzun yazıların neredeyse hiç okunmadığını biliyorum. Buna rağmen ben başlangıçta kısa yazarken süre içerisinde uzun yazmaya başladım. Bunun iki nedeni vardı.
    1- gerçekten yazdıklarımın bir şeyler ifade ettiği bir kitle olabilir mi? Öylesine bakıp geçmeyecek, vakit ayırıp okuyacak bir şeyler yazmayı becerbilecek miyim? yani merak..
    Ben ilk 19 kasım 2011 de yazmışım ve o günden bu yana neredeyse hç aksatmadan okuyan kişiler var, ancak senin de belirttiğin gibi, okumak isteyip zamanı olmayanlar da var. uzun okumaktan sıkılanlar da var. Bu konuda bir şeyler yapmam gerekiyor ki okusunlar. Ayrıca, uzun yazılarımı sürekli okuma fedakarlığında bulunanları da bıktırmayayım, onlar için de kolaylaştırayım.

    2- Ben, çok uzun bir süre sonra, Türkçe yazmayı son dört yıldır deniyorum. Bu nedenle bazen ifade etmek istediğimi yazmakta zorlanıyorum. İstediğimi anlatabilmek kaygısıyla da uzun yazabiliyorum. Arada bir fark edince veya istediğim cümleleri bulunca sayfada düzeltmeler yaparak kısalttıklarım oluyor. İmla hatalarım oluyor.

    Yardımlarınızla üstesinden gelmeye gayret edeceğim.. yeter ki birbirimize destek olalım, birbirimizi sevelim..

    sevgiyle kal bülbül torunum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Adsız15/3/12

      canımsın sen...
      öyle güzel ifade etmişsin ki kendini;tamamdır bu iş.
      Yukarıda da belirttim ya; benim o an ki ruh halimle de alakalı bu okuma işi.Öyle anlar oluyor ki çok çok uzun yazıları bir soluk da okuyup bitiriyorum.
      Bazen de takılıyorum işte.
      Ben uzun uzun yazamıyorum, belki de kaçıyorum, kendimi, düşüncelerimi açmaktan.
      ama sen yaz, devam et; sayfana kene gibi yapışmış durumdayım.:)
      sevgimle kal.

      Sil
    2. teşekkür ederim anlayışın için,
      dediğim gibi deneyeceğim,

      o ruh haline gelince, kimde yok ki o tür ruh halleri?

      sevgiyle kal ve lütfen tırsmadan söyle eleştirin olduğunda.

      Sil
  7. George Orwell-1984 romanındaki gibi bir dünyaya doğru ilerliyoruz.

    YanıtlaSil
  8. Uzun bir süre ana diliyle yazmayan biri olduğunu öğrenmemiş olsaydım, inanmazdım. Türkçe yazmaktan uzak kalmak, aç kalıp da çok güzel bir yemekle buluşmak gibi gelmiş olamlı ki, kendini yazmaktan alamıyorsun ve bunu yaparken de tıpkı dediğin gibi büyük bir törenle yediğin yemek misali yazılarını da öyle yazıyorsun.

    Konuya gelince, internet ortamında verdiğimiz bilgilerin nerelere, kimlerin eline geçtiği bilgisine hiç bir zaman sahip olamayacağız. Daha özgür bir internet isteyen ve kişisel bilgileri devlet kurumlarına satan siteler ile de savaşan Anonymous'un gönüllü kullanıcılarının sayısının da günden güne arttığı yazılmaktadır. İnsanoğlu toplumsal hayatta kazandığı tüm hakları ve özgürlükleri bir bedel ödeyerek elde etmiştir. Bilişim ortamında da, bireylerin sesini duyurmak için de gerekli olan senin de sözünü ettiğin 'aktivistler' olabilir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Türkçe benim ana dilim değil esasında, ama ana dilimden daha fazla kullandığım ve kullanmayı sevdiğim ana dilim. Zamanında iyi de kullanırdım.Ne yazık ki bazı nedenlerden dolayı, Türkçe yazacak hiç olanağım olmadı. Konuşma olanağım daha fazla oldu. Bir dili konuşmak ve yazmak çok farklı. Bir dili kullanmadığın zaman da çok fazla kaybediyorsun. İltifatına teşekkür ederim. Gayret ediyorum kaybettiklerimi telafi etmeye.


      Aktivistler oldukça aktifle şu son dönemlerde. Bekleyip göreceğiz. bedel ödemeden alınabilecek hiç bir şey yok.

      Sil
  9. Heyy... İnanmıyorum sana..
    Benim tahminim yurt dışında uzun yıllar yaşamış olduğun, belki de orada doğup büyümüş olman yönündeydi...Cümlelerin o kadar anlamlı ki, anlatmak istediklerini öylesine güzel kelimelere döküyorsun ki, buna inanmak çok zor!
    Benim dikkatimi çeken sadece noktalama işaretleri, büyük harf küçük harf kullanımı, kimi zaman özel isimlere dikkat etmeyişin, vb idi....

    Lütfen ara falan verme sen lütfen...
    Şimdi seni çok daha büyük bir keyifle okuyacağım...
    Sevgilerimle....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. çok teşekkür ederim Zeugma. Sen teşvik etmek amacı ile söylüyorsun ama bazı cümleleri bir türlü istediğim gibi düzenleyemiyorum. Tam oldu sanıyorum hatta yayınlıyorum. Sonra okuduğumda yine olmamış olduğunu fark ediyorum. Ama yanlış yapmaktan korkarsam hiç geliştiremeyeceğimi bildiğimden devam ediyorum. Yazdıkça gelişiyor gibi. Arada fırsat buldukça eskilere dönüp düzeltmeler yapıyorum. Bakalım ne zaman gerçek anlamda becerebileceğim. O yüzden eleştiri ve düzeltmeleri seviyorum.
      Saldırı tarzındaki eleştiriler ayrı konu. Onlar eleştiri değil saldırı.
      şaka yolu ile olan takılmaları da seviyorum. Arada bir hayatla dalga geçmek de gerekiyor.

      Çok sevinirim okursan ve eğer fırsat bulursan ikazlarına ve eleştirilerine de çok sevinirim.

      Sil
  10. Ben teşekkür ederim asıl...

    Bak bu yazdığın yorumda imla hatası neredeyse hiç yok...Gayet güzel...
    Sandığın kadar değil ki..
    Bence çok az bir gayretle aşacaksın her şeyi..Süper olacak...

    Bu yorumu yazarken aceleden küçük harfle başlamışsın sadece (Bazen klavye de yanlış basabiliyor, sonradan görüyoruz).

    Gördüğüm bir şey olursa elimde geldiğince söylemeye çalışırım sana o halde..
    Teşekkür ediyorum, sevgiyle...

    YanıtlaSil
  11. Adsız8/5/12

    Yaziyi omudum kendimden hisler izler buldum.yeniyim bu blogta ama buralarda dolanacakmisim gibi:)eline saglik,özeline kuvvet

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. teşekkürler.. mutlu olurum seni görmekten.. ben de senin etrafta biraz biraz dolanıp duruyorum..

      Sil