4 Mar 2012

MiM; Dayatılan sıradanlıklara cevap...


Dayatmalarda yaşamaktan usanmış ben, bu kez de Bolat-MiM dayatması ile karşı karşıya kaldım..  Bolat dayatmış 'bize dayatılan sıradanlıklara cevap ver' diye. Ben de ona okurken usanacağı bir cevap vereceğim, üstelik de bir parça amacından taşırılmış..niye mi?

Aylardır ben ne yapıyorum ki.. demleye demleye ne anlatıyorum burada.. tek cümle istiyorsa asla olmaz..  Aklınca beni test ediyor olmalı... şimdi yazmazsam da kendisini protesto ediyorum sanıp bir tepki koyar.. eski blogcu.. çevresi de var... iyisi mi bir şeyler yazayım.. dayatmasını sineye çekmiş görüneyim..... düşünceleri kafamda uçuşarak, sıradan bir insan paranoyası ile yazmaya başlıyorum..  içimden dua ederek.. inşallah başarılı olur da gözüne girerim...diye...!!!

Doğum ve ölüm arasındaki yolun adına birileri ‘yaşam’ demiş, sonra da birileri yaşam denilen yolu kontrol altında tutmak gerektiğini düşünmüş. Oraya buraya işaretler, lambalar, dinlenme yerleri  falan yerleştirmeye başlamış. 

‘Ben şu yaşamları kontrol edeyim, bakalım ne olacak?’ şeklinde bilimsel merakla değilmiş düşünceleri… ‘Ben başkalarının yaşamlarının kontrolünü elime geçirirsem güçlü olurum’ şeklindeki ilkel benliğinin ilkel hırsının, plansız programsız en ilkel biçimde tatmini şeklinde başlayıp,


gelişmiş..hem de çoğunlukla, ne kendisi ne de başkaları, böyle düşündüğünün farkında bile olmadan.. iç güdüsel gelişmiş.. Bu düşünce biçimi onu farklı kılmış. Sıra dışı eylemiş. Otorite eylemiş..

O’nu, örnek almaya kalkanların veya otoritesine karşı çıkmaya kalkanların var olma ihtimalinin paranoyası ve varlığının oluşturduğu tehditlerden korunabilmek adına, stratejiler geliştirmek durumunda kalmışlar.. tıpkı onu yenmek isteyenlerin karşı stratejilerini geliştirmeleri gibi..

Tıpkı yarışmalardaki rekor denemeleri gibi.. bir rekor kırılır kayıtlara geçer.. o kategorideki tüm sporcuların hedefi, o rekoru ekarte etmektir.. sonra yeni bir rekor kırılır hedef yeni rekoru ekarte etmek olur. eskisi sıradandır, anlamsızdır.. bundan böyle.. Antrenmanlar, stratejiler hep yeni rekoru geçme hedefine göre planlanır uygulanır.. imkansız denilen bir hedef aşılır, sonra imkansız denilen bir başka hedefe doğru yol alınır..

Kimi, kendi döneminin, dayatma sıradanlığını kabul etmeyerek liderliği ve/ya otoriteyi eline alır, kimi ise yeterli olmadığının bile farkında olmadan ilkel benliğinin hırsına yenilerek rekabete kalktığı için yarışı kaybeder ve bedel öder… Tıpkı Akdeniz Üniversitesi bazı cerrahlarından daha başarılı bir iş yapmak uğruna Hacettepe Üniversitesi bazı cerrahlarının Şevket Çavdar’ın ellerine teslim ettiği yaşam hakkını suiistimal ederek öldürmeleri ile yüzleştikleri durum gibi...

Önce herkesi birbirine benzetirsin.. sonra da farklı olmaya zorlarsın.. çıtayı da sürekli yükseltirsin.. çıtayı aşmayı da öyle bir özendirirsin ki, bazı insanların rakiplerini yarış dışında bırakarak kendi şanslarını artırmayı seçmelerini de özendirmiş olursun..

Daha ilk öğretimden başlarsın.. herkes bir model giyinir.. saçlar aynı model kesilir veya toplanır.. sonra bazılarına ‘iyi ve başarılı olduğu’ gerekçesi ile kırmızı bir kurdele takarsın.. hop bir farklılık.. bir ayrıcalık.. görüntüsü vermişsin işte.. ayrıcalığı kapan kurum kurum dolanır etrafta.. sıradan tabir ettiklerin de  bunlara özenir benzemeye çalışır, kıskanır ayaklarını kaydırmaya tuzaklar hazırlar.. kategorize etmeye başladın mı insanları… başladın..  üstelik de kendiliklerinden kendilerini kategorize ettirdin.. şimdi bir de kötü örnek gerek.. caydırıcı, korkutucu örnek gerek.. sıradanlığa, kurallarına aldırmayanları, içinde farklı ufuklar taşıyanları teşhir edersin tahtanın önünde tek ayak üstünde tutup, okuldan uzaklaştırma verip, sınıfta bırakıp..  ‘kötü ve başarısız’ kategorisini de oluşturdun mu.. oluşturdun.
Senin esas amacın o ‘iyi ve başarılı’ örnek ile ‘kötü ve başarısız’ örnek arasında kalan şu şişman kısım..yani çoğunluk denilen kesim.. yani sorgulamadan uyum sağlayan kesim.. senin arzularına sorun çıkarmadan ayak uyduran kesim.. hani kimlik numaralarıyla, kredi kartlarıyla, alışverişleriyle fişleyip durduğun, istatistiklerini tuttuğun insanlar..

Sonsuz sandığın elindeki gücün şımarıklığı ile taktığın at gözlüğünün,  üst ve alt kategorilere attığın örneklerin, senin için tehdit olduğunu, görmene engel olduğunu anlarsın günün birinde... amma velakin iş işten geçmiş olur...

Farklılaştırdıkların, senin kurduğun her şeyi de, kendilerine göre farklılaştırmışlardır bile.. hani seni sanatları ile eğlendirenler var ya, hani buluşları ile senin daha rahat yaşamanı sağlayanlar var ya, hani stratejileri ile senin zenginliğine zenginlik, gücüne güç katanlar var ya… onlar işte... üstelik de, o sıradan insanların gözünde ilahlaşmaya başlamışlar.. o sıradan insanlar artık senin tanıdığın sıradan insanlar değildir...

Hemen önlemeye kalkarsın.. başkaldırıverir bu sıra dışılar.. tıpkı senin bir zamanlar düzeni değiştirdiğin gibi değiştiriverirler..  Bir , iki, üç, beş, on, yüz, bin derken bir bakıyoruz ki…
Bireysel özgürlükler adı altında başka bir kavram dayatılarak uygulamaya konulmuş.. Konulmuş konulmasına ama halen ‘iyi-başarılı’ ve ‘kötü-başarısız’ örnekleme düzeni devam ediyor.. sadece kavramların  içleri farklı şekilde doldurulmuş ..

Hani o üst ve alt kategoride yer alan sıra dışı örneklerin arasında kalan şişman kısım var ya.. kendi içinde bölünmüş olan kategori..  işte orada oluyor aslında ne oluyorsa.. hedef hep orası..

Hem dikey, hem yatay bölünmelerle, sayısız yaftalarla bezenmişler günümüzde.. saç biçimlerine, ayakkabı modellerine, yaşadıkları yerlere, gittikleri tatil beldelerine, kullandıkları arabalarına, çalıştıkları yerlere, ofislerinin dekorasyonuna, evlerindeki çekmecelere eşyalarını koyuş şekillerine, uyudukları yatak markasına…saymakla bitmeyecek bir sürü bir sürü şeye göre yaftalanarak, market raflarında dizilmiş ürünler gibi satışa hazır haldeler..  Liberalizm miydi? Yoksa demokrasi miydi? Yoksa faşizm miydi? Bir sürü yaftası var ama hangisi yaşanıyor şu anda, artık belli mi? Yoksa yaşandığı sanılan mı diye sormalıyım? Belki de hiç birisi? Gerçekler nedir bilmiyorum ki.. herkesin söylemi inandırıcı.. şaşkın o şişman sıradan kategori.. hacı yatmaz gibi bir o yana, bir bu yana..

Neden? Diye soruyorum.. diyor ki: kariyerim için , toplumda daha iyi bir konumda olmak için, işe girmek için, sevdiğimle evlenebilmek için, arkadaş edinebilmek için, karımı kaybetmemek için, müşteriyi tavlamak ve elimde tutmak için... de..için .. de..için.. yapmam gerekiyor...

Neden ? diye soruyorum…neden bütün bunları yapman, böyle yaşaman gerek?.. diyor ki: başka şansım yok.. ben bu toplumun parçasıyım ve bu toplumdaki arkadaşlarım gibi, özendiklerim gibi yaşamak istiyorsam bunları yapmam gerek..

Neden kendin olmayı denemiyorsun?  Diye soruyorum, 'Ben kendim'im zaten' diyerek yüzüme öyle bir bakıyor ki 'Sen bunu anlayamayacak kadar cahil misin, aptal mısın?' diye ekliyor adeta bakışları ile..
 
Susuyorum bu cevap üzerine..  çok doğru.. ben bu soruları onlara sorma gereği duyduğuma göre gerçekten hem cahil, hem de aptalım.. onlar  zaten bu  yüzden sıradan insanlar.. dayatmalar olmazsa boşlukta kalırlar .. ne yapacaklarını bilemezler.. serseri mayınlar gibi hem kendilerine, hem de çevrelerine zarar verirler.. onları yönlendirecek, alkışlarını alıp çerçevelerine yerleştirip duvarlara süs, anı fotoğrafları edecek sıra dışı adamlar lazım..

Kimi zaman Hitler'lerin, Stalin'lerin, Mussolin'ilerin ekollerinden birileri bunu yapıyor.... kimi zaman da kral George'ların, Atatürk'lerin, Ghandi'lerin ekollerinden birileri bunu yapıyor.

Geçmiş tarihi analiz edebilirsin ama düzeltemezsin, onu kabullenip geleceğini planla denildiğinde ise; Mandela gibi hapishanedeyken bile, geleceğini bir ülkenin özgürlüğünde bularak planlayanlar da var. Bir daha hapishaneye girmemek için, geleceğini esir bir halkın üyesi olarak geçirmeyi kabullenip ona göre planlayanlar da var.. Kimisi Nazım Hikmet gibi şiirleri yüzünden ülkesinden kovulur, kimisi otoritelere düzdüğü methiyeleri ile ödüllere boğulur....  Her dönemde yeni bir komut gelene kadar alıştırıldığı rutinini devam ettirmeyi herşeyden önemli görenler de bulunur..  Değişimlerin içerisinde bu da hiç kolay bir iş değildir..

Her birine, o dönemdeki 'zamanın gereğine' göre yaftalar yazılır.. Bir kaç dönem sonra bu yaftalar geri alınıp, tam tersi yaftalar verilebilir... çünkü 'zamanın gereği' dayatması gelecektir, sadece sıradan insanlar için, perdenin ardında sahnelenen oyunlarda....

Kendimizi, kendi aynamızda kim olarak gördüğümüz ve görmek istediğimize bağlı oluyor dayatmalara verilen cevaplar..  kendi tercihlerimizle sıradanlaşıyoruz.. veya farklılaşıyoruz.. ama günü geliyor farklılıklar o denli yayılıyor ki... sıradanlaşmış oluyor.. geçmişte sıradan olanlar farklı kalıyor ve yeni farklılık arayışları başlıyor.. Ne şekilde ve hangi yöne doğru farklılaşmakta olduğun meselesi de var unutmaman gereken..

Bize dayatılan sıradanlıklara, kişisel cevabım, her dönemde aynı oldu: Dayatmalarla alınacak sonuçlar bir gün dönüp gelip dayatanın başına bela olur.. aslında bunu dayatanlar benden daha iyi biliyorlar...o yüzden korkuları, korunmak için bunca uğraşları.. şimdilerde dayatanların en korktuğu oluyor. Üç maymun simgesinin anlamının çarpıtılmış olduğu artık bilinmeye başlandı, yavaş yavaş..  Bilgi çağı gereği de bu işte.. silahlar farklı artık.. savaşlar farklı artık.. bilek, kılıç, top, tüfek, polis, asker gücü ile olmuyor, zindanlarla sindirilemiyor, çarpıtılmış geleneklerle durdurulamıyor, paralarla kontrol altına alınamıyor artık bazı gerçekler.. miadını doldurdu bir çok olgu.. bir zümreye verilen destek de, bir zümreye verilen köstek de eskisi gibi gizli kalamıyor artık.. pompalanan tüketim malları sorgulanmadan alınmaz oldu.. dayatanların gelir kaynakları da sorgulanmaya başlandı, sorgulandıkça da daralmaya başladı.. dayatanlar da biliyor bunları.. beni yıldırmak için, bilmiyor gibi yapsalar da bildiklerini ben biliyorum.. o yüzden bilgi ve akıl ile yürüyorum yolumda.. dayatanların asla önünde duramayacağı bir silah.. paranın bile durduramayacağı bir silah.. 'zamanın gereği'..işte..  

Bu masal da hiç bir zaman burada sona ermemiş.. son söz bir türlü söylenememiş.. bir söz bitmeden diğer söz devreye girmiş... asırlar boyu süregeldiği gibi..asırlar boyu süreceği gibi..  


Şimdi sıra Bozbek, N.Narda,  Füsun T 'nin sözlerinde.. bir de Esen'i ekleyivermiş Bolat 'düşüncesi önemli diye... sonra da başkalarının sözleri olacaktır elbette..



Mim Sahibine Not:  Bolat, bu kadar çok insanın sözleriyle uğraşana kadar, bir tek benim söylediğimin 'mutlak doğru' olduğuna inanırsan, karışmaz kafan, öyle farklı farklı fikirlerle.. huzurun da kaçmaz.. bilmem kaç kişiyle de uğraşman gerekmez..kitap parasından ve okumaya harcadığın zamandan bile tasarruf yapıp balık-rakı ikilisi ile daha fazla beraber olabilirsin...aynen aşağıdaki şekil A1 de olduğu gibi huzur içinde yaşatırım seni sonsuza kadar... sıradan insanlardan farklı olursun.. (açıklama balonu buraya giriyor: 'bak, bir de bonus olarak ölümsüzlük veriyorum sana, sonsuza kadar derken. annadın mı?!!!! ')


ŞEKİL A1



23 yorum:

  1. Çekirge, okudum aynen onaylıyorum! Otur 10 :)) ben şunu eklemek isterim birey olarak güç olamayıp grup olarak güç oluşturup bu güçle bireylerin haklarını gasp edenlerin sınıfı ne olursa olsun gözümde hepsi üç kağıtçı taifesi adı altında birleşir. Mizacım gereği hep mazlumun yanında oldum..Hay bu mizacıma diyerekten huzurundan ayrılıyorum :) sevgiler.

    YanıtlaSil
  2. hocam sağol hocam seneye derslerimi daha iyi çalışacam..!!
    aynı fikirdeyim.. ve hangi sınıf oldukları veya hangi otoriteyi temsil ettikleri de hiç umrumda değil..
    sevgiyle kal..

    YanıtlaSil
  3. Adsız4/3/12

    Ne anladığımı soracak olursan "dayatmalarla" hiçbir şey anlamadığımı söylemek istiyorum, rahatça.:)

    YanıtlaSil
  4. ay bu nasıl bir mim :):)

    Çok sevdim uslubunu ama bitmek bilmedi ey insaf ey insaff:)

    girişin güldürdü beni, tarzından kendime bir kaç ders çıkardım:)

    sevgiler...

    YanıtlaSil
  5. Ben de çok eğlendim yazmaya başladığımda. Bolat çok sevdiğim bir blogger. Sürekli izlerim ve hep kendisine söylerim 'senin gibi kısacık yazarak çok uzun şeyler anlatabilsem' diye.
    Mimleme şekliyle de farklılık yarattı. Bu da çok hoşuma gitti.

    cevaplarken de bir farklılık olsun ve kendisine sürekli serzenişte bulunduğum aramızdaki kısa-uzun yazı farkını da belirginleştirmek için böyle yaptım.. aslında bir tür dayatmaya dayatma ile cevap verme de diyebiliriz.

    konu da 'sıradanlıştıran dayatmalara cevap' olunca cuk oturdu.

    hikaye yazmak daha kolay ama böyle bir konuda yazılacak gerçek anlamda çok fazla şey olmasına rağmen blog okuyucu kitlesi alışkanlıkları ve benim genel tarzımı koruma çabam yüzünden bu kadar uzun yazmakta zorlandım..

    ama sen bu yorumda bulunduğuna göre demek becerdim..

    yorumuna ve içinden kendinen kendine dersler çıkarman daha çok mutlu etti..

    sevgilerimle

    YanıtlaSil
  6. Bir öykü yazarımız olsun bolça çalış, lütfen :))

    YanıtlaSil
  7. çalışayım hocam, seviyom bu dersi ama, şimdi siz iyi bir şey mi dediniz kötü bir şey mi orasını pek bir anlamadım desem notum düşer mi acep?

    YanıtlaSil
  8. Konu çok ilginç..Farketmişsindir her zamanki mimlerden çok farklı :))

    Sıradanlıklar ön yargıyı da beraberinde getiriyor bence..Misal şişman deyince aklıma geldi..Şişmanlara karşı hep bir ön yargı vardır..At gözlüğüyle bakarız ya hep..Şişman gördük mü yada çevremizde varsa sevgilisi varsa örneğin ayıplarız..Şişman adamın nasıl sevgilisi olur deriz..

    Farklı bir şey yapanlara da ön yargıyla yaklaşırız..Alışmışız ya ezberci zihinlere..Yada korkarız o farklılıkların kabul edileceğine..

    Bence her şey apaçık ortada..Dayatılan da dayatan da..Yine dediğin gibi yıldırmak için bilmiyormuş gibi yapıyorlar..

    Bu yazı yordu beni..Gerçekler yüzüme vuruldu diye mi acaba?

    YanıtlaSil
  9. yorumun için teşekkürler, 'şişman' sözcüğü ve ön yargı konusunda haklısın.
    yazının yorması gerçeklerin yüzüne vurulmasından değil.. yeni olan da bir şey yok zaten içinde. Yormak için kurgulanmış olduğundan. yorumlar ve yorumsuzların hepsi de okurken yorulmuştur.

    konu 'dayatılan sıradanlığa cevap' idi. senin de belirttiğin gibi güzel bir konu, benim sevdiğim bir konu. Benim cevabım tek cümle olabilecek kadar net aslında. ama herşey söylemle olmuyor.

    Bolat'ın bana ne yazacağımı söylemesini bir dayatma olarak kabul edip yola çıktığımda,ve de 'hayır' deme şansım olmayan bir durumda olduğumu kurguladığımda.. bir türlü baş kaldırış sergilemek istedim şanıma uygun olarak.. hiç bir şeyi net söylemeden saldırdım her şekilde.. ama her öğeyi yaydım, gizledim, evirdim çevirdim.. esas hedefimin bolat'a isyan olduğunu sakladım.. yorumlarımın ucunu net açıp koymadım.. geveler gibi yaptım ama gevelemiş olamayacağım da kesin..

    YanıtlaSil
  10. Şimdi daha iyi anladım...İtiraf edeyim büyülüyorsunuz ! :) tek bir kelime yazsanız şaşar kalırım sanırım.

    YanıtlaSil
  11. Adsız4/3/12

    Gülümseten bir blog :)
    (kastettiğim yorumlar)

    YanıtlaSil
  12. ofelya@ teşekkürler.. ama bazen tek kelime yazmak zorunlu olabiliyor

    YanıtlaSil
  13. destiny@ gülümsemek iyidir.. bekleriz her zaman :))

    YanıtlaSil
  14. Sonuna kadar okudum, gayet "başarılı" bir yazı. Yalnız mim'den haberim yoktu vallahi, sana uğramamış olsam hiç de olmayacaktı.Bolat gerçekten sıradışı mimlemiş:)) İkinize de sevgi ve selamlar efem.

    YanıtlaSil
  15. sağol ama madem okudun hiç öyle 2 satır yorumla kurtulamazsın şimdi oturup bu yazıya yorum döşemen gerek kendi sayfanda.. maalesef bolat dayatması bu.. :)))

    YanıtlaSil
  16. Tamam o zaman, tiz vakitte oturuciim inş. masanın başına:)Hımm, şimdi mim böyle zincirleme mi gidiyor? Daha tam anlamadım da.

    YanıtlaSil
  17. bolat hocam böyle uygun görmüş.. iyi de etmiş.. değişiklik gelmiş diyeyim de notumu düşürmesin....!!:))

    YanıtlaSil
  18. hey bir şey diyeyim mi.. sadece bu yazı' diye algıla emi.. bu yazı dahil bu konuda yazcen.. yaaa.. yanıltmış olmak istemem..

    YanıtlaSil
  19. Yok, ben nette uzun yazı okurken dağılıyorum kesinlikle. :) Bolat 10 vermiş, noktayı koymuş zaten.

    Şimdi diğer bölümlere yolculuğa çıkıyorum. Bu dayatılma hadisesi beni aşar :))

    YanıtlaSil
  20. hala bir şey anlamış değilim,ben de kafama göre takılacağım bu mimde:)

    YanıtlaSil
  21. bence daha iyi edersin..:))

    YanıtlaSil