Soğuk bir pazar günü, her yerden kar haberleri geliyor ama bizim burada sadece soğuğu var kendisi yok…. Dışarı çıkmak istemiyor canım..üşümek istemiyorum..kediler gibi mırıl mırıl sıcakta mayışmak istiyorum.. ‘madem soğuk bari kar yağsa da şöyle her yer bembeyaz olsa..sıkı sıkı giyinip dışarı çıksam.. o yumuşacık karlarda yürürken sıcacık botlarımın altında ezilen karların sesini dinlesem..Islıkla ‘her yerde kar var’ şarkısını çalsam..ilerideki meydanda kar topu oynayan çocuklarla şöyle bir koşturup oynasam. Yorulunca da, havuç burunlu kömür gözlü (bu devirde kömürü nereden bulacaksam..) büyük bir kardan adam yapsam çocuklarla güle oynaya…. Hava kararınca şu bahçede bir ateş yaksak döner ekmek yesek. Sonra da uydurmasyon kızaklarla kaysak bayır olan tüm sokaklarda.. Kış dediğin böyle olur..eskiden böyle olurdu konu komşu çoluk çocuk.. Kar keyfi demektir kış.. Ne o böyle buz gibi rüzgar, yağmur, çamur, trafikte koşturan insanlar, üstüne çamur fırlatan arabalar..yok anam yok..hayatta çıkmam sokağa..hele de çıkma mecburiyetimin olmadığı Pazar günü..
Camın önünde dikilip dışarıdaki soğuk ve gri havanın içimi karartmasına niye izin veriyorum ki diyerek taze çay kokulu mutfağıma gittim.
Bir fincan çay doldurup minik masama oturdum..ayaklarımı da tabureye uzattım.. keyif bu işte..sana nispet olsun Doğa Ana.. Açtım gazetemi de başladım okumaya..Yılbaşı tatil ilanları doldurmuş.. Üffff yine keyfimin içine ettiler.. Yılbaşında herkes bir tarafta..hep istedim şu Uludağ’da bir yılbaşını ama olmadı..yaa olmadı gitti..her şey zenginler için mi bu dünyada…ammaaan böyle gelmiş böyle gidecek yak bir cigara…hesabına vaz geçtim ilanlara bakmayı dönüp magazinlere daldım..kim kiminle şeymiş, ne giymiş, yeni sevgilisiyle nasıl basılmış..Zavallı Feri Cansel..bu devirde yaşasaymış garibim…
Bütün bunları düşünür ve yaparken hiç gelmedi aklıma, bu soğukta sokaklarda yatan evsizler, deprem çadırlarında yaşamaya çalışan çoluklu çocuklu Van’lılar.. dolayısı ile hiç etkileyemediler keyfimi..
Fırında pişen zeytinli ekmeğimin kokusunu içime çekerken hiç gözümün önüne gelmedi kamyonlardan fırlatılan ekmekleri kapmak için birbirini iteleyenler.. tıpkı kendilerinden başkasını düşünmeyen Uludağ tatilcileri gibi, tıpkı dört ayrı saat diliminde doğum gününü kutlamak için milyon dolarlar harcayan Paris Hilton gibi.. tıpkı ‘ben kazandım istediğim gibi harcamak en doğal hakkım diyen’ fabrikatör gibi, tıpkı ‘bu yaşa kadar bir baltaya sap olmamış ben ne yardım edeceğim’ diyen büyük ağalar gibi..tıpkı ‘anası babası atmış ben ne yapayım’ diyen büyük iş kadınları gibi..tıpkı televizyonlarda reyting ve rantiye amaçlı yapılan yardım programlarında milyonlar bağışladığını söyleyip isimlerini duyurup sonra da hiçbir şey vermeyen iş adamlarımız gibi.. tıpkı marka bir çanta için bir asgari ücretin üç katını ödeyen ikon-canımız gibi… ben de hatırlamadım hiç..ama hiç…
‘Hatırlasam elimden ne gelir ki?’ işte en güzel özür..en mantıklı özür.. daha başka neye sığınabilirim ki o gaipten gelen vicdan sesimi susturmak için.. benim olanağım ne ki..yılbaşında kendi aileme hediye alırken bile borçlanacağım.. kredi kartlarım ağzına kadar dolu..kiramı bile zor ödüyorum..ben ne yapabilirim ki?..
‘’Haklısın ne yapabilirsin ki? Ailene yılbaşında hediye almak için borç alabiliyorsun ama.. ‘’ diyor yine..
‘’Ama onlar benim ailem, yılbaşında zaten bir yere gidip eğlenemiyoruz..hiç değilse ufak tefek hediyelerle güzel bir yemekle onlara verdiğim önemi göstermek istiyorum..hem sen değil misin böyle ritüeller önemlidir, insana çok şey öğretir diyen…fikrin mi değişti?’’ deyiveriyorum..
‘Hayır’ diyor ‘Hayır fikrim değişmedi ama ritüellerin anlamı insana insan olduğunu anlatmak, öğretmek..bir anlam yüklenmiş olan günlerde birlik ve beraberlik ruhunu yaymak.. çarşıya koşup ille de para harcamak, birbirine gösteriş yapmak değil..belki de hiç kullanılmayacak bir hediyeye para vermek değil.. yiyemeyeceğin kadar çok yemeği sofraya getirip sonra da çöpe atmak değil.. senin bu zor günlerinde borçlanarak yapacağın yılbaşı eğlencesi masrafınla kaç kişinin doyurulabileceğini hiç aklına getirdin mi? Hadi söyle bana farkın nedir o eleştirdiğin zenginlerden? Onların senden daha fazla keyif yapacak olanakları olması mı seni onlara düşman eden?
Hani sen insandın..hani sen insanların kardeşliğine inanandın..hani sen cennet peşinde olanlardandın..hani sen dayatmalara kafa tutandın.. şimdi ne oldu neden baş kaldırmıyorsun dayatılan alışveriş manyaklığına.. senin inandığını söylediğin her şeyi temsil eden ritüellerin çarpıtılarak başka amaçlara alet edilmesine neden kafa tutamıyorsun.? işte bu kadar insansın sen… bugüne kadar hiç Uludağ’a gidip kayak yapmadın öldün mü? Ne olur bu yılbaşında Van’dakiler için hediye alsan da, kendi ailene hazırladığın masa başında, hep beraber oraya gönderdiğiniz minik tebessümün kimin yüzüne yansıyacağının hayalini kurarak mutluluğu ile sarmaş dolaş olsanız.. ? veya sokaklarda yaşayan adını bile bilmediğiniz bir çocuğun aldığınız kazakla ısınıp yılbaşı olduğunu fark etmesinin mutluluğunu beraberce hayal etmek sizi aile etse...? hadi vaz geçtim bunlar az da olsa para ister.. uğraş ister..bir şeyler alacaksın sonra nasıl göndereceğini bulacaksın yollayacaksın, yormazsın sen kendini böyle…o yüzden vaz geçtim ama kimsesiz bir ihtiyarı bir geceliğine ailenizden olmasını sağlayıp da tek bir fazla tabağı sofraya koymayı da mı beceremezsin? sen beni değil kendini kandırıyorsun..kabul et gitsin, bütün dayatmalara yenildin işte..gerisi masa başı sohbeti..geçmiş ola..benim işim var daha fazla senin gibi bir yenikle vaktimi boşa harcamak yerine biraz insanlığı kalmış olanlarla işe yarar bir şeyler yapayım’..
Ve gitti..o ses gitti..adının vicdan olduğunu söyleyen canavar gitti..beni yenilgimle ağzım açık bırakıp gitti….
Ulen..içine ettin şu Pazar keyfimin.. ben bilmiyor muyum sanki yenildiğimi.. sanki bilmiyormuşum gibi ne üstüme geliyorsun.. ben az mı uğraşıyorum sanki unutmak için.. asıl senin haberin yok dünyadan..insan olmak imkansız artık.. ben alışveriş yapmazsam, sen yapmazsan ekonomi çöker.. ekonomi çökerse savaş çıkar.. savaş çıkarsa maazallah.. bir sürü insan ölür..artık çark böyle dönüyor o yüzden ben borçla bile olsa modayı takip ediyorum, her çıkan yeni telefondan alıyorum, ömrü 8-10 yıl olan bütün beyaz eşyamı ortalama iki yılda bir taksitli satışlarla yeniliyorum, televizyonda reklamı yapılan her yiyecekten çocuklarıma alıyorum..yaa ben de insanlık için çabalıyorum..ve bunu yapabilmek için neler çekiyorum biliyor musun..asıl anlamayan sensin yaa.. ben bütün bunları yapmasam, zenginler böyle harcamasa esas o zaman kaç kişi aç kalacak senin haberin var mı? Öyle üç beş evsize mi benzer..Maazallah bir de açlıktan birbirlerini kesip yemeye başlarlar.. senin anlattığın ütopyalarımız ama gerçek hayat çok başka.. ütopyalarımız bile değişiyor artık..
Ama duymadı, zaten gitmişti..anlatamadım ben niye böyle olmak zorundayım..
Zorunda mıyım gerçekten....???
Pazar keyfim kaçtı zaten, o yüzden içimdeki bu yengisiz savaşı daha fazla uzatmak istemiyorum..yılbaşına kadar da böyle kavga edecek bu vicdan denilen ses..bakalım hangimiz kazanacak.
Vicdan denen şey bizim gibi insanları çok hırpalıyor. örneğin sen, düşündükçe düşünüyorsun ve üzülüyordun. Çünkü bizim yetinemediklerimize bile o kadar muhtaç insan var ki... bu sıra en çok üzüldüğümüz Van depremzedelerinin koşullarına bile o kadar can muhtaç ki aslında... hepsiyle tek başına bir yüreğin başa çıkması çok güç... Ama hiç olmazsa üzülebilmek, çırpınmak ve hatırlamak da bir şeydir...
YanıtlaSildüşüncelerinden dolayı seni tebrike derim...
ben bu kedişi yerim ama bir lokmada :)
YanıtlaSilnini@ teşekkür ederim..ama olduğum yerde hırpalanmak ötesine geçmeye çabalayarak hırpalanmak bir nevi tatmin oluyor işte..
YanıtlaSilnil@ çok şeker değil mi..sen de kedi seviyorsun galiba..
evet evet seviyorum, ama uzaktan :)))
YanıtlaSilnil@ ben bebişlerken tapıyorum sonrasında ise köpek sevgim kedi sevgimin önüne geçiveriyor ve uzaktan sever oluyorum..
YanıtlaSilvicdan ah evet yorumsuz:)
YanıtlaSilbugün çok yazı okudum ama daha fazlası var. son yazılarda beni çok etkiledi. insanı duygulandıran yazı olunca arka arkaya çok okuyamıyorum. birde okuma delisiyim:)
vicdan.. ne büyük baş belasıdır o...
Silben de okuma delisiyim.. ne bulsam okurum..
bazen işe gitmek istemiyorum özgür okumak için..